Ölüm aklı

Aykan SEVER yazdı —

  • 3. Dünya Savaşı'nın yürütücü aktörlerinden ABD ve İngiltere savaşı kazanmak için kendilerine göre formül bulmuş gibiler: Rusya'ya karşı NATO, bir NATO da Ortadoğu'da İran'a karşı, Pasifik hattında da Çin'e karşı bir NATO daha organize ettin mi iş tamam.

ABD-İsrail ekseni, Ortadoğu'daki siyasal-askeri dengeleri İsrail'in "refah ve güvenliği" doğrultusunda yeniden tanımlamaya çalışıyor. Bölge halklarını baştan itibaren nesneleştiren bu zalimane politikanın kanlı bir süreç öngördüğü şimdiden söylenebilir. 

13-16 Temmuz tarihlerinde Biden Ortadoğu turuna çıkıyor. İsrail-Filistin'den sonra Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a geçecek. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi toplantısına katılacak. Yalnız küçük bir handikap var: Ev sahibi Prens Selman. Zira Biden, C. Kaşıkçı cinayeti sonrası malum prensi süründüreceği türünden laflar etmişti. Şimdi tükürdüğünü yalamak üzere, zira araya koyduğu bürokratları Suudi-BAE ikilisine petrol üretim artışını kabul ettiremedi. Dil dökme sırası şimdi Biden'da. Fakat bu kişi "dünya lideri"; (ve sizi temin ederim malum imitasyona göre daha gerçekçi) öyle kolay kolay tükürdüğünü yalayamaz. Nitekim Biden, "Ben, Bin Selman ile görüşmüyorum, onun da katılacağı uluslararası bir toplantıya gidiyorum" demiş.

Fakat bakmışsınız tam da bir salonda/ara sokakta siz "sosyolojik inceleme yapma maksadıyla" bulunurken kesinlikle benzer bir dertle orada dolanan Prens Selman'a denk gelinir, e bu durumda gayeler bir olduğuna göre niye mecburiyetten de olsa meşveret etmeyesiniz? Bakınız gayet güncel bir örnek de var: Selman-Erdoğan kucaklaşması.

ABD-İsrail ekseninin Ortadoğu'daki baş düşmanının İran yönetimi olduğu aşikar. Bir süredir bu eksenle, Lübnan, Suriye, Irak-Güney Kürdistan, Türkiye ve İran topraklarında dolaylı/doğrudan çatışmalar yaşanıyor. Biden'ın Ortadoğu ziyareti öncesi İsrail yönetimi ABD himayesinde Arap ülkeleriyle birlikte İran'a karşı bir silahlı birlik kuralım çağrısı yaptı. (Postmodern karakterli yeniden paylaşım savaşının kültürü gereği artık diplomasi falan uzun zamandır hamam külhanına atıldı, ne yapılacaksa açıktan söyleniyor.) Hatta İsrail Savunma Bakanı

Gantz hava savunması düzeyinde bu ittifakın halihazırda çalıştığını da iddia etti. Önemli olan Biden'ın gelişiyle bu işin güçlenmesiydi.
Sağcı politikacılar her halükarda habis ruhlu oluyorlar ve dünyayı salak yerine koymaya bayılıyorlar. Mesela başkan seçilmeden önce "İran'la yeni bir nükleer anlaşma yapacağız, Ortadoğu'ya barış, huzur getireceğiz" türünden laflar ediyorsunuz fakat sonunda yaptığınız şey Trump-Netanyahu ikilisinin sırıtan posterlerini yeniden duvarlara yapıştırmak oluyor. Bu yüzden İsrail'de hafta başı alınan erken seçim kararının  ABD-İsrail ekseninde aksamaya yol açması olasılığı yok zira bu politikalar zaten Biden-Bennett efendilerin ürettiği bir şey olmayıp intihaldi.

ABD-İsrail ekseni elbette TC'yi bu süreçte yanlarında, işe koşulmaya hazır görmek istiyorlar. Birçok başlıkta problemleri olabilir ama TC'nin mevcut paylaşım savaşı içinde oynadığı/oynayabileceği rol itibarıyla değerinin onlar için bir hayli fazla olduğu NATO'ya dönük İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği meselesiyle ilgili yapılan şantaja verilen yanıtlarda açıkça görülebilir. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg rejimin tehditlerine, her seferinde iltifatla karşılık veriyor. Bugün Suriye ve Irak'ın genelinde olanlara biraz da bu gözle bakmakta yarar var.

Dünyanın geneline gelince 3. Dünya Savaşı'nın yürütücü aktörlerinden ABD ve İngiltere savaşı kazanmak için kendilerine göre formül bulmuş gibiler: Rusya'ya karşı NATO, bir NATO da Ortadoğu'da İran'a karşı, Pasifik hattında da Çin'e karşı bir NATO daha organize ettin mi iş tamam. Dünya birçok problemin içinde adeta kıvranırken maalesef egemen aklın dünya ile ilgili gelecek perspektifi savaş ve ölümden ibaret. 

Demokrasi, özgürlük, eşitlik daha da önemlisi ya yaşam?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.