Muhalefetin senaryosu değil devletin “seçim” senaryosu 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • AKP-MHP iktidarı da onun yerine geçecek Altılı Masa da krizin altından kalkamaz. Devletin asıl sahipleri Erdoğan sonrasına hazırlanıyor. Bu hazırlık yıpranmış faşist iktidarı, yıpranmamış bir başka faşist-muhafazakar ve ulusalcı koalisyonla değiştirmeye yöneliyor.

HPG bir yandan işgalci Türk ordusuna karşı savaşıyor, bir yandan da “psikolojik savaş”a karşı koyuyor: Uluslar arası savaş muhabirlerinin yapması gerekeni gerillalar yapıyor. Savaş harekatını görüntülüyor, belgeliyor. 

Şaşırtıcı bir sonuç alıyor. Türk ordusu işgal etmeye çalıştığı alanda ilerleyemiyor ve Psikolojik savaş merkezi neredeyse sustu. Savaş alanlarından ne bir görüntüyü medyasında pazarlayabiliyor, ne de o medyanın manşetlerinden “zafer” hikayeleri uydurabiliyor. Gerilla Skorsky helikopterini düşürdüğünü açıklıyor, Akar bir gün sonra “düşmedi sert iniş yaptı” demek zorunda kalıyor. “Sert iniş” düşürülmüş  demektir zaten. 

“Bir gece ansızın gelebiliriz” tehdidi de ters tepmişe benziyor. Fransa anında tepki verdi, Pentagon Türkiye’yi uyardı ve Erdoğan “Yunan’ı korkuttum, bir günde kendilerine çeki düzen verdiler” gibisinden gülünç bir iddiayla geri adım attı. Seçim eşiğinde iktidar zor durumda. 

Genellikle yorumcular gerek Rojava’ya, gerekse Yunanistan’a “bir gece ansızın girme” tehditlerini basit bir seçim taktiği olarak yorumladılar. Kuşkusuz bu tehditlerin bir amacı eriyen seçmen tabanını konsolide etmeye dönük. Ancak savrulan tehditleri yalnızca seçim taktiğine bağlamak, Türk devletinin yayılmacı planlarını küçümsemek olur.  

En doğrusu bu tehditleri ciddiye almak, aynı zamanda iktidarın seçim planınıyla ilişkisini kurmaktır. Ancak Erdoğan’ın kaotik seçim planıyla devletin seçim planı arasındaki farkı da unutmadan. Erdoğan kazanmak istiyor, peki devlet ne yapmak istiyor? İyi Parti dışında Altılı Masa “Başkanlığı almasak da olur, TBMM çoğunluğunu alalım, bir yıla kalmaz Erdoğan zaten pes eder” dese de, acaba devlet ne demektedir? 

Şuna dikkat çekmek istiyorum: AKP-MHP iktidarı da onun yerine geçecek Altılı Masa da krizin altından kalkamaz. Devletin asıl sahipleri Erdoğan sonrasına hazırlanıyor. Bu hazırlık yıpranmış faşist iktidarı, yıpranmamış bir başka faşist-muhafazakar ve ulusalcı koalisyonla değiştirmeye yöneliyor. Belki daha aşırı bir adım da söz konusu olabilir; Erdoğan’ın yerini CHP rozetli, lakin tescilli bir MHP’li olarak Mansur Yavaş’ın alması gibi. Son günlerdeki gelişmeler bunu daha net gösterdi. Akşener’in “Altılı Masa göstermese de kendisinin Mansur Yavaş’ı başkan adayı olarak göstereceğine” dair iddia hiç de şaşırtıcı değil. Bir de buna Akşener’in “HDP’nin olduğu masada ben yokum” sözlerini eklersek yapılmak istenen anlaşılır oluyor.  

