Önderliği anlamak hakikatin alanına girmektir
Şemsettin ÖZER yazdı —
- Her özgür hareket, ancak kendi çağını yaratarak başarılı olabilir. Her hareket ya da düşünce, kendi çağının ürünü olarak ortaya çıkar ve kendi çağını yaratır. Apocu hareket, diyalektik düşünen bir hareket olduğu için kendi çağını hep yaratabilmiştir.
Hakikatin alanına girmek, tıpkı kuantum fiziğinin alanına girmek gibi, uçsuz bucaksız evrenin değişiminin içine dalmaktır. Zamanı bilmek ya da evrenin değişim ruhunu anlamak, incelemek ve hakikatin ne olup ne olmadığını saptamak kolay iş değildir. Neredeyse aklın ve hakikatin bittiği yerde başlayan bir diyalektik düşünme etkinliğini, estetik mantığın ve hakikat yolunda tüm kayıp zamanın yeniden yorumlanıp özgürlüğe olan insan özleminin açığa kavuşturulması kolay mıdır?
Diyalektiksel düşünüp zamanın ruhuna uygun sentez oluşturmak, ancak devrimcilerin yapabileceği bir şeydir. Böylece ya kendi çağlarını yaratırlar ya da ömürlerini uzatırlar. İşte bunu ancak Apocular yapabilir. Özgürlük dediğimiz zaman, şu ya da bu biçimde toplumsal sorunlar ortaya koyabilen, ancak başlı başına "toplumsal" diye tanımlayamayacağımız bir insanlık durumundan söz etmiş oluyoruz. Hakikat ya da gelişmeler diyalektikseldir, ancak özellikle sonuçları bakımından politik özdür. Politika ve hakikat diyalektiği, adeta filozof taşı gibidir; sadece fiziksel ve maddi şeyler değil, insanın kendi içindeki evreni çözümleyip mükemmelliğe ulaşma çabasını temsil eder. Bu, mahir bir toplumu ya da aklını kullanabilecek özgür bir dünya hayalini gerçekleştirme iddiasıdır.
Aynı zamanda, diyalektik düşünme tüm özgür düşüncelerin anası olduğu gibi, düz ve formel mantığı reddeder. Diyalektik düşünme aynı zamanda estetik düşünmedir. Diyalektik düşünmede "aldanma ve aldatma yoktur." Bunun için özgürlük ve anlamlı hakikat arayışını bu alanda aramak gerekir. Diyalektik düşünmenin alanı, olağanüstünün alanıdır. Yaşamda her şey olağana göre şekillenmiştir. Buna göre, değişime karşı uzun süre direnmek, ayakta kalmanın şansı yoktur. Başka bir deyişle, zamanın o son derece gerilimli ruhsallığını kaba güce dayanarak sonsuza kadar sürdürmek mümkün değildir- ya da en azından özgür bir toplum vaadi gerçekleşemez.
Değişime açık olmayan şey, bir alışkanlık ya da bir dogma gibi, belli bir süreden sonra yıpranmaya ya da dağılmaya başlar. Dogmada ısrar etmekten ya da dogmanın etkisinde kalmış bir durumda olan insan için herhangi bir hareket, sadece yaşamın yorulması değil, kafanın ve dahası ruhun da yorulması olacaktır. Zaten tarihsel olarak tüm sosyalist ya da diğer hareketlerin ve düşüncelerin dağılması, kafa yapısının değişime karşı direnerek yorulmasıdır.
Her özgür hareket, ancak kendi çağını yaratarak başarılı olabilir. Her hareket ya da düşünce, kendi çağının ürünü olarak ortaya çıkar ve kendi çağını yaratır. Apocu hareket, diyalektik düşünen bir hareket olduğu için kendi çağını hep yaratabilmiştir.
Devrimci gelişme ve diyalektik düşünme
Devrimci gelişme tarihine bakıldığında, karşılaşılan her bir olgunun, her bir eserin, her bir gelişmenin, olayların öyle ya da böyle bir şekilde düşünme sanatıyla ilgili olduğu görülür. Eğer insan, kendine özgü okuduğu haliyle düşünmeye sahip olmasaydı, bugün insanlığın çoğu başarısı büyük ihtimalle var olmayacaktı. İşte Önder Apo'nun diğer klasik sol hareketlerden ayrılan ve hep bir adım önde olmasını sağlayan şey, diyalektiksel düşünme sanatıdır. Buna estetik düşünme diyoruz. Estetik düşünme, her türlü kaba, salt bir sınıf dinamiği üzerinde hareket eden ve gelişmeleri bu mantıkta gören yaklaşıma kapalıdır.
Kant, "Aydınlanma Nedir?" sorusuna "Kendi aklını özgürce kullan" yanıtıyla Aydınlanma Çağı'nı başlattığı gibi, bu çağ Kant'la özdeşleşmiştir ve böylece Kant'ın felsefesi, ulusal üstü bir paradigma sahibi olan filozof durumuna gelmiştir. Önderliğin paradigması, Kant'ı güncelleyerek özgür kadın, özgür doğa ve demokratik evrensel dünya felsefesinin paradigmasını oluşturmuştur.
Gerek felsefe tarihinde, gerek devrimler tarihinde, gerekse politika teorisinde öyle kavramlar vardır ki, üzerinde neden ve niçinleri sorgulanmadan, yeni bir paradigma ya da kuram oluşturmak mümkün değildir. Önderliğin özgürlük anlayışı da salt bir sınıfa dayanmayan, sınıflar üstü evrensel hakikati kapsayan bir özgür dünya kavramıdır.
Salt bir sınıf- ister sol, ister proletarya, ister herhangi bir demokrasi adına olsun- bir dogmayı, tekliği ve diğer hakikatleri reddetmekten başka bir şey değildir. Solun başarısızlık tarihi, tek bir sınıf üzerinden gerçekleri okuma yenilgisidir. Dolayısıyla, bütün sol hareketlerin ya da farklı sınıflara dayalı düşüncelerin arka planında, iktidar olma egemenliğinin kaynağı olan kendini aşamayan bir anlayış vardır. İşte Önderlik felsefesi, sınıflar üstü hareketle evrensel bir hakikatin felsefesini oluştururken, "kendini aşamayan aşılacaktır" der gibidir.
Bunun için artık Kürt’ün Kürt’e, Apocuların Apoculara propaganda dönemi kapanmıştır. Sınıflar ve uluslar üstü bir paradigma ile yepyeni bir çağa giriyoruz. Bu yeni çağa, klişe olmuş kafalarla yaklaşamayız: hakikat ve zaman bunu emrediyor.
Çağın devrimcisi olmak
Dolayısıyla, çağın devrimcisi olmak ancak diyalektik düşüncenin temel özelliği olan sürekli sentez oluşturma yeteneğiyle mümkündür. Şu anki bilgimizin biraz sonra eskiyeceğini bilmek, zihnimizin sürekliliğini ve başarılı sentezler üretebilme kapasitesini korumak gerekir. Yani tez ve sentezi birlikte içeren, kendini sürekli yenileyebilen derin bir araştırmacı ve yaratıcı yaklaşım başarıyı getirir. Anlayışın dayatması değil, esnek ve estetik bir zekâ ile ancak çağın devrimcisi olunabilir. Bu da sürekli proje sahibi olmakla mümkündür, çünkü diyalektik düşünce canlı, akışkan ve hep yenilik ister.
Önderliğin paradigmasının temel kavram ve yöntemi diyalektiktir. Diyalektik gelişimin temel özelliği hep akışkan olmasıdır. Dolayısıyla, mahir birey ve aklını özgürce kullanabilecek bir toplum iradesinin manifestosudur. Her çalışanın karakteri bir manifesto niteliğinde olmalı ki, tekrara ve kuru bir propaganda hatasına düşmesin. Çağın dili budur.
