Ya Xizir demenin zamanıdır!

Demir ÇELİK yazdı —

  • İnanca yabancılaşma, beraberinde etnik kimliğe de yabancılaşmaya yol açmıştır. Xizir ayında, bu zulmata dur demek zorundayız. Tüm Alevilerin; “her an ve her yerde hazır ve nazır”, “cantêzik” dedikleri kutsalımıza yüzümüzü dönerek;” Ya Xizir’i kelek û gemîyan” diyerek ayağa kalkmanın zamanıdır.

Genelde devletli sistemin binlerce yıllık saldırıları, özelde de ulus devletin inkar, imha ve asimilasyon politikaları, Alevilerde sosyal, kültürel, siyasal ve inançsal kırıma neden olmuştur. Başta Raya(Rêya)- Heqî süreği olmak üzere Aleviler binlerce yıl boyunca yapılan bu saldırı ve katliamlara rağmen Aleviler, devlete ve iktidara boyun eğmeden, Ocaxlar sