Şimdi hikaye anlatma zamanı

İlham BAKIR yazdı —

  • Mücadelemizin tek bir anında bile hikayemizi anlatmaktan, hikayemizi büyütmekten, hikayemizi kılavuz kılmaktan vazgeçemeyiz. Eşitlik ve özgürlük paradigması, yirmi birinci yüzyılın destansı mücadelesinin hikayesidir.

AKP öncesi Türkiye’deki hayatın cennet olduğunu, AKP gittiğinde o kayıp cennete tekrar kavuşulacağını zannedenlerle, AKP öncesi hayatın cehennem olduğunu, AKP gelince cennete taşındıklarını ve AKP giderse yeniden cehennemi yaşayacaklarını zannedenlerin futbol takımı tarafgirliğindeki tasavvurlarının, oy kullanma tercihlerinin ülkenin kaderini belirlediği bir ülke halihazırda içinde durulan Türkiye. Kürtleri bu hikayenin dışında tutarsak (Kürtleri bu hikayenin dışında tutmak lazım, onların hikayesi, bu hikayelerin çok dışında zira) karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş bir ülke. Yine Kürtleri saymazsak ülkenin yarısının Halk TV, Sözcü TV izlediği, bu televizyonlarda üretilen bugünkü cehennemden önceki cennet özlemi, bugünkü cehennemden sonraki cennet tahayyülü; diğer yarısının A Haber, ATV izlediği ve bu televizyonlarda bugünkü cennetten önceki cehennem ıstırabı, bugünkü cennetten sonra tekrar dönülebilecek cehennem korkusu hikayeleriyle yaşam içerisinde yer tuttuğu bir ülke. Yaşam içerisinde bu hikayelere göre yer tutuluyor, saflar keskinleştiriliyor, diğer yarıdaki düşmana karşı öfke bileniyor, had bildiriliyor.

Oysa iki gün kapatıp bu televizyonları, iki gün kendi yaşam gerçekliklerine dair tefekkür etseler öyle nehrin iki ayrı yakasında iki ayrı cennet iki ayrı cehennemde yaşamadıklarını görecekler. Ne kadar iç içe yaşadıklarını, açlıkta, sefalette, işsizlikte, ödenemeyen kirada, elektrik, su, doğal gaz, alışveriş faturasının taşınamayan yükünde, randevu bulunamadığı için tedavi edilemeyen hastalıkta, bilumum dert ve kederde nasıl bir ve eşit olduklarını görecekler. Nasıl ortak bir umut ve özlemin, karnını doyurabileceği, faturalarını ödeyebildiği, kirasını verebildiği küçük bir evceğizin, sadece insanca yaşayabilmeye dair hayallerinin ne kadar ortak olduğunu görebilecekler. Ne dünün, ne de bugünün cennet olmadığını, cennetse bile kendilerine değil her dönem iktidar etrafında kümelenenler için cennet olduğunu, hep cehennemi yaşadıklarını, bu cehennemden kurtulmanın tek yolunun da üretmek için günde on üç- on dört saat çalışıp, yorgun bedenleri hala açlıkla kıvrananların birleşmesinden geçtiğini görecekler.

İşte bütün bu televizyon ekranlarından, sosyal medyadan üzerimize boca edilen bu cennet ve cehennem hikayelerinin hepsi bu birleşme olmasın diyedir. Gerçek düşman, ekmeğine aşına göz koyanlar, bugününü, yarınını, nefes aldığı her anı talan edenler görülmesin diyedir. Son seçimler bize gösterdi ki insanlar sadece aç oldukları için isyan etmezler. Hatta açlıkları derinleştikçe, arada o açlığı doyuracak bir lokmayı önüne atanlara minnetle bağlanırlar. Hem de önüne atılan her lokmada bu açlığın sebebini başka yerde arayarak ve bu başka yere karşı (Kürtlere, Alevilere, kadınlara, Müslüman olmayanlara, mültecilere, LGBTİ’lere, laiklere) düşmanlıklarını ar ırarak bağlanırlar. Son seçimler bize göstermiştir ki bunca yokluğun, açlığın, sefaletin ülke insanının yüzde doksanını kasıp kavurduğu bir ülkedeki bu zülüm iktidarının anlattığı hikayelere karşı muhalefetin insanları mücadeleye çağıracak, bütün yoksulları, gayrileri, ötekileri birleştirecek bir hikayesi yoktur.

Kürtler, farklılıkların bir arada eşit ve özgür oldukları demokratik bir ülke paradigmasını anlattıkları hikayeleri ile sadece Türkiye’ninkine değil bütün Ortadoğu zulümkârlarına karşı büyük umudu örgütlemeyi ve büyük direnmeyi başardılar. Bunca zalime karşı bunca büyük direniş, gücünü hikayesinin gücünden almaktadır. Son seçimlerde yaşanan başarısızlık da, sol sosyalist güçlerle kurulan ittifaklardaki zayıflık ve savrulmalar da genel olarak Kürdi mücadeledeki zayıflama ve savrulma da bu eşitlik ve özgürlük paradigmasının güçlü hikayesinin anlatılmasının zayıflaması ile son derece net ve doğrudan ilintilidir. Sahte cennet cehennem hikayelerinin üzerinde cereyan eden tartışmalara, muhalefet etme biçimlerine göbeğinden dahil olma halidir bugün yürütülen Kürdistani siyasette ve sol sosyalist güçlerle gerçekleştirilen ittifaktaki körleşme, kötürümleşme hali. Mücadelemizin tek bir anında bile hikayemizi anlatmaktan, hikayemizi büyütmekten, hikayemizi kılavuz kılmaktan vazgeçemeyiz. Eşitlik ve özgürlük paradigması, yirmi birinci yüzyılın destansı mücadelesinin hikayesidir.     

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.