Tencere dibin kara...

Aykan SEVER yazdı —

  • Putin yönetimi son dönem TC konusunda endişeli. Bu sadece SİHA'larla vb. meselelerle ilgili değil. Asıl sorun "iki sandalyeye aynı anda oturulmaz, artık Türkiye Rusya'dan yana tarafını seçmeli" diye açıktan ifade ediliyor.

 

Geçtiğimiz hafta ABD ve İngiltere'nin Rusya'ya dönük geliştirdikleri baskı politikalarının dozajında artış oldu. Bu yaklaşıma önemli ölçüde çoğu Batı ülkesi de çeşitli biçimlerde katıldı. Hafta başı gerçekleşen AB Dışişleri Bakanları zirvesinden Rusya'ya karşı yeni yaptırım kararları çıkmadı. Fakat yine de şu ana kadarki seyir önümüzdeki günlerde mevcut yeniden paylaşım savaşının dinamiklerinin daha da çatışmacı bir hâle bürüneceğini gösteriyor.

İngiltere'nin Karadeniz'e iki savaş gemisi göndermesinin yanı sıra ABD, Çekya ve Ukrayna'nın Rus diplomatlarını farklı gerekçelerle de olsa sınır dışı etmeleri elbette tesadüf değil. Çekya'nın 2014’te bir silah deposunda gerçekleşen patlamayı bugün Rus diplomatlara bağlayarak 18'ini sınır dışı etmesi, Ruslar ya da başkaları böyle şeyler yapmayacağı için değil, şimdi bu adımın atılıyor oluşu açısından ABD-İngiltere merkezli geliştirilen stratejinin bir uzantısı, en azından ondan güç aldığı söylenebilir. Ukrayna ve ABD'nin elbette diplomat sınır dışı etmek için gerekçe bile uydurmasına ihtiyaç yok. Yine de insanın aklına düşüyor madem Ruslar Brexit meselesinde de önemli bir rol oynadıysa bizzat bu sürecin ürünü olan Boris Johnson iktidarı ne kadar meşru olabilir? AB'yi derinden etkilemeye devam eden Brexit konusunda Johnson gibilerce söylenen onca yalan unutulacak mı? Ya da Brezilya'da Bolsonaro'nun seçilmesinde Trump ve ekibinin oynadığı rol? Oy, demokrasi denilen şey, sahtekarlık aklama makinesi mi? Ya da bütün hikâye hangi tencerenin dibinin daha kara olduğundan mı ibaret?

ABD-İngiltere stratejisinin Putin yönetimini çeşitli alanlarda sıkıştıracağı özellikle bu süreçte Almanya'yı yanlarına çekerek Kuzey Akımı-2'yi de engellemeye çalışacakları görülüyor. Bu ne derece başarılı olur belli değil. Bu doğrultuda Rus milliyetçisi muhalif Navalny'nin varlığı dahil sonuna kadar tepe tepe kullanılacak. Siz Rusya'da yaşayanların oradaki demokrasiyle ilgili söylediklerine pek aldırmayın. Diktatörlük konusunda TC'den herhangi bir geri kalır yanı olmadığı fazlası bile olduğu aşikar. Fakat Batı'nın meselesinin "demokrasi" olmadığı da kesin. Çünkü öyle bir dert olsa, AB ve NATO üyesi diktatörlükleri sorgulamayı, değiştirmeyi öncelikle önlerine koyarlar. Burada çoğu açısından sorun, diktatörün tasmasından tutup tutmamakla ilgili. Yani bu çalınan "ahh hey gidi günler, sarhoş Yeltsin birader şimdi nerelerdesin?" makamıdır.

Mevcut postmodern karakterli yeniden paylaşım savaşında henüz tarafların bütün silahlarını görmedik. Bundan kastım sıcak savaş boyutu değil. Daha çok "sosyal" diyebileceğimiz enstrümanlar. Son dönemde Türkiye'den AKP'li belediyeler aracılığıyla gri pasaportlarla çeşitli Avrupa ülkelerine taşınan kişilerin sıradan "işsizlik" gibi gerekçeleri de olabilir. Fakat aynı zamanda gerektiğinde kullanılacak birer "milis" olmayacaklarını kim söyleyebilir? Bazı ülkelerin bu tür niyetlerle nüfus ihracını sistematik olarak yıllardır Avrupa'ya yaptıkları biliniyor. Henüz onların sahneye kapsamlı bir biçimde sürmediler. Yine de bu zamanla rollerini oynamayacakları anlamına gelmez.

Putin yönetimi son dönem TC konusunda endişeli. Bu sadece SİHA'larla vb. meselelerle ilgili değil. Asıl sorun "iki sandalyeye aynı anda oturulmaz, artık Türkiye Rusya'dan yana tarafını seçmeli" diye açıktan ifade ediliyor. Aynı zamanda TC destekli çetelere Suriye'de yapılan saldırılarla da mesajlar adeta başka bir biçimde tekrarlanıyor. Fakat rejim, Rusya'nın ağır hasarlı TC ekonomisini taşıyacak kapasitede olmadığının farkında. Bu yüzden diktatör yakında "medet ya Biden!" diye açıktan seslenirse şaşırtıcı olmaz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.