Uzlaşıyı fırsata dönüştürmek

Demir ÇELİK yazdı —

  • Devletle "vatandaşım" dediği halklar ve topluluklar arasında yaşanan savaş sonrasında barış konuşulacak ve barışa giden yol döşenecekse, sadece çatışmanın sona erdirilmesi yetmez. Devlet ile savaştığı toplum ve topluluklar arasında onurlu ve kalıcı barışa giden yol, diyalog ve uzlaşıdan geçer.

Emperyalizmin birinci paylaşım savaşında devreye koyduğu idari ve siyasi paradigma yerine yeni siyasal formülasyonlarla Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Bu jeo-politikte, Türk devleti, kendince pozisyon almaya çalışıyor. Devletin ve iktidarın algı oluşturma, toplumda rızalık üretmeye dönük özel savaş politikaları eşliğinde sürdürülmek istenen bu süreç, daha çok bir uzlaşı arayışıdır. Kürt Halk Önderi’nin muhatap alınması ve meclis işaret edilerek sorunun siyasal zeminde tartışılmasının bir nedeni, Kürt Siyasal Hareketi’ni ortadan kaldıramayacağına ikna olmasıysa, diğer bir nedeni de uluslararası konjonktürün yol açtığı tehditler ve fırsatlar yumağıdır.

Devlet bugüne dek farklılıklara saygı duyacağına, farklı olana ortadan kaldırılması gereken düşman algısıyla yaklaşarak savaş halini sürdürmesinin neden olduğu çok ağır sosyal, siyasal ve kültürel travmaları da bu iki nedene eklediğimizde, devlet ve iktidarı zorunlu olarak siyasal yüzleşme ile karşı karşıya kaldı.

Devletin devletle savaşının bir sonu olmasına karşın, inkarcı devletle "vatandaşım" dediği Kürt halkı arasındaki savaşın sonu gelmez. Çünkü Kürt sorunu; siyasal, kültürel ve toplumsal bir sorun olmanın yanı sıra bölgesel ve uluslararası bir sorundur. Günümüzde siyasal zemin olmaksızın devletsiz halklarla tekçi ulus- devletler arası süren savaşın askeri anlamda sonlanması çok zordur. Çünkü yüzyıldır devlet hep düşmanlık üretmiş, düşman hukukunu dayatarak toplumda çözüm ve ortak yaşam istencini ortadan kaldırmıştır. Toplumun büyük çoğunluğuna husumet, kin, nefret ve düşmanlığın nüfuz ettiği bu koşullarda barışı ve çözümü dillendirmek çok zordur. Ancak Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü yolunda ısrar etmekten başka da bir yol görünmüyor. O nedenle bizim gibi üçüncü alanda bulunan demokratik siyaset yürütücülerinin çabası, uğraşı ve temel faaliyeti savaş ve çatışma dışındaki yol ve yöntemler üzerinde yoğunlaşmamız ve meşru, makul çözüm perspektiflerini geliştirmeye çalışmamızdır. Ya da geliştirlen çözüm perspektiflerini sahiplenerek onu toplumsallaştırmaya çalışmamızdır. Çatışan ve savaşanlar eğer devletler değilse, devletle "vatandaşım" dediği halklar ve topluluklar arasında yaşanan savaş sonrasında barış konuşulacak ve barışa giden yol döşenecekse, sadece çatışmanın sona erdirilmesi yetmez. Devlet ile savaştığı toplum ve topluluklar arasında onurlu ve kalıcı barışa giden yol diyalog ve uzlaşıdan geçer. Tarafların angajman ve bagajları ile red ve kabul ölçülerinin üst ölçekte olduğu süreçten adil, demokratik ve ortak yaşamı kurma iradesi çok kolay olmaz. Ortak yaşama giden yolu bugünden örmek herkesten çok demokratik siyasetin görevidir. Bu nedenle ilk elden yapılması gerekenler:

1. Adil ve kapsayıcı yaklaşım: Devlet, "vatandaşım" dediği tüm kesimlerin haklarını koruyan, evrensel hukuku esas alan, adil ve demokratik yönetim sistemine dönüştürülmelidir. Başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere her kesimin siyasi ve sosyal karar alma süreçlerine katılımı sağlanmalıdır.

2. Diyalog kanallarının açılması: Devlet ile Kürt Siyasal Hareketi arasında doğrudan, şeffaf diyalog ve müzakere mekanizmaları kurulmalıdır. Devlet ve iktidar yol temizliği anlamında anti demokratik yasaları kaldırmalı, siyasi tutsakları serbest bırakmalı, kayyum rejimi sonlandırmalıdır. Geçmişte neden olduğu acılar, hak ihlalleri ve önyargılarla yüzleşmelidir.

