Ulusalcılık eleştirisine devam

Ziya ULUSOY yazdı —

  • TKP, üçüncü dünya devletlerinin (AKP-MHP hakimiyetindeki devlet dahil) “gevşetilme”si tehlikesine, dahası “bölünüp parçalanması” tehlikesine karşı mücadeleyi sosyalizm adına ve Kürdistan özgürlük mücadelesine karşı şimdi ek argümanlarla savunmaya devam ediyorlar.

Öncelikle belirtelim ki, emperyalizmin işine yarayacağı gerekçesiyle UKKTH’nın ayrı devlet kurma hakkı olarak reddini, TKP ve Güler, federal devlet reddine kadar geriletmekle kalmıyor, güncelleyerek bölgesel özerkliği redde kadar, yalnızca ulusal dillerin özgürlüğüyle sınırlamaya değin geriletmeye vardırıyorlar.

“Kürt siyasetinde emperyalizm desteği çeyrek yüzyılı aşan bir süredir aleni hale gelmiştir. İlişkinin açık hale gelemediği... önceki yıllar... ” suçlamasını savuruyorlar.

Bu paranoyak suçlamanın ve ulusalcı teorisinin asıl dayanağı üçüncü dünya burjuva devletleri savunuculuğudur. Sosyalizm için mücadele lafızlarıyla örttükleri bu gerçek amacı, TKP liderlerine yön veriyor. Üçüncü dünya devletlerinin (AKP-MHP hakimiyetindeki devlet dahil) “gevşetilme”si tehlikesine, dahası “bölünüp parçalanması” tehlikesine karşı mücadeleyi sosyalizm adına ve Kürdistan özgürlük mücadelesine karşı şimdi ek argümanlarla savunmaya devam ediyorlar.

Oysa, emperyalizm, geçmişte milliyetçi özerklikle ABD-SB güç dengesinden yararlanarak özerk politika izlemiş milliyetçi iktidarları (Saddam, Miloseviç, Esad, İran Mollaları) yıkmaya çalışırken Türkiye, Hindistan, Endonezya vb. gibi çokuluslu ülkelerin egemen ulus- devletlerini korumakla kalmıyor, siyasi-militarist bakımdan güçlendiriyor. Yugoslavya dışında diğerlerinde işbirlikçi iktidarları hakimiyetinde merkezi devletler kuruyor.

Güncelleme “bugün hangi topluluğun devlet kurma hakkına sahip olduğunun pazarlık masasına gelmesi bile insanlık için yok edicidir”, üçüncü dünya devletçisi ulusalcı öfkesini dile getiriyor. "’Her ulusa devlet’ açık arttırmasının geleceği sadece savaştır.” argümanı savuruyor (A.Güler, Güncelleme). Ezilen ulusların haklı savaşlarına karşı tez geliştiriyor, savaş korkuluğu dikiyor.

Savaşa yol açan ilhak ve sömürgeci boyunduruğu sürdürmekte ısrar eden egemen burjuvazinin savaşı haksız ve kirlidir. Ulusal özgürlüğü için ezilen ulusun savaşı haklı savaştır, ikisini aynı sepete koymak sosyal-şoven zihniyeti yansıtır.

Dün ağırlıklı olarak emperyalist sömürgeciliğe, ama aynı zamanda çokuluslu azgelişmiş ülkelerdeki ulusal boyunduruğa karşı, bugün ise çokuluslu ülkelerdeki egemen ulusçu sömürgeci/ezen boyunduruğa karşı, ezilen ulusların ayrı devlet kurma hakkını, federatif devlet veya bölgesel siyasi özerklik hakkını savunmak, işçi sınıfını sosyalizm mücadelesinin demokratik devrimci politikasıdır. Bu, çok uluslu ülkelerde işçi sınıfının ezilen uluslardan işçilere güven vererek sınıf kaynaşması sağlamasının vazgeçilmez şartıdır.

Federatif ve bölgesel özerklik gibi kısmi ulusal özgürlüğü de, kapitalist ekonomizm mantığıyla “yerelleşmenin çoğalmasından özgürlük çıkmaz. Tersine federatif modeller bugün sermayenin yerleşeceği alanları çoğalt”acak olmakla suçluyor TKP liderleri. Övdükleri ama politikasını red ettikleri Bolşevikler, Ekim öncesi bölgesel özerkliği Çarlık hapishanesinde ezilen ulusların sorununun çözüm programı yapmışlardı, Ekim sonrası bunun ezilen ulusların işçilerine güven vermede yetersizliği nedeniyle ayrılma hakkının korunduğu federatif devletler birliğini çözüm olarak önerip uyguladılar.

TKP liderleri bugün silahlı çatışmanın sona erdirilmesini barış talebinin tek olumlu yanı olarak belirtirlerken, KÖH’ü , peşinen Erdoğan-Bahçeli Yeni-Osmanlıcı yayılmacılığına angaje olmakla suçluyorlar.

Erdoğan-Bahçeli’nin, “terörsüz Türkiye”yi, Kürt ulusal haklarını ve statüsünü gaspa devam edeceği köleci barışı amaçladığı bir gerçek. Fakat KÖH’ün. ‘barışla Türkiye büyür küçülmez’ argümanıyla ulusalcı ve muhafazakar milliyetçi şovenist kesimleri etkileme, faşist iktidarı kirli -işgalci savaştan vazgeçirme söylemi kullanmasına rağmen, köleci barışa boyun eğmeyecek, demokratik barış ve çözüm için mücadele edecek niteliğini ve güçlü potansiyelini yok sayacak denli ulusalcı körlüğü tercih ediyorlar.

Nitekim Suriye’de Erdoğan-Bahçeli faşizmi hegemonyasında HTŞ diktatörlüğü inşasına karşı SDG ve Özerk Yönetim, statüsünü korumakta ısrar eder ve Suriye’nin demokratikleşmesini hedeflerken, Erdoğan-Bahçeli HTŞ’ye biat etmesi için Özerk Yönetimi savaşla tehdit ediyor, HTŞ ve SMO’yu TSK desteğinde savaşa hazırlıyor. Bu gerçek KÖH’nin Yeni-Osmanlıcı yayılmacılıkla bağdaşmadığını/bağdaşmayacağını kanıtlamıyor mu?

Komünistler, Kürt ulusunun ulusal dil özgürlüğünden ayrılma hakkına kadar ulusal demokratik haklarını (bu tutarlı demokratların da savunması gereken politikadır), ayrılma hakkının korunacağı Halkların Konseyler Cumhuriyetleri Birliği programı temelinde işçi sınıfını eğitirler.

Bunu Kürt ulusundan işçilere ulusal adaletsizliği gidereceği güvenini vererek sınıfın sosyalizm için birliğini geliştirmek için yaparlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.