Uydurma Alevilik mi? Tarihsel hakikat mi?
Demir ÇELİK yazdı —
- Çöken ve çözülen Osmanlı İmparatorluğu yerine ulus- devleti ikame etmek isteyen İttihat Terakki ideologları, Kürtlerin ve bir bütünen otantik inançtan insanların Türk olduklarını iddia ederler. Türk ulus- devleti, kuruluş sürecinde işi daha organize ve örgütlü yapmaya başlar.
DEMİR ÇELİK
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Aleviler, birçok kez katliamlardan geçirildi. Katliamlarla yaygın ve büyük toplumsallığa sahip Alevileri bitiremeyeceğini anlayan devlet, çoğu zaman Alevi hakikati ile oynamayı görev bilmiştir. 1501’de Hac-ı Bektaşi Veli Dergahı‘na Balım Sultan’ı kayyum atayan Osmanlı, 1830’da da Nakşibendi şeyhlerini kayyum olarak atar. Bektaşi Dergahı‘nı tüm Alevi süreklerine Ser Çesme kabul etmelerini dayatır. Kabul etmeyen Pirlerin, talip topluluklarına gitmelerini yasaklar, otantik inanç değerleri yerine, Sunni- Hanefi değerlerini onlara empoze eder. Bu durum 1890‘lara gelindiğinde, çok daha farklı formata kavuşturulmak istenir. Çöken ve çözülen Osmanlı İmparatorluğu yerine ulus- devleti ikame etmek isteyen İttihat Terakki ideologları, Kürtlerin ve bir bütünen otantik inançtan insanların Türk olduklarını iddia ederler. Başta Mehmet Fuat Köprülü, Baha Said, Yusuf Ziya Yörükan olmak üzere birçok Türkçü ideolog, ışık ve ateşin otantik inancındaki önemi ve değerinden hareketle, inanç sahiplerinin şamanist olduğunu, dolayısıyla Türk olduklarını iddia ederler. Türk ulus- devleti, kuruluş sürecinde işi daha organize ve örgütlü yapmaya başlar. 1920-21’de Koçgiri soykırımını gerçekleştiren devlet, 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması esnasında Kürtleri ve Alevileri, azınlık değiller diyerek, Türk olduklarını, onları da temsil ettiklerini iddia eder, ulusal ve inançsal haklarından onları yoksun bırakır. 3 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran devlet, "herkes Türk, herkes Müslüman" diyerek 1925’te Ocax ve Medreseleri kapatır. Ocax Pirlerine birer Kuran ile cenaze erkannamesini gönderir.
Aynı zihniyetten beslenen AKP iktidarı, 2022’de Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı kurarak Alevilere yeni bir don biçmek ister. Çalıştaylar düzenler, kutsal mekanlarımıza mescit ve camii açar. İktidarın artıklarından nemalandırıyor. İkbal ve çıkar sağlayarak Alevilerin aklını çeliyor. Anlaşılacağı üzere milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi ulus- devletçi ideolojik yaklaşımın sonucu olarak, bir yandan Kürt ve otantik inancın inkârı yapılıyor, diğer yandan da uydurma Alevilik inşa edilerek, hem Kürt geleneksel varlığı, hem de insanlık tarihinin direnişçi çizgisi olan Raa (Reya) Heq inanç gerçekliği yok edilmek isteniyor. Otantik ve özgün olan inancı, İslam ve Türklerle başlatanlar, bilerek ve isteyerek Mezopotamya ve Kürdistan değerlerini ve yapım, yaratım faaliyetlerini hiçleştirmeye çalışıyorlar. Zerdüst, Mani, Mazdek, Hürrem ve Babek gibi İslam öncesindeki inancın öncülerini ve değerlerini yok hükmünde gören bu anlayış sahipleri, Ebul Vefa-i Kürdi, Hallac-ı Mansur’u, Nesimi’yi, Yemini’yi, Hatai’yi, Pir Sultan Abdal, Virani ve Kul Himmet’i de görmek istemezler. Yol ulularının ana dillerinde yazdıkları nefes ve deyişleri kendilerine göre değiştirerek Türkçe yayınlamaktan da geri durmazlar.
Bütün bu kültürel soykırımcı anlayışın yaklaşım ve iddialarının aksine; Raa/Raya-Rêya Heqî inancı, doğa inancı olup Neolitik Tarım Devrim değerlerini bugüne taşıyan bir tarihselliğe sahiptir. Güneş kozmogonisinin döngüselliği, dört anasır maddenin (toprak, su, hava ve güneş) kendinden yaşamı var ettiği Aryenik kültür kodlarından beslenen felsefik, kültürel, sosyal değerler bütünüdür. Tarım toplumunun bu hakikati kendisini üç temel toplumsal form üzerinden bugünlere taşırmıştır. Aşiretler konfederasyonu, Ocax (Pîr, Ana-Raywer-Talıp) sistemi ve Jîyar û Diyarlar, inancın toplumsallaştırılması ve sürdürülmesinin üç temel formu olmuşlardır. Bu üç toplumsal form sayesinde, Mezopotamya’da devlet ve iktidar dışı toplumsallığını sürdüren inanç insanları, yakın çevrelerinde kutsadıkları Jîyar û Diyarlarla kurdukları doğrudan ilişki sayesinde, inancı ve inanç değerlerini güncelleyerek her dönemin hakikati olarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Kürtçe’nin Kırmancki lehçesinde kutsal mekanlara Jîyar denilmektedir. Anlamı ise ‘yaşam yeri’ ya da ‘yaşam ateşidir.’ Bu sıfatlandırma ve isimlendirme bile Aleviliğin, doğa ve coğrafya ile ne denli ilişkili olduğunu göstermeye yeter de artar. Doğal ve demokratik olan bu ilişki kopunca, Aleviler, kapitalist modernitenin kuşatıcılığına maruz kalarak ciddi düzeyde inanca yabancılaşmaya başlayarak başkalaşıma uğratıldılar. Kısaca özetlemek gerekirse:
1- Egemen din ve kültürün kuşatıcılığı
2- Ocaxlar sisteminin dağıtılması,
3- Aşiretler konfederasyonun aşılması ve parçalanması.
4- Jiyar û Diyarlardan ve kutsal mekanlardan koparılmış olmak.
5- Kültürel soykırımcı uygulamalar, uydurma Alevilik‘in oluşumuna kaynaklık etmişlerdir.