3. Eşit vatandaşlık ilkesi: Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere toplum kesimlerinin eşit yurttaşlık haklarına erişimi sağlanmalı, anayasal güvenceye tabi tutulmalıdır.

Ulusal kimlik hakkı: Kürtçenin eğitimin her seviyesinde ve kamusal alanda serbestçe kullanılmasının önü açılmalı, eğitimin her safhasında anadil eğitimi sağlanmalıdır.

Kültürel haklar: Kürt kültürü, sanatı, edebiyatı ve kimliği üzerindeki yasaklar kalkmalı, anayasal güvence altına alınmalıdır. Aynı şekilde Alevi inancı, itikatı üzerindeki yasaklar kaldırılmalıdır. Kürtlerin ve Alevilerin eşit ve onurlu yaşam sürmelerinin yasal ve anayasal koşulları sağlanmalı, çokluk içinde birlik ilkesi ile halklara, inançlara ve topluluklara yaklaşılmalı, Kürtlerin ve Alevilerin kolektif hakları kabul edilmelidir. Belleksizleştirme ve hafızasızlaştırma uygulamalarından vazgeçilmelidir.

Kendi kendisini yönetme hakkı: Devlet egemenliğin paylaşılmasına rıza göstermeli, Kürtlerin ve diğer halkların kendilerini bölgesel yönetimlerle yönetmesinin önünü açmalı, Demokratik Özerk Bölgesel Yönetimler sistemine geçmelidir.

4. Bölgesel kalkınma: Kürdistan’ın insansızlaştırılması politikalarından vazgeçmeli. Kürdistan’ın ekonomik eşitsizliği giderilmeli, bölgesel kalkınma projeleri ile işsizliği, yoksulluğu gideren ekonomik yatırımlar yapılmalıdır.

5. Demokratik reformlar: Yerel ve yerinde yönetimin yetkileri artırılmalı. Atanmışların seçilmişler üzerindeki tahakkümü sonlandırılmalı, AB’nin Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın üzerindeki çekinceler kaldırılmalıdır. Demokratik Özerklik esası ile halklar ve inanç toplulukları kendilerini yönetmeli. Söz, yetki ve karar bölgelerin ve yerellerin olmalıdır.

Temsiliyet hakkı: Kürtlerin siyasal sisteme katılımını engelleyen anti demokratik yasalar ve seçim yasası kaldırılmalı. Siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri içinde özgürce örgütlenme hakları anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.

6. Adalet ve yüzleşme: 1990’larda yaşanan faili meçhul cinayetler, köy boşaltma ve zorla yerinden edilmeler araştırılmalı, sorumlular hesap vermeli, mağdurların hakları iade edilmelidir.

Hakikat komisyonları: Geçmişteki çatışma süreçlerini inceleyecek, hem devletin hem de diğer aktörlerin hatalarını ortaya koyacak hakikat ve uzlaşma komisyonları kurulmalıdır.

7. Şiddetin reddi: Devlet şiddet ve askeri uygulamlarından vazgeçmeli, demokratik yol ve yöntemi esas almalı, diyalog ve müzakere kanallarını açmalı, çözüm iradesini gösterdiği ve güvencesini verdiği koşullarda silahlı çatışma yöntemleri taraflarca reddedilmelidir.

Silahsızlanma süreci: Silah bırakma nitelikli barışa giden güven verici sürecin parçası olmalı, bu süreç uluslararası gözlemcilerin hakemliğinde yürütülmelidir.

8. Barışın inşası: Barış kültürünü toplumsallaştırmak için tekçi eğitim müfredatı kaldırılmalı, hoşgörü, farklılıkların kabulüne ve ortak yaşam değerlerine saygıyı esas alan eğitim müfredatı devreye konulmalıdır. Nefret, kin ve düşmanlık dili terk edilmeli, sevgi, saygı ve ortak yaşam dili geliştirilmelidir. Medya, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren dil yerine barış ve ortak yaşam dilini öne çıkarmalıdır.

9. Uluslararası deneyimler: Dünyadaki diğer çözüm süreçleri (Güney Afrika, Bask, Kuzey İrlanda) incelenerek çıkarılan derslerle, Türk devleti ile Kürtler arası savaşı barışa dönüştüren çalışmalar uluslararası aktörlerle birlikte yürütülmelidir.

Onca düşmanlaştırma ve nefret dilinin neden olduğu bu süreç sabır, diyalog ve kararlı olmayı gerektirir. Kalıcı ve onurlu barış ancak onun için mücadele edenlerle mümkündür.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.