- Cumhuriyetin “yalan yüzyılı” Kürt halkını eğitmiştir. Karnı özgürlüğe aç, ama yalana toktur. Onun beklentisi ne barıştır, ne de çözümdür. Kürt insanı barış için de çözüm için de “Özgür Apo”dan başka çare olmadığını kendi tecrübesiyle bilmektedir.
Kürt halkı uzun bir süredir temel gündem olarak Öcalan’ın üstündeki tecritin kaldırması ve fiziki özgürlüğünün kazanılması hedefine kitlenmiş durumda. Komplo’nun yıldönümünde HDP Gemlik’e yürüyerek gündemi zirveye çıkaracak.
Ülke seçimlerin eşiğindeyken, böyle bir gündem kimisinin aklına yatmıyor olabilir. “Aday kim olacak? HDP kendi adayı ile mi seçimlere katılacak? Erdoğan devrilse ülke güllük gülistanlık mı olacak?” Bu soruları tartışmak bir hayli eğlenceli görünüyor.
O halde Kürt Özgürlük Hareketi’nin “gündemini” bir de bu sorular açısından değerlendirmek zihin açıcı olabilir.
Kesin bir dille şu gerçeği ilan edelim:
Tecrit kalkmadıkça ve Başkan Apo özgür olmadıkça, Erdoğan devrilse de, muhalefet TBMM’de çoğunluğu kazansa da, HDP TBMM’ye büyük bir güçle girse de, Başkan Kılıçdaroğlu olsa da, Türkiye’de hiçbir temel değişim ve dönüşüm olmayacaktır.
Öcalansız Türkiye’de savaş sadece devam etmeyecek, baharla birlikte eşi görülmemiş şiddette devam edecektir.
Belki yeni iktidar Kürt halkına sahte tavizler verecektir. Göz kırpıp gerdan gererek “beklentiler” yaratacaktır. “Etle tırnak gibiyiz” masalı yeniden anlatılmaya devam edecektir. Ülkede birkaç aylık “barış havaları” estirilecektir. Yıllardır ölü taklidi yapanlar dirilecek, “sıra Kandil’de, dağdan inin” mırıltıları giderek kulakları sağır edecektir.
Ama hiçbir şey değişmeyecektir.
Neden?
Çünkü her şeyin değişmesi “devletin” ve Öcalan’ın elindedir.
Öcalan özgür olduğu gün, devlet tek bir taviz vermese de, savaş olanca hızıyla devam etse de, barış ve çözüm o anda gündeme gelecektir. Öcalan Gemlik’e ayak bastığı gün, TBMM’deki HDP’li vekillerin tümü tutuklansa da, devlet Kurdistan’da kitlesel teröre başvursa da, Rojava’ya saldırsa da Kurdistan’ın dört parçasında on milyonlarca Kürt kadın ve erkeği, on milyonlarca torun ve ninelerle dedeleri yollara dökülecek, Gemlik’ten yola çıkan Serok Apo’yla kucaklaşacaktır. Hiçbir çözüm kırıntısı kazanmayan, ama Başkan Apo’yu kazanan bu halk, o anda barış ve çözümü kazanacağına öyle bir kuvvetle inanacaktır ki, bu inancın karşısında hiçbir güç duramayacaktır.
Öcalan İmralı’da tecritteyken, en reformist “yeni hükümetin”, abartarak söyleyeyim, “size özerlik vereceğiz” sözü bile dağdaki gerillanın bir kulağından girip diğerinden çıkacak, tek bir Kürt bile “yalancı çobanın” bu vaatlerine aldırmayacaktır. Yüzyılın başlangıcında “Birinci Kemal”in 1921 Anayasası’nda verdiği sözlerle “kandırılan” bu halk, diyelim ki “İkinci Kemal”in tek bir sözüne bile inanmayacaktır. Cumhuriyetin “yalan yüzyılı” Kürt halkını eğitmiştir. Karnı özgürlüğe aç, ama yalana toktur. Onun beklentisi ne barıştır, ne de çözümdür. Kürt insanı barış için de çözüm için de “Özgür Apo”dan başka çare olmadığını kendi tecrübesiyle bilmektedir.
