Özgürlük "gerçekçilik" terazisinde tartılmaz
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Başkan Apo'nun özgürlüğü bir "müzakere ve karşılıklı taviz" meselesi değildir, Türkiye halklarının ve Ortadoğu'nun geleceği ile ilgili her türlü pazarlığa kapalı bir taleptir.
Eğer bir devrimle gerçekleşmezse demokrasi bir "demokratikleşme sürecidir." Otokrat ile demokrat bir yandan birbirleriyle mücadele eder, diğer yandan birbirleriyle uzlaşmaya çalışır. Türkiye'de yaşanan budur.
Böyle durumlarda ülkenin bütün sorunları hem mücadele hem de uzlaşma konusudur. Erdoğan "süreç içinde faşizmin son aşaması"na tırmanıncaya ya da erken seçimle yıkılıncaya kadar mücadele ve uzlaşma diyalektiği hükmünü sürdürecektir.
Taraflar, somut olarak AKP iktidarı ve muhalefet her konuda birbirine uzlaşma amacıyla tavizler verecektir. Anayasanın maddelerinden tutalım, ekonomiye, iç politikadan tutalım dış politikaya kadar bütün alanlarda karşılıklı tavizler ile iktidar kendi amacına, muhalefet kendi amacına yürümek için çalışacaktır.
Bu halklar için sancılı bir süreçtir. Şimdilik kaçınılmazdır.
Ancak karşılıklı tavizlerle tarafların kendi amaçlarına yürüme sürecinde tek bir konu vardır ki, o konu tarafların üzerinde "uzlaşma" çabalarına kapalıdır. O konu "Öcalan'ın özgürlüğüdür."
İmralı sistemine son verilmesi ve Başkan Apo'nun özgürlüğe kavuşması bir süreç meselesi olarak ele alınamaz.
Örneğin Erdoğan DEM Parti'ye "siz şunu kabul edin ben de buna karşılık İmralı şartlarında iyileştirme yapayım" diyemez. DEM Parti de böyle bir "iyileştirmeyi" kabul edemez. Önce İmralı kapısını aralamak, bir kaç ay sonra "aile görüşmesine" izin vermek, bir yıl sonra avukat görüşü, ardından mevzuatta değişiklik yoluyla "umut hakkını" tanımak, çıkmaz ayın son çarşambasında İmralı adasında "ev hapsine" almak ve bu "sürecin sonucunda" Öcalan'ın "özgürleşeceği"ni söylemek ve hele bu söylenenden Başkan’ın özgürleşmesini beklemek olacak şey değildir.
Hukukçular ve diplomatlar elbette İmralı sisteminin bir işkence sistemi olduğunu söyleyecek, mesela "tecrit"e karşı çıkacaklar ve "tecrite son verin" diyeceklerdir. Batı ülkelerinin hukukunda varolan "umut hakkının" neden Öcalan'a tanınmadığını soracak ve bu adaletsizliğe karşı tutum alacaklardır.
Ama siyasi mücadelenin örgütleri ve medyası Öcalan'ın özgürlüğünü “karşılıklı tavizlerin, kısmi talepler temelinde mücadelenin konusu yapamaz."
Başkan Apo'nun özgürlüğü siyasi mücadele bakımından her türlü tartışmaya kapalıdır. O'nun özgürlüğünü "gerçekçilik" adına "demokratikleşme süreci" gibi bir süreç sanmak, iktidarın atacağı her minimum adıma büyük anlamlar yüklemek, Başkan Apo'nun özgürlüğü hedefini tehlikeli biçimde muğlaklaştırır ve iktidarın eline İmralı sistemini pazarlık konusu yapma ve kitleleri oyalama fırsatını verir.
Siyasi bakımdan en acil hedef, bir gün bile gecikmeden "Öcalan'a özgürlük"tür. Ne "aile görüşmesi", ne "avukat görüşmesi", ne "umut hakkı", ne "ev hapsi" "Öcalan'a özgürlük" hedefinin önüne geçmemelidir. Kısmi talepler hukukçuların ve diplomatların işidir, özgürlük tüm siyasi mücadelenin ve kitlelerin en acil hedefidir.
Evet. Şu anda yürümekte olan fiili müzakerede her konu karşılıklı uzlaşma temelinde ele alınabilir. Silah bırakma sürecinden, silahlı mücadeleye göre biçimlenmiş örgütlenmelerin sönümlenmesine, bu adımların atılabilmesi için devletin yapması gerekenlerden TBMM'de komisyon kurulmasına kadar her konu gerçekçi çözümlere kavuşturulabilir.
Ama Başkan Apo'nun özgürlüğü bir "müzakere ve karşılıklı taviz" meselesi değildir, Türkiye halklarının ve Ortadoğu'nun geleceği ile ilgili her türlü pazarlığa kapalı bir taleptir.
Bu talebin "gerçekçi olmadığını" söyleyenler, insan özgürlüğünü "gerçekçilik terazisinde" tartılan her hangi bir mesele haline getirirler ve bunu yaptıkları için kendi özgürlüklerini de aynı terazinin kefesine koymuş olurlar.
Bu terazi hilelidir.
Bir halkın önderini zindanda tutarak "terörsüz Türkiye"den söz etmek, fiili müzakereyi ve Başkan Apo'nun çağrısını tıkanmaya götürür ve götürmüştür. Bu tıkanmayı "Öcalan'a özgürlük" mücadelesini yeni bir aşamaya yükseltmekle aşabiliriz. Çünkü şu anda varolan fiili müzakereye Türk devleti bu hamle sayesinde mecbur kalmıştır.
Büyük Newrozlarda dile gelen halkın talebi "Önder Apo'ya özgürlüktür" ve eğer "barış ve demokratik toplum" süreci başarıya ulaşacaksa, halkların birleşik gücü sayesinde ulaşacaktır.