Savaşın panoraması
Aykan SEVER yazdı —
- Öyküler farklı biçimlerde de anlatılabilir. Ancak kimin, neden ve ne zaman dile getirdiği bazen ne anlatıldığından daha önemlidir. Bizim felaketler serisi gördüğümüz yerde başkası “fırsatlar” umabilir.
3. Dünya Savaşı her geçen gün coğrafi alanını, doğa ve onun bir parçası olan insanlık üzerinde yarattığı tahribatı büyütüyor. Şimdi mevcut çatışma/paylaşım alanlarıyla ilgili kısa bir panaroma çizmeyi deneyelim.
Savaşın Ukrayna cephesinde Kiev yönetimi uzun menzilli dronlarla Moskova dahil Rus kentlerine saldırırken geniş bir coğrafyaya savaşı yayabileceğini gösteriyor. Putin yönetimi nükleer silah kullanma tehdidini açıktan ifade ediyor. Ayrıca Belarus-Polonya üzerinden Wagner gibi yapılanmalarla asimetrik karşılıklar verebileceğinin işaretleri var. Ukrayna cephesi için “iyi” denilebilecek gelişmeler ise Putin’in Rusya-Afrika zirvesi vesilesiyle Afrika ülkelerinin barış girişimini Çin’inkiyle birlikte anarak “pozitif” yaklaşması oldu. Ayrıca Suudi Arabistan’ın “barış” zirvesi düzenlemesi gündemde. Ancak tabii barıştan ne anlaşıldığı taraflar arasında uzlaşmanın anahtarı olabilir. Şimdilik Moskova-Kiev yönetimleri bu konuda ortaklaşmaktan uzak görülüyor. Rusya mevcut işgal ettiği alanların kendisinde kalmasını isterken, Ukrayna “toprak bütünlüğü” vurgusuyla eski sınırlarında hakim olmak istiyor. Tabii bu savaşın ateşlenmesine bahane olan Rus etnisitesine mensup milyonlarca insana siz ne istersiniz diye soran yok! Maalesef artık öyle bir olasılık da yok, zira artık bu insanları çoğu yaşadıkları yerleri terk etti. Kalanlar da her an bir bombaya hedef olabilecek yaşamlarında geleceğe umutla bakmıyorlar.
Kuzey Kafkasya'da ise Azerbaycan’daki rejimin Artsakh’da varlığını sürdürmeye çalışan Ermeni halkı üzerindeki baskı-sürgün-soykırım tehdidi her geçen gün büyüyor. Batılı politikacıların 230 günden fazladır abluka altında olan 120 bin insana dönük tehditlerin ortadan kaldırılması için “endişe” ifade etmekten öte geçmemeleri normal. Zira can onların canı değil ve Stepanakert onların paylaşım savaşında bir noktadan ibaret.
Orta Doğu’da ise ABD’nin Suriye ve Irak üzerinden İran-Rusya-Esad rejimiyle karşı karşıya gelme hazırlıkları sürüyor. Suriye ile ilgili Putin’in de işe NATO’yu da katarak bunu ima eden açıklamaları var. Biden yönetiminin bu politikalardan beklentisi rakiplerini geriletmenin yanı sıra özerkleşme eğilimde olan Arap ülkelerini hizaya getirme arayışının bir yansıması olabilir. Washington’un aklının sabitlerinden biri olan İsrail’in de boş durmadığı Filistin halkı ve Lübnan üzerinde baskıları artırdığı görülüyor. İçeride muhalefetin protestolarına karşı hiçbir olumlu adım atmayan Netanyahu yönetiminin çözmek yerine şiddetle yok etmeyi prensip olarak edinmiş yaklaşımının yeni çatışmaları zorlaması kaçınılmaz. Muhtemelen karşı taraf da benzer bir zeminde hazırlanıyor…
Son günlerde Afrika, Nijer’deki darbe sonrası daha fazla konuşulmaya başlandı. Post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşı “Arap Baharı”yla birlikte kıtanın genelinde hareketlenmişti. Başta Çin, Rusya, TC olmak üzere emperyalist güçler yeni hegemonya kurulacak alan arayışına girerken/yoğunlaşırken ABD, Fransa gibi bölgenin öteden beri hakimi olan Batılılar da El Kaide, DAİŞ ( Bu grupların öncülleri Sovyetler’in Afganistan’ı işgali öncesinden başlayarak “yeşil kuşak” stratejisi gereği Batılı güçlerce “Soğuk Savaş” sürecinde örgütlenmiştir) türünden organizasyonların bahanesiyle bölgede askeri varlıklarını koruyup, sömürü ilişkisini sürdürdüler. Yoksa darbe yapılan Nijer’in gölgelikleri güzel olduğu için mi Fransa 1500, ABD 1100, Almanya 100 kadar askerini orada barındırıyordu dersiniz?
Nijer, Fransa’nın onlarca yıllık sömürgesi olmaktan kağıt üzerinde 1960’ta kurtulmuş. Ancak uygarlık timsali Paris yönetimi kendi asker ve kayyumunu elbette orada bırakmayı unutmamış. Şimdi de Macron aynı medeniyetin gereği, bize dokunurlarsa hiç affetmem türünden laflar ediyor. Belli ki canı çok yanmış. Niye? Bugüne kadar “bedava”ya Nijer’den Fransa’ya akan uranyumun, altının maliyeti artacak da ondan. Ha bir de darbeyi destekleyen halk elinde Rus bayrağı taşıyormuş, belki biraz da bu dokunmuştur. Ancak Rusya geleneksel çarpık pragmatizmi gereği iktidarı ele geçiren askerlere yakın durmaya çalışsa da; darbeyi kimin ne tür saiklerle düzenlediği açık olmadığı gibi bu süreçten kimin galip çıkacağı da gösterilecek olan askeri-politik performanslara bağlı. Şimdiden Cezayir, Mali ve Burkina Faso komşuları Nijer’e dönük bir işgal durumunda tarafsız kalmayacaklarını, müdahale edeceklerini açıkladı.
Yukarıda kısaca bahsi geçen hikayelerin hiç biri burada bitmeyecek. Elbette öyküler farklı biçimlerde de anlatılabilir. Ancak kimin, neden ve ne zaman dile getirdiği bazen ne anlatıldığından daha önemlidir. Bizim felaketler serisi gördüğümüz yerde başkası “fırsatlar” umabilir. Nitekim her zaman “ele verir talkımı…” hesabı politika yapan egemenin, klişelerin kudretli adına konuşan çenesi susmuyor. “Şu iyidir, bu kötüdür” diye sayıklıyor. Yeni bir dünya yaratmak isteyenler için ise onların dayatılmış seçenekleri çöpten ibaret olmalı.