Pentagon'un savaşı yönlendirme arayışı

Aykan SEVER yazdı —

  • ABD elini göstererek, rejimi biraz hırpalayıp bir şeyler elde etti mi, yoksa olabileceklere dair yeterince öngörü geliştiremedikleri için hamleleri şimdilik boşa mı düştü? Bu işin arkasının geleceği ise aşikar. Her ne olmuş olursa olsun, bölge halkları için bu dalaştan özgürlük çıkmaz.

 

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, mevcut paylaşım savaşını kendine göre biçimlendirmek için yeni adımlar atıyor.

Geçtiğimiz hafta Amerikan yönetiminin, kasıtlı olarak NATO'daki sekiz Rus görevliyi casus ilan edip icat ettiği krizin, Rusya'nın da karşı adımlar atmasıyla tırmanışa geçtiğinden bahsetmiştik.

Bu süreç, ABD Savunma Bakanı Austin'in Gürcistan, Ukrayna ve Romanya ziyaretleri sonrası yeni boyutlar kazandı.

Austin'in gezi sırasında yaptığı açıklamalar Karadeniz'i kendi coğrafyası olarak görür nitelikteydi. Aynı zamanda özellikle Gürcistan ve Ukrayna üzerinden Rusya'ya karşı yeni çatışmaları teşvik edici bir tarzdaydı.

Nitekim daha sonrası Brüksel'de gerçekleşen NATO zirvesinin gündemi de bu yaklaşımı destekliyordu.

NATO savunma bakanları Brüksel'de "Rus tehdidi"ne karşı yeni bir plan benimsediler.

Bu plana göre; NATO birliklerinin Baltık ve Karadeniz'de Rus güçleriyle savaşırken nükleer silahlar, siber saldırılar ve uzay askeri teknolojisini kullanması öngörülüyor.

Başka boyutları da olan bu politika öncelikle elbette NATO'yu toparlamayı amaçlıyor. Zira NATO, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası adeta pusulasını kaybetti ve en son Afganistan'da kendi açılarından ciddi bir hezimete imza attı.

Mevcut postmodern karakterli paylaşım savaşında dağılan birçok kurumun yanında, NATO'nun da olanlardan payını alması kaçınılmazdı. Bu süreç ABD'nin baskın politik tavrı nedeniyle henüz dağılmaya yol açmasa da fiilen çürüyor.

Fransa'nın ve bazı Avrupa ülkelerinin "AB ordusu" ile ilgili ısrarlı tavrının yanı sıra, TC'nin yıllara yayılan uyumsuzluğu bunun göstergeleri. Ayrıca NATO içerisinde sorun olan Polonya ve Macaristan gibi ülkeler de var. NATO'nun yeni planı ne derece toparlanmayı sağlar şüpheli. Rusya'nın elinde özellikle doğalgaz gibi son dönem Avrupa üzerinde çokça etkisi olan bir silahın varlığı da düşünüldüğünde.

ABD'de de aslında NATO'ya büyük ümitler bağlamış değil. Kendine yeni hatlar oluşturmaya çalışıyor.

İlk elden görünen; Pentagon, bir köşesini Yunanistan'ın oluşturduğu, Kıbrıs, İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Hindistan'a uzanan ticari-askeri bir hat kurma arayışında. Bunu son dönemde şekillenen AUKUS paktıyla tamamlama niyetinde. Bu yaklaşım ABD'nin 3. Dünya Savaşı'nın odağını Hint-Pasifik hattına taşıma uğraşıyla da uyumlu.

Söz Hint-Pasifik hattına gelmişken, ABD'nin Çin'le olan çekişmelerine de göz atalım.

Çin'i geçenlerde hipersonik füze denediği için kınayan Pentagon, bu kez kendisi alelacele üç adetçik hipersonik füze deneyiverdiğini açıkladı. Biden ise Tayvan üzerinden Çin'e asarız keseriz tehditleri savurdu.

Fakat Pentagon yönetimi, anlaşılan Biden'ın tavrını aceleci bulmuş olsa gerek "tek Çin" politikasını bağlılıklarını açıkladı.

Bu, Afganistan'dan sonra Biden'la ikinci kere çelişen bir duruma işaret ediyor. Muhtemelen Pentagon, Trump'ın son döneminde dış politikada eline aldığı ipleri bırakmayacak.

Yazıyı bitirmeden kısaca TC'ye dönük yakın zamanda gelişen Amerikan hamlelerine de değinmek istiyorum.

Geçtiğimiz hafta, Osman Kavala ile ilgili on elçiliğin çağrısı, TC'nin "gri liste"ye alınması, Halk Bankası davasındaki kısmi hareketlenme ve Erdoğan'ın yerine MSB Akar'ın aday gösterilmesi iktidar çevrelerinde paniğe neden oldu.

Akar'ın NATO zirvesinde ABD Savunma Bakanı Austin'le yaptığı görüşme sonrası "monşer tarzı" açıklamalar da muhtemelen gerginliği artırdı.

ABD daha sonra ise kağıt üzerinde öyle gözükmese de, elçiler krizinde geri adım attı. Aynı zamanda Erdoğan'ın kendi soktuğu açmazdan çıkmasını sağladı.

Burada şöyle bir soru var: ABD elini göstererek, rejimi biraz hırpalayıp bir şeyler elde etti mi, yoksa olabileceklere dair yeterince öngörü geliştiremedikleri için hamleleri şimdilik boşa mı düştü? Bu işin arkasının geleceği ise aşikar.

Her ne olmuş olursa olsun, bölge halkları için bu dalaştan özgürlük çıkmaz.

Tıpkı iktidarın alternatifi olarak kendini pazarlayan restorasyoncu aklın, halklar için daha modern hapishaneler örmekten başka bir bir perspektifi olmadığı gibi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.