Sansürün taklidi…

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Türkiye’de ise esinlendiği söylenen NetzDG daha da detaylandırılarak, yasaklamalar sadece sanal medya üzerinden değil, haber yayını yapan sitelere kadar kapsamlandırıyor. Her türlü eleştiri bastırılmaya çalışılıyor.
  • "Dezenformasyonla Mücadele Yasası" ile özellikle sosyal ağlarda nefret söylemi, suça veya şiddete teşvik eden yasadışı içeriklerle sözüm ona mücadele hedefleniyor. Bu bir iddia tabii.

Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü siyasal otoriterin keyfi belirlemeleri üzerinden sınırlandırılıyor. İktidara göre her eleştiri ile ülkeye algı operasyonları ile kumpaslar kurgulanıyor, vatan millet elden gidiyor. Dolayısıyla sanal medyanın dünyada siyaseti etki gücünü keşfeden iktidar onu da kendi tekeline almak amacıyla 40 maddelik "Dezenformasyonla Mücadele Yasası" adıyla ifade edilen kanun teklifi sundu. Teklifin gerekçesi de "dezenformasyon ve yalan haberle mücadele". Yalan haberleri kimin yaptığı, dezenformasyonu kimin yaydığı ortadayken, basın ve meslek örgütlerinin, muhalefetin tüm itirazlarına rağmen AKP ve MHP tarafından hazırlanan sansür yasası olarak adlandırılan kanun teklifinin görüşmelerine başlandı. Bu teklif hazırlanırken Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalardan feyz alındığı belirtiliyor. Belirleyici ülke ise Almanya.

"Dezenformasyonla Mücadele Yasası" ile özellikle sosyal ağlarda nefret söylemi, suça veya şiddete teşvik eden yasadışı içeriklerle sözüm ona mücadeleyi hedefliyor. Bu bir iddia tabii. Bu yasanın getirilme nedeninin iktidarın belirlediği çerçevesinin dışına çıkan tüm yayınları kısıtlamak, yasaklamak olduğunu herkes biliyor. Bu kanunla tamamen keyfi bir şekilde engellemeler getirileceği de aşikar.

Yasaklamaların hiçbiri elbette kabul edilemez. İktidar kötünün de kötüsünü taklit ederek kendine göre bir model benimsiyor, nitekim bunu başkanlık sistemi tartışmalarında da biliyoruz. Bu yasa teklifi ile örnek gösterilen ülke Almanya demiştik.

Almanya’da aşırı sağ ve ırkçılık ile mücadele kapsamında çıkarıldığı belirtilen, kısaca NetzDG olarak bilinen ve 2017 yılından bu yana yürürlükte olan, Ağ Yaptırım Yasası, Almanya'da iki milyondan fazla kullanıcısı olan sosyal medya şirketlerinin açıkça yasadışı görünen içerikleri bilgilendirildikten sonra 24 saat içerisinde kaldırmasını ya da engelleme zorunluluğu getiriyor, diğer her türden başvuruya ise sosyal ağ sağlayıcılarını 7 gün içinde cevap vermekle yükümlü kılıyor.Aksi halde 50 milyon euro kadar para cezası riski söz konusu. 

1 Şubat’tan itibaren ise operatörler, nefret suçları kapsamındaki yasadışı içerikleri Federal Emniyet Teşkilatı’na da bildirmek zorunda. Federal Emniyet Teşkilatı, bu yılın başında Almanya'da yeni sosyal medya yasasının yürürlüğe girmesiyle yılda yaklaşık 150 bin yeni ceza soruşturması açılacağını tahmin ettiklerini açıklamıştı.

Yasanın uygulanmasından bu yana eleştiriler ise sürüyor. Irkçılık ve nefret söylemleri ile mücadele etmek için çıkarılan ve çıktığından bu yana yeni düzenlemelerle sıkılaştırılan yasanın ifade özgürlüğünü kısıtladığı belirtiliyor. Yine dijital platformların cezalardan kaçınmak adına içerikleri sınırlandırmaya yöneliceği ve bunun da otomatikmen sansürü getireceği bir başka eleştiri konusu.

Otoriter iktidarlar itirazları, direnişi sınırlamak için bu ağlara kısıtlama getiriyor. Zira dünyada son zamanlarda, örneğin İran örneğinde olduğu gibi, sanal medyanın protestoların gidişatına önemli katkıları olduğu bir kez daha görüldü. 

Türkiye’de ise esinlendiği söylenen NetzDG daha da detaylandırılarak, yasaklamalar sadece sanal medya üzerinden değil, haber yayını yapan sitelere kadar kapsamlandırıyor. Her türlü eleştiri bastırılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla iktidarın aleyhine olan, ya da iktidarın istemediği bir bilgi, haber dolaşıma sokulamıyor. Almanya’daki uygulama bile sert eleştirilere neden olmuşken, demokrasiyi yaraladığı ifade edilirken, Türkiye’de toplum sağır ve dilsiz bırakılmak isteniyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.