İktidarı kaybetme korkusuyla her türlü maceracı adımı atabilecek olan Erdoğan’a kıyasla, devletin asıl sahipleri daha az riskli bir yöntemle var olan rejimi devam ettirmenin yollarını arıyor. Erdoğan’ın yerine Mansur Yavaş ve MHP’nin yerine İyi Parti alternatifi üzerinde çalışıldığı anlaşılıyor. CHP’nin Ankara B.Şehir Belediye Başkanı Kılıçdaroğlu’na rağmen aday gösterildiğinde CHP’nin ulusalcı kanadı da, MHP tabanı da ona oy verir diye düşünülüyor. Böyle bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura HDP’nin desteği olsa bile Kılıçdaroğlu değil, Yavaş ile Erdoğan’ın kalma ihtimali hesaplanıyor. Böylece ikinci turda korkulan HDP oyları işlevsiz kılınacaktır. Hangisi seçilirse seçilsin mevcut rejim kazanacaktır. Yıpranan Erdoğan ve Bahçeli’nin yerine, “taze kuvvet” olarak Mansur Yavaş’ın başkanlığında, Akşener’in başbakanlığında ve CHP ve Altılı Masanın diğer partilerinin de katıldığı, AKP artıklarının da yer aldığı bir “Milli mutabakat koalisyonu” ile hem Kürdistan halkına karşı savaşa devam edilecek, hem de sistemin bütün partileri ekonomik, politik, sosyal ve dışpolitik enkazın altına ellerini koymuş olacaktır. Bu yolla “sistem içi politik çelişki” de bir süreliğine giderilecektir. Devletin muhtemel senaryosu böyle olabilir. Bu senaryo gerçekleşemezse, devlet de Erdoğan’ın “kaos” planını bizzat uygulayacaktır. 

Böyle bir senaryoya Kılıçdaroğlu razı olur mu? Eğer bu senaryo bir devlet senaryosu ise ve alternatifi “kaos” ise, Kılıçdaroğlu buna razı olacaktır. Burada şu ünlü “bir gece ansızın gelebiliriz” tehdidinin kuvveden fiile “kontrollü” olarak geçirilmesi CHP’nin (küçük bir sol kesimi dışında) tümünü hizaya getirir. Seçime bir hafta kala Kardak gibi bir ıssız kayalıkta TSK’ya ait bir muhriple, bir Yunan muhribinin, Hakan Fidan’a özgü provokasyonla çatıştırıldığını düşünün, bunun ikinci  bir “Yenikapı ruhu” yaratacağını göreceksiniz.  
Erdoğan ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak isteyebilir. Onun örgütlediği “kaos güçleri” bu amaçla piyasaya sürülebilir.

Ancak Erdoğan bu senaryoyu onaylayan güçler tarafından “senden, ailenden hesap sorulmayacak” garantisini aldığı durumda kaderine razı olabilir. Uzak ihtimal olsa da, seçimi zamanında yaparak “Anayasal zorunluluk” gerekçesiyle aday bile olmayabilir. İşte o zaman CHP yekvücut olarak Kılıçdaroğlu etrafında kenetlense bile Yavaş AKP’nin, MHP ve  İyi Partinin oylarıyla seçilir. 

Bu senaryoyu hesaba katmak iyi olur. CHP tabanını uyarmak için devletin gizli koridorlarında hazırlanan planları deşifre etmek, onların uygulanmasını önlemenin ilk adımıdır. “CHP’li yurttaş dikkat, Akşener’in tuzağına düşmek üzeresin”… 

Ve şu da önemlidir: Bu senaryonun ipliğini şimdiden pazara çıkarmak, uygulandığı zaman HDP’nin, en az yüz vekille  “ana muhalefet partisi” olmasını sağlamanın da yöntemidir.  

Sistem partileri enkazın altına böyle bir koalisyonla girdikleri zaman, öyle krizlerle yüz yüze geleceklerdir ki, onların tabanlarındaki yoksul Türk halkını “Demokratik Cumhuriyet” hedefinde Kürt halkıyla birleştirmek, elbette çetin mücadelelerle, mümkün olacaktır.  

Bırakın birleşsinler. Böylece halk bunların topunun aynı iplikten dokunmuş “Sümerbank bezi” olduğunu o zaman daha iyi anlayacak, HDP’nin ise halkların gerçek partisi olduğu apaçık ortaya çıkacaktır. 

“Çözüm HDP’dir.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.