Uluslararası ilişkiler
Demir ÇELİK yazdı —
- Kürtler olarak, öncelikle BM Yerli Halklar Bildirgesi’ni imzalayan ülkeleri harekete geçirmeliyiz. Bu çalışma, uzun vadede sonuç alınacağı için bilinçli bir plan dâhilinde yürütülmelidir.
Dünya Yerli Halklar Konseyi ve uluslararası çalışma grupları, Kürtlere raporlarında sık sık yer vermiş ve Kürtleri dünyanın en eski yerli halkları arasında saymışlardır. Yerli halklar konusunda, BM bünyesinde çalışan örgütlerin başında gelen MRG (Uluslararası Azınlık Hakları Grubu) Kürt ve Kürdistan Raporu’nda: “Kürtler, Türkiye’nin en büyük etnik ve dilsel grubudur. Kürtler Kurmancî, Kirmançkî (Zazakî), Soranî ve diğer lehçeleri konuşurlar. Dinsel olarak önemli sayıda Alevi kitlesi ve çoğunlukla Sünni kitlesi barındırırlar. Kürt aşiretleri Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına kadar sanal bir özerkliğe sahipti. Kürt isyanları soykırımla acımasızca bastırıldı. 1950’lerin sonunda Kürt göçü başladı. 1970’ler sonrası Türk soluyla birlikte ortaya çıkan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) devlete karşı gerilla savaşı başlattı. 1984 yılında PKK ile Türk ordusu arasında başlayan çatışmalardan sonra 1 milyondan fazla Kürt, Türkiye’nin kentsel alanlarına ve Avrupa’ya devlet politikası olarak zorla göç ettirildi. Devlet 1996’dan itibaren yaygın tutuklamalar, işkenceler, köy boşaltmaları ile PKK’yi yok etmeye çalıştı. Kürt mücadelesinde karmaşık faktörler de vardır. Aşiretlere sadakat, rakip partilere destek, dinsel tercihlerin yönlendirdiği siyasi seçenekler, tarikatlar vb. Kimlikleri tanınmayan Kürtlerin sıra dışılığı devam etmektedir. PKK ve ordu arasındaki çatışmalarda 40 binden fazla kişi yaşamını yitirdi. Kürt belediyeler çok dilli belediyecilik anlayışı nedeniyle soruşturmaya uğramakta ve yetkilileri tutuklanmaktadır. 2007 seçimleri öncesi hükümet, tutuklama, baskı, yasaklarla Kürt partilerini yoğun bir baskı altına aldı. Kürt çocukları taş atmaktan onlarca yıl hapis cezası alıyor, gazeteciler PKK yanlısı haber gerekçesiyle tutuklanıyor, birçok kişi Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) PKK’nin kolu olmakla suçlanıp tutuklanıyor. Mahkemeler Kürtçe konuşma ve savunmayı yasaklamayı sürdürüyor” diye belirtmiştir.
WCIP (Dünya Yerli Halklar Konseyi)’in Kürdistan Raporu’nda: “Tahmini 30 ile 40 milyon nüfusu ile Kürtler şüphesiz dünyadaki en kalabalık devletsiz uluslardan biridir. Avrupa, Asya ve dört farklı devlet arasında bölünmüş Kürtlerin, kendi dil ve tarihi bulunuyor. Ancak, demografik ve kültürel öneme rağmen, Kürt halkı egemenliği altındaki devletler tarafından ayırımcılığa tabi tutuluyor ve istismar ediliyor. Sadece Irak’ta Kürtlere yarı-federal bir sistem içinde özerk bir bölge tanınmıştır. Bunun dışında Türkiye, Suriye ve İran Kürt halkının kolektif haklarını görmezden gelmeye devam ediyor. Türkiye Kürt siyasi partilerini PKK ile bağlantılı gerekçesiyle sürekli yasaklıyor ve kapatıyor. Türkiye sürekli sınırlarını bombalıyor. Suriye Kürt nüfusunun siyasi hayata katılımını engelliyor. Eylemciler, aydınlar, gazeteciler ve gizli partilerin üyeleri sık sık Suriyeli yetkililerin elinde istismar kurbanı. İran Kürtlere yönelik idam, işkence ve yasaklarla zaten bilinen bir ülkedir” diye raporlaştırılmıştır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) ise, Bağımsız Devletlerdeki Yerli Halkların, Kabilesel ve Yarı Kabilesel Toplulukların Korunması ve Entegrasyonuna İlişkin Sözleşme’nin 169. maddesi; “Yerli Halklar, kendi dil ve kültürlerini serbestçe geliştirme ve kendi gelecekleri hakkında karar verme hakkına sahiptir. Yerli Halklar, kültürlerini geliştirmek için kendi tercihlerini yapacaklardır. Bu, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal sistemleri geliştirmek hakkını da içerir. Haklar, çevrenin korunması, dil ve kültürel ifade, kendi kaderini tayin ve özerklik hakkı, ulaşılabilir eğitim, arazi, toprak ve kaynaklarını kendi kullanma hakkı, kendilerini etkileyen kararlara katılma hakkı ve yaşam tarzlarını etkileyebilir, geleneksel değerleri koruma hakkı da içerir” demektedir.
