Lozan ve günümüz

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Yeni "statü" Türk, Kürt, Arap ve Fars halklarının demokratik uluslaşma sürecinde şekillenecektir. İşte o zaman Lozan Antlaşması da tarihte büyük bir adaletsizliğe yol açan anlaşma olarak diplomasi müzesindeki yerini alacaktır.

Lozan Antlaşması’nın 102'nci yılında Antlaşma’nın imzalandığı İsviçre'nin Lozan kentinde bir miting düzenlendi. Bu mitingde Lozan Antlaşması’yla Kürdistan'la ilgili tayin edilen statükonun kabul edilmeyeceği dile getirildi. KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar Lozan Antlaşması’nın aşılmakta olduğunu, Kürt halkının ulusal birliğinin bu aşamadaki önemini vurguladı.

PKK'nin kuruluşundan bu yana Lozan Antlaşması’yla ilgili Kürt tarafının talepleri nasıl yorumlanmalı? Kürt Özgürlük Hareketi Lozan'ın yerine Sevr'i mi savunmakta? Bu iddia Kürt sorununu inkar eden aşırı milliyetçilerin ve Kemalist ulusalcıların iddiasıdır.

Şimdiye kadar hiç bir Kürdî örgüt, Sevr anlaşması gereği İzmir'in Yunanistan'a, Trakya'nın Bulgaristan'a, Antalya'nın İtalya'ya, Erzurum'un, Ağrı'nın Ermenistan'a verilmesini, Karadeniz'de Pontus Krallığı'nın kurulmasını, Boğazların İngilizlerin kontrolünde olmasını savunmamıştır. İtiraz İngiltere'nin Kürdistan'ı parçalamasınadır. 

Bilindiği gibi Osmanlı devleti ile İngiltere arasında yapılan Mondros Mütarekesi, yapılacak barış anlaşmasına kadar, Osmanlı Ordusu ile İngiliz ordusunun, mütareke esnasında bulundukları mevzilerde durmasını gerektiriyordu. Mütareke imzalandığı gün Musul Vilayeti Osmanlı devletinin sınırları içindeyken, İngiltere mütarekeyi çiğneyerek Musul'u işgal etmişti. Lozan öncesinde Osmanlı ordu birlikleri ile pek çok Kürt aşireti Musul'u işgal eden İngiltere'ye karşı savaşmışlardı. Güçlerin eşitsizliği nedeniyle Musul kurtarılamadı ve önce İngiltere mandasına, sonuçta Irak devletine katıldı.

İtirazın ilk dayanağı bu haksız işgaldir. Ve itiraz yalnızca Kürt tarafına ait de değildir. İstiklal savaşında kurulan Türk devleti de Musul'un işgalini ve Irak'a verilmesini tanımamıştır. İsmet İnönü Lozan'da kendisini "Türk ve Kürtlerin temsilcisi" olarak tanıtmış ve Musul'un Misak-ı Milli sınırları içinde olduğunu ilan etmiştir. 

Lozan'da Kürdistan'ın statüsüyle ilgili en büyük adaletsizlik İngiltere tarafından yapılmış, ardından Musul sorununu Milletler Cemiyeti'nde Kürdistan'ı parçalayarak kendi çıkarları temelinde" çözmüştür. Aynı zamanda Bakur Kürdistan'ıyla ilgili otonomi politikasından, Kemalistlerin Sovyetlerden uzaklaşması karşılığında vazgeçmiştir.

İkinci itiraz 1924 Anayasası’nadır. Kemalistler Kürdistan'ın parçalanmasına boyun eğdikten ve Lozan Antlaşması’yla Türk halkı kendi devletine kavuştuktan sonra, 1921 Anayasası'nda Kürtlere tanınan muhtariyet hakkını çiğnemiştir. Kişisel görüşüme göre, Bakur Kürdistanı'nın bu yöntemle sömürgeleştirilmesi, Başûr'daki Kürt aşiretlerinin Osmanlı'nın devamı saydıkları Türkiye Cumhuriyeti'yle ittifak imkanını ortadan kaldırmış ve Kürdistan'ın bölünmüşlüğü bir de bu nedenle kalıcılaşmıştır.

Eğer Kemalistler Musul'un Misak-ı Milli sınırları içinde olduğunu kararlı bir şekilde savunup İngiliz mandasından kurtarabilseydiler, Kürt halkı otonomi temelinde Türk halkıyla ortak vatanda birleşmekten yana olacaklardı. İngiliz dayatmasına boyun eğen ve otonomi hakkını çiğneyen Kemalist rejim Kürdistan'ın bölünmesinin müsebbibi olduğu için Kürt halkı yüz iki yıldır bu bölünmeye karşı mücadele ediyor.

Tarihi başa döndürmek imkansızdır. Ama yine de Türk milliyetçilerine ve Kemalist ulusalcılara tarih farklı cereyan etseydi bugünkü harap olmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl bir devlet olma imkanını kaçırdığını hatırlatalım. Eğer Başûr'daki Kürt aşiretleriyle Osmanlı birlikleri Musul'u kurtarsaydı ve Musul Vilayeti Osmanlı devletinin sınırları içinde Bakur'la birlikte yer alsaydı, Osmanlı'nın yerine kurulan Kemalist devlet sınırları içindeki Bakur ve Başûr halkının otonom statüsünü tanısaydı, yalnız Türkiye değil, tüm Ortadoğu bugün tasavvur bile edilemeyecek bambaşka bir coğrafya olurdu. Belki bu Kürt-Türk ittifakı kapitalist emperyalizme karşı koyma gücüne kavuşur, genç Sovyet sosyalizmiyle birlikte yeni bir ufka bile yönelebilirdi.

Tarihi bırakıp bugüne bakacak olursak, bana sorarsanız artık Lozan Antlaşması çok gerilerde kalmıştır. Başkan Apo küresel güçlerden farklı olarak, bölge devletlerinin sınırlarında değişiklik yapma yerine sömürgeci dört devletin demokratikleşmesi temelinde bu devletlerin Kürt halkıyla, Kürt halkının da bu devletlerle demokratik entegrasyonu programını yürürlüğe koymuştur. Yeni "statü" Türk, Kürt, Arap ve Fars halklarının demokratik uluslaşma sürecinde şekillenecektir.

İşte o zaman Lozan Antlaşması da tarihte büyük bir adaletsizliğe yol açan anlaşma olarak diplomasi müzesindeki yerini alacaktır.

Artık 102 yıl önceki Lozan'ın Kürt halkı için tarihteki yerine değil, Apocu "Barış ve Demokratik Toplum" sürecinin önümüzdeki tarihte oynayacağı role bakmanın zamanı gelmiştir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.