İlk kurşunun sesi Kürt’ün yeniden doğum çığlığı olmuştur. Olmuştur ama doğan Habiller ve Kabiller hala birbirlerinin kanına susamış gibidir. Dört parçanın Kürtleri akıl almaz entrikalarla, desiselerle, komplolarla birbirine düşürülmüştür. Ulusal birlik olmadan Kürt’ün kurtuluşu hayaldir.
Kürt halkını Başkan Apo’dan başka hiç kimse birleştiremez. En amansız PKK düşmanı Kürtler bile O’nun karşısında ulusal birliğin kararlı savaşçılarına dönüşecektir. Öcalan’ın oturduğu masada Barzaniler, korucu başları, Batman’ın Hizbullahları günahlarını affettirmek için bin dereden su getireceklerdir.
Hiçbir şey kazanmayan, barış ve çözüm adına hiçbir adım atamayan dört parça Kurdistan, özgür Apo’nun önderliğinde ulusal birliğini kazandığı gün, kurtuluş saatinin çaldığını anlayacaktır.
Kürt ulusal birliği demek, Konfederal devrimci sürecin artık yenilmez bir öncü halka sahip olması demektir. Öcalan Hewler’den “ulusal birlik kazanıldı” dediği gün, Türkiye halkı da içinde, tüm Ortadoğu halkları üstlerine örtülen ölü toprağından silkinmeye başlayacak, Konfederal devrim yoluna adım adım koyulacaktır.
Bazılarına “kişinin tarihteki rolü” hakkındaki bu tasvirim inandırıcı gelmeyebilir. O halde şu soruya cevap veriniz.
Bütün küresel devletler neden birleşip 15 Şubat komplosunu örgütlediler ve Türk devleti neden o günden beri Öcalan’a karşı İmralı tecrit işkencesini uygulamakta? Türk devleti ve küresel güçlerin tümü, aralarındaki tüm çelişkiere karşın komployu sürdürmekte nasıl oluyor da birleşiyorlar?
Şu oluyor; Kurdistan halkını öndersizliğe mahkum etmeden önce Ortadoğu’yu ve ardından tüm Avrupa kıtasını, sonra Latin Amerika’yı yerinden oynatacak Konfederal devrimci sürecin hızını kesemeyeceklerini anlamış bulunuyorlar.
“Tecrite son Öcalan’a özgürlük” gündemi “devrim” gündemidir.
Seçimlere var güçle asılacağız. Ama “seçimle devrim” olmayacağını ve Öcalan’sız da hiçbir şey olmayacağını unutmayacağız.
paylaş
Veysi SARISÖZEN yazıları
Yeni durum değerlendirmesi
10 Mayıs
Kandil kendi halkını destekliyor
5 Mayıs
Sivil darbeyi önlemenin yolu
3 Mayıs
1 Mayıs’ta “tarihten bir yaprak”
2 Mayıs
Bu defa 'kağıttan oy' duvarı deler
28 Nisan
Mafyatokrasinin ekonomi politiği (2)
27 Nisan
Mafyatokrasinin ekonomi politiği
26 Nisan
“Kim korkar hain kurttan”
24 Nisan
Bir örgütsüz Apocuyla söyleşi
19 Nisan
Erdoğan nasıl dize geldi?
17 Nisan
Büyük robot ve küçük robotlar
15 Nisan
Çözüm otobüs değil, beklersen gelmez
14 Nisan
Yeşil Sol Parti: Nuh’un gemisi
12 Nisan
Altılı Masa ve sivil darbe
3 Nisan
Ahlaki sorumlu tutum ve seçimler
29 Mart
Newrozların özeti: Enel Apo
27 Mart
Önemli bir diyalog
22 Mart
Zorlu ve kutlu seçim yürüyüşü
20 Mart