Şühedaya El Fatiha “niyazi’ye vah vah” 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Hatırlayamazsınız. Çin Halk Cumhuriyeti Ordusu tarafından imha edildiler ve siz şu aralar Çin’den gelecek dolarların hesabındasınız. Orada yatan ölü asker meşhur marşı şöyle terennüm ediyor: "Yastığımız mezar taşı; yorganımız dolar oldu."
  • Toprakları işgal edilen Kürdistan halklarının ise hafızası bir mübarek kabristandır, her mezar taşında bir şehidin adı var. Müslüman iseniz hepsi için avuçlarınızı arşa açın: El Fatiha… 

İnsan vatan müdafaasında öldüğü zaman hiç kimse “pisi pisine öldü” demez.   

Hele şu “ne şehittir ne de gazi, bok yoluna gitti Niyazi” vatan için ölene hiç yakıştırılmaz.  

Gerçi “vatan” nedir diye sorabilirsiniz. Rivayet muhteliftir. Mesela Tevfik Fikret “vatanım ruy-ı zemin” demiştir. Dünya vatandaşıdır. Pek çok insan ise, nasıl çizildiğini bilmediği sınırların içindeki toprak parçasına “vatanım” der.  

Der demesine de, bu “vatan toprağı” oynaktır. Dün Mağrip’ten, Kafkasya’ya, Kafkasya’dan teeee Viyana önlerine kadar uzanan toprağı “vatan” saymışsın. Git git bitmez. Sonra dönüp bir bakmışsın, o da ne “bir arpa boyu yol gitmişsin.” Vatan dediğin toprak Sevr’de “Engru-Çengrü” gibi bir şey oluvermiş. Neyse, Lozan gelmiş de “vatan toprağı” saydığın, Misak-ı Milli içindeki Kerkük-Musul gitse bile bir “vatana” kavuşmuşsun.   

Ama “vatan” toprağı durduğu yerde durmuyor. Bir bakmışın Hatay “vatan” toprağı. Tam bu “vatana” alışıyorken, o da ne? Al sana bir de “yavru Vatan Kıprıs”… Hemen “Kıbrıs” yapıyorsun, “vatan” diye bağrına basıyorsun. Şu sıralar oynaklık had safhada. “Vatan” kayıyor. Afrin’le Hatay sınırı kalkmış. Serêkaniyê’de “bayrak” sallıyoruz. Irak topraklarında “muzafferane ve muktedirane” ilerliyoruz.  Belki bir “Genç Osman” zuhur ederse “Bağdat’ın kapısın” açacağız.    

Ama ya tekrar Konya ovasına doğru büzülürsek… Ya birden Fırat’ın Batısına çekilirsek?.. Geri kalan topraklarda can verenler “vatan”ında mı ölmüş olacak?  

Vaktiyle “İstiklal Madalyalı” dedeme sormuştum: Dede Yemen’de çarpıştın ‘Küçük Cemal Paşayı’ kurtarmak uğruna  gazi oldun, arkadaşların şehit oldu, vatan için kan döktünüz, vatan topraklarını neden kaybettik? Dedem başladı gülmeye.  “Ne vatanı evlat dedi, Arap’ın vatanında biz ‘ne şehittir ne de gazi bok yoluna gitti Niyazi’ olduk.” Şaşırdım: Ama orası vatanımızdı demişim. Dedem Atlas’ı açtı, “göster bikim şu Yemen neresi” dedi. Aradım taradım bulamadım. “Haritada bulamadığın yere vatan denmez evlat” demişti.  

E vallahi bu kadarını çocuk kafamla düşünememiştim. Meğer Birinci Cihan Harbi’nde “kaybettiğimiz” topraklar bizim “vatanımız” değilmiş. Rumeli Yunan’ın, Bulgar’ın, Arnavut’un, Sırp’ın vatanı imiş. Kafkasya keza. Mağrip’te Tunus’a, Fas’a, Cezayir’e, sonra Mısır’a, biraz ötede Suriye’ye, Irak’a “vatanım” diyenin bugün alnını karışlarlar. Hele bir de Cidde, Mekke, Medine diyen cehennem’e gider.  

Şimdi söyleyin, “vatanımız” olmayan topraklarda can veren milyonlar ne uğruna can verdi? Vatan olmayan topraklarda can verenler “şehit mi yoksa Niyazi mi?” Alın size bir tarih problemi.  

Problemli tarihten çıkan derse gelince… Sen sen ol, eğer şehit olacaksan kendi vatan toprağında şehit ol. Yoksa senin adına şehit demezler, mezar taşına “Niyazi’ye el vah vah” diye yazarlar.  

Bu satırları neden yazdın derseniz anlatayım.  

“Terörle mücadeleyi sınırlarımızın dışında yapacağız” şeklinde bir “anti-terör” doktrin var. Bunun icabı olarak Türk ordusu sınırları aşıyor ve hem Suriye’de, hem de Irak’da Kürtlerle savaşıyor.   

Acayiplik aşikar olduğu için de devletimiz sınırlarını Hatay’ın dibindeki Akdeniz’den İran’a kadar uzatıp, otuz-kırk kilometre derinliğe kadar “güvenlik kuşağı” adı altında genişletiyor. Eniyle boyunu çarptığınızda bu toprak parçasının Belçika devleti kadar bir toprak olduğunu görüyorsunuz. Bu çarpma işlemiyle vatan bir kere daha yerinden oynuyor ve topraklarımıza Belçika devleti kadar bir toprak eklenmiş oluyor.   

Mesele çarpma işlemi kadar basit olsa diyecek yok. Bu Belçika büyüklüğündeki topraklarda askerler ölüyor. Neden? “Vatan” için mi? Vurulup da ölmek üzere olan asker son nefesinde ne diyor bilemem. Ama dedemin ne dediğini biliyorum. Yemen’i “vatan” toprağı sanırlarken, “Niyazi” olduklarını anlamışlardı. Dün “vatan” sandığın topraklarda ölürken kendini “cennet yolunda bir şehit” sanmışsın, bir de bakmışın ki o toprak “vatan” değil. Sen de “Mehmetçik” değil de meğer “Niyazi” imişsin.   

Hamlet bile böyle bir trajedi yazamazdı.   

Şimdiden haber vereyim: Türk devleti şu anda girdiği her karış yabancı devlet topraklarından, öyle yıllar sonra değil, pek yakın bir zamanda çıkacak.  Bu kafayla giderse Bakur'dan da çıkacak. 

Çıkacak da çıkacağı topraklarda can veren askerler ne olacak?   

Şehit mi yoksa Niyazi mi?  

Ben askerlerin derdine düşmüşken, onlar “Niyazi” olmasın diye çırpınırken Quto aniden yanıbaşımda bitiverdi.  
“Veysi abe dedi, memedi, ahmedi bırak Todor’a, Yorgiye, Mara’ya, Abdülselam’a, Agir’e, Berivan’a bak… Bulgaristan’da, Yunanistan’da, ‘Rum kesimi’ adı takılan ‘Kıprıs’ta, Mağrib’de, Kürdistan’da hiç ‘Niyazi’ var mı? Hepsinin mezar taşlarında ‘vatan için şehit düştü’ diye yaziyler…”  

Zihnim açıldı.   

Sonradan çıkacağın elin toprağında askerini toprağa gömersen, o asker “pisi pisine” ölmüş olur. Adına da “Mehmetçik” bile demezler, “Niyazi” diye  halkın diline düşürürsün. O topraklarda kazan bombalarıyla, kimyasal silahlarla, obüs toplarıyla ve de “nokta atışlarla” vurdukların ise “Şehid Na Mirin” diye haykıran halkın vicdanındaki kabirde ebediyen mes’udane uyurlar. Çünkü vatan müdafaasında vuruldular.   

Son söz:  
Bir tugayı Kore’de toprağa gömdünüz.   
Onları hatırlıyor musunuz?  

Hatırlayamazsınız. Çin Halk Cumhuriyeti Ordusu tarafından imha edildiler ve siz şu aralar Çin’den gelecek dolarların hesabındasınız. Orada yatan ölü asker meşhur marşı şöyle terennüm ediyor: “Yastığımız mezar taşı; yorganımız dolar oldu”…  

Söyleyin o halde “Kore’de yatan Türk Tugay’ı” şehit midir yoksa Niyazi mi?  
Zap’ta, Avaşin’de, Heftanin’de cenazesini bile almadığınız askerin adı nedir?  
Sizin defterinizde “askerin adı yok”…  

Toprakları işgal edilen Kürdistan halklarının ise hafızası bir mübarek kabristandır, her mezar taşında bir şehidin adı var. 
Müslüman iseniz hepsi için avuçlarınızı arşa açın: El Fatiha… 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.