Örgütlü mücadele elzemdir
Demir ÇELİK yazdı —
- İçeride ve dışarıda yaşanacak olan siyasi ve toplumsal kırılmalar sürecinde Barış ve Demokratik Toplum’un geleceği ve başarısı bizim mücadelemize bağlı olacağını asla göz ardı etmeden, egemenlerin insafına işimizi terk etmemeliyiz.
Devletin Kürt savaşı, insanları yoğun korkuya, çaresizlik ve dehşet histerisine, gelecek güvencesizliğinin derin psikolojik rahatsızlıklarına yol açmış, kaygı ve depresyonun had safhada yaşanmasına neden olmuştur. Devlet çözüm yerine tarikatlara alan açarak, şeri düzeni ve kurallarının deli gömleğini topluma dayatarak, derin travmalara neden olmuş, toplumun tarihi belleğini ve hafızasını karartmak istiyor. Kürt toplumsallığının ahlaki ve politik değerleri yerine, tarikatların ikbal ve iktidara giden kirli ilişkilerine alan açmıştır. Kürt savaşı, milyonlarca insanı köyünden, kasabasından etmiş, dört bin köyü yakıp yıkmış, on sekiz bin faili meçhulün yaşanmasına neden olmuştur. Devlet, Kürtler arasına nifak ve düşmanlık sokarak, yüz binlercesini koruculuk adı altında kendisine yedeklerken, binlercesini paramiliter güç olarak kullanmıştır. Bugün de bir yandan Hüdapar ve bilumum tarikatlar üzerinden Kürtleri tekçi, ırkçı, inkarcı ve katliamcı devlet için rızalık üretmeye bakarken, CHP’ye dönük operasyonlarla muhalefette oluşan seçenek olma havasını dağıtma, tek adam diktatörlüğüne biat etmelerini sağlamanın siyasi soykırım operasyonlarını sürdürüyor. Dolasıyla, iktidarın, 19 Mart‘ta CHP’ye yönelik başlattığı operasyonların hem kısa vadeli politik hesapları, hem de uzun vadeli yapısal hedeflerini irdelemekte yarar vardır. Erdoğan iktidarının bu operasyonlarla yapmak istedikleri ile ilgili şunları söyleyebiliriz;
1. Yerel yönetim gücünü kırma: CHP, 2019 ve 2024 yerel seçimlerinde Türkiye’nin en büyük şehirlerini (İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Mersin, Manisa vb.) kazandı. İktidar, bu kazanımı, kendi geleceği için tehlikeli gördü. CHP’nin yerel iktidarı ele geçirmesi, iktidarın, yerel kaynaklara ve rant ekonomisine erişimini sınırladığı gibi, bu kaynakların tarikatlara peşkeş çekilmesinin de önüne geçince, tabanında dağılmaya yol açtığını, giderek aidiyet bağının daha da zayıflayacağı sonucuna varmıştır. Bu nedenle CHP’nin yerel iktidar üzerinden genel iktidara ulaşması dinamiklerini dağıtmak istiyor. Siyasi operasyonlarla yerel yönetimleri zayıflatma, algı ve manipülasyonla yükselen imaji itibarsızlaştırmak, iktidarını sürdürmenin koşullarını tahkim etmek istiyor.
2. Olası genel seçime giden yolda alan temizliği yapıyor: Erdoğan, 2023’teki genel seçimleri kazanmasına rağmen, CHP’nin yerel düzeyde güçlenmesi, kendisine karşı iktidar alternatifi olarak görmüş, muhalefetin moralini bozma ve iç parçalanma yaşansın diye operasyonları yaygınlaştırarak sürdürüyor. Bu sayede aday ve aday potansiyeli taşıyanları yargı eliyle tasfiye etme stratejisiyle hareket ediyor.
3. Yargının araçsallaştırılması: Türkiye’de yargı, iktidar tarafından, kendi mutlak iktidarının tahkiminin aparatı durumuna düşürülmüştür. Bu sayede hem muhalefeti baskı altında tutma, hem de toplumda, CHP belediyeleri yolsuzluk yapıyor algısıyla seçenek olmasının önüne geçmek istiyor.
4. CHP’deki değişimci ve dönüştürücü kadroları tasfiye etme: CHP’nin son dönemlerde sağ siyaseti terk eden, muhalif kesimleri kucaklayan, sol ve sosyal demokrat söylemi öne çıkaran, toplumsal muhalefeti demokrasi asgari müştereğinde buluşturan siyasal strateji ile hareket etmesi iktidarı ürkütmüştür. Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Zeydan Karalar gibi yerel aktörlerin olası seçimlerde cumhurbaşkanı adayları olarak, Erdoğan’a göre daha yüksek oranda tercih ediliyor olmaları, iktidarın bu isimleri yıpratma, yasaklama ya da etkisizleştirme operasyonlarına neden olmuştur.
5. Kendi tabanını konsolide etme, öz güven kazandırma: Erdoğan, siyasi ve ekonomik krizin neden olduğu çoklu krizin, toplumda yol açtığı sosyal memnuniyetsizliğin ana muhalefet partisinde buluşmasını engellemek istiyor. Operasyonlar, kendi seçmenine güven verme ve devletin hâlâ mutlak kontrol altında olduğu izlenimini vererek kendi tabanını konsolide etmek isterken, eğer CHP iktidar olursa, ülkede kaos yaşanır algısını oluşturmak istiyor. İktidar kendi mutlak iktidarını tahkim etmek üzere CHP’li belediyelere yönelik siyasi operasyonlarını sürdürmek isterken, uluslararası tepkileri üzerine çekmemek için zamana yayıyor, manipülatif gerekçeler üretiyor. Ancak uluslararası tepkilerin önüne geçemediği gibi, yakın zamanda daha büyük kırılmalara neden olacağa benziyor. Dünya genelinde sağ popülizm ve faşizm iktidarda olmamış olsaydı, hem Erdoğan buna cesaret edemezdi hem de tepki ve yaptırımlar çok daha farklı olabilirdi. Bununla birlikte, bu operasyonların uluslararası alanda olası yansımalarını dört başlıkta toplamak mümkündür:
1. Demokratik ve hukuk devleti olmadığı algısı iyice pekişmiş olacak. Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar;
-Yargının bağımsız olmadığını,
-Muhalefeti sindirme amacıyla araçsallaştırıldığını,
-İktidarın denge ve denetleme kurumlarını hiçleştirdiğini,
-İktidarın AİHM ve AYM kararlarını uygulamayarak anayasızlık haline neden olduğunu,
-Toplumun objektif ve doğru haber alma hakkının rafa kaldırıldığını,
-Kürtlerin ve muhalif kesimlerin seçme ve seçilme haklarının gasp edildiğini daha yüksek sesle dillendirecekler, kısmi oranda ilişkilerini askıya alacaklardır.
2. Uluslararası sermayenin yatırımlardan vazgeçmesi: Yapılan siyasi soykırım operasyonları sonunda, Türkiye’nin yüksek riskli ülke olma durumu çok daha ileri seviyelere ulaşmış bulunuyor. Şeffaf olmayan, hesap vermeyen ve katılımcılık yerine aşırı merkeziyetçi iktidar anlayışı ve uygulamlarıyla Türkiye’nin risk primi artmış, kredi kuruluşları siyasi istikrar notunu gözden geçirmekte, kalkınma ajansları ve belediye bazlı krediler durma noktasına gelmiştir.
3. Avrupa ile ilişkilerin çok daha geri seviyelere gerilemesi söz konusudur: CHP’nin yerel düzeyde Avrupa şehirleriyle yürüttüğü çok sayıda AB projesi (İstanbul, İzmir ve Adana’nın çevre, ulaşım ve eğitim projeleri). Bu projelerin riske girmesi, AB fonlarının askıya alınması gündeme gelebilir. Avrupa sosyal demokrat partileri ve belediyeleri, Türkiye‘ye karşı pozisyon almada ve ilişkide çok radikal kararlaşmaları söz konusu olabilir.
4. Uluslararası basında olumsuz Türkiye algısı derinleşecektir. BBC, CNN, The Guardian, Le Monde, Deutsche Welle gibi yayın organlarının, Türkiye’nin anti demokratik ve totaliter rejim söylemi sıkça dile getirmeleri; yatırım, turizm, kültürel işbirlikleri ve diplomatik ilişkilerde geriye savrulmanın yaşanma olasılığı oldukça yüksektir. İçeride ve dışarıda yaşanacak olan siyasi ve toplumsal kırılmalar sürecinde Barış ve Demokratik Toplum’un geleceği ve başarısı bizim mücadelemize bağlı olacağını asla göz ardı etmeden, egemenlerin insafına işimizi terk etmemeliyiz.
