Türkiye için de makul olan seçenek
Demir ÇELİK yazdı —
- Türkiye için Kürt ve Kürdistan karşıtı stratejisiyle yüzleşip Kürtlerin meşru demokratik taleplerini karşılamanın hukuki ve siyasi gereklerini yerine getirmek, en makul seçenektir.
Süreç nereye gidiyor? Devlet veya devlet kanatları ne yapmak istiyor? Bu soruların yanıtları tartışılıyor.
Hatırlanacağı gibi iktidarın MHP kanadı ve lideri, Ekim 2024'te içinden geçtiğimiz süreci dillendirmeye başladı. Bunu iki nedenden dolayı yapmak zorunda kaldığını, en azından mücadele içinde olanlar gayet iyi biliyor. Bilinen başka bir gerçek, devlet aklından bağımsız yapmadığıdır. Bu iki neden;
* Kürt Özgürlük Hareketi’nin askeri ve siyasi alanda yenilmezliğinin anlaşılmış olmasıdır.
* HAMAS'ın 7 Ekim 2023 saldırısı sonrası İsrail'in HAMAS, Hizbullah ve İran savaşı ile Ortadoğu ve Suriye’nin yeniden dizayn edildiği gerçeğidir.
Devlet aklının okuması
Devlet aklı, iktidarın her tür manipülasyon ve algı operasyonlarına karşın Ortadoğu ve Suriye’de kazanan taraf olmadığı gibi sürecin dinamiklerini doğru okumaması halinde kaybeden taraf olma ihtimali ve riskini göz önünde bulundurup zorunlu olarak Rêber Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni muhatap almak durumunda kaldı. Kürt Özgürlük Hareketi de Ortadoğu’nun yeni dizaynı sürecini doğru okuyarak, çözüme fırsat verip büyük adımlar attı. Kürt-Türk ilişkisinin siyasi ve hukuki zemine çekilmesi adına büyük fedakarlıklarda bulundu. Buna karşın devlet ve iktidar cenahı, ipe un seren anlayışıyla hareket eeder, zamana yayan, keyfi ve kendine göreci yaklaşımı esas aldı. Bunda Şam ve HAMAS üzerindeki etkileriyle Trump'tan 'meşruiyet' kapma çabası da etkili oldu.
Hukuki ve siyasi zemin
Halbuki Türkiyenin, yeniden dizayn edilen Ortadoğu’da yer almak istiyorsa daha stratejik düşünmesi, Kürt meselesiyle yüzleşmesi, siyasi ve hukuki zemine çekmesi gerekir. Bu gerçekliğe ve realiteye rağmen siyasi elit arasında devletin Kürtlerle ilişkisini hukuki ve siyasi zemine çekme iradesi ve gücünün olmadığı siyasetsizliği sergileniyor. Erdoğan, ikbal ve iktidarına yaraması koşuluyla sürece yaklaşıyor. Bahçeli’nin temsil ettiği devlet aklı, devlet eksenli bakıyor. Bu da sürece yüklenen azami faydanın yaşanmamasına neden oluyor. İki blokun ortaklaştığı tek nokta; Suriye’de HTŞ iktidarının güvenliği ve Rojava’nın dağıtılması isteğidir.
Ya çözüm ya da travma
Türkiye, Rojava'da yeşeren umudu karartma, yükselen ortak yaşam iradesini kırma stratejisi ile Kürtlere ve sürece yaklaşmaktan henüz vazgeçmedi. Yakın zamana kadar emperyalizmin izni çerçevesinde doğrudan müdahalelerle bunu yapmak isteyen Türkiye, şimdi de HTŞ iktidarını kalıcılaştırmaya çalışarak; diplomatik, ekonomik ve sosyal politikalar üzerinden dolaylı yol ve yöntemlerle Rojava sistemini tasfiye etme arayışında. Kürt ve Kürdistan karşıtı stratejisi nedeniyle içine düştüğü darboğazı, siyasi ve toplumsal istikrarsızlığı gören bir noktadan sürece yaklaşacağına, inkar ve imhada ısrar ediyor.
Bu ısrar, dün olduğu gibi bugün de kaybeder. Bu ısrar yerine, Kürt ve Kürdistan karşıtı stratejisi ile yüzleşir ve Kürtlerin meşru demokratik taleplerini karşılamanın hukuki ve siyasi gereklerini yerine getirirse hem Türkiye’nin hem de Ortadoğu’nun demokratikleşmesi mümkün olabilir. Bunun dışındaki tüm yolların büyük kırılma ve travmalarla sonlacağı açıktır. Kürt Özgürlük Hareketi ve Rêber Apo'nun muhatap alınmış olunması, Kürt varlığının kabulu ve Rojava’nın dünya kamuoyundaki yüksek itibarı ve meşruiyeti dikkate alındığında Türkiye için makul seçenektir.