Kürt halkının BM tarafından resmi olarak coğrafyasının kadim halkı ilan edilmemesine seyirci kalamayız. Kürtleri yerli halk sayan, ama Kürtlerle buluşamadığı için bunu uluslararası platformlara taşımayan sayısız örgüt ve kuruluş bulunmaktadır. Bu örgütlerle nitelikli ilişkiler geliştirmek, bünyelerine katılmak, bu tür uluslararası organizasyonların çalışmalarından yararlanmak, bu süreçte hayati konu olmaktadır. Uluslararası kurum ve örgütlerle geliştirilecek ilişkide, basit, somut talep ve somut hedefleri olan gerçekçi planlar yapmak, ilgili kurumlarla maksimum düzeyde ilişki içinde olmak, kararlar doğrultusunda programlar oluşturarak çalışmak, demokratik siyasetin olmazsa olmazı olmalıdır. Kamuoyu ve söz konusu örgütlere yönelik, seminer, dosya hazırlama, konferanslar düzenlemek, Kürtleri aktüel bir konu haline getirmeyi başarmak gerekmektedir. Kürtler olarak, öncelikle BM Yerli Halklar Bildirgesi’ni imzalayan ülkeleri harekete geçirmeliyiz. Bu çalışma, uzun vadede sonuç alınacağı için bilinçli bir plan dâhilinde yürütülmelidir. Devletli sistemin Kürt sorununun çözümsüzlüğünün parçası oldukları gerçeğini gerekçe yapmadan, BM’nin ilgili kurumlarında (HRC, EMRIP), (UNPO ), (WCIP) Kürt temsilcilerinin temsilini sağlayabilmeliyiz. Bunun sağlanması halinde, Kürtlerle ilgili uluslararası kurumlarla buluşmuş, BM’nin ilgili kurumlarında da temsilinin önü açılmış olacaktır.
Kürt diplomasisi, demokratik siyasetin önümüzdeki süreçte öne çıkacağı ve önemli gelişmelere yol açacağından hareketle, bugüne kadar bize kapılarını kapatan uluslararası bu kurumlarla ilişkilenerek, Kürtleri tanıtan, bilimsel çalışmaları yürüten, tarihini ve kültürünü içeren dosyalar sunması çok yararlı olacaktır. Çünkü, Kürtler dünyanın en eski yerli halklarındandır. Neolitik Tarım Devrimi’nden beridir kendi coğrafyalarında yaşam sürdürmektedir. Az sayıda devlet olma pratikleri içinde olmuşlardır. Kısa erimli bu devletleşme süreçlerinde, önemli yapım ve yaratım faaliyetleriyle bugünlere iz bırakmışlardır. Bununla birlikte, asıl olarak dikey olmayan yatay ilişkileri ile öz-güçlerine dayalı bir toplumsallığı esas almış, insanlığın kök hücresi değerleri ile birlikte dillerini, kimliklerini, kültürel ve inançsal değerlerini aşiretler konfederasyonuna dayanarak, onları bugünlere taşıyan nadir halklardandır. Bu değerleri uluslararasına taşımak hem insani, hem de vicdani olandır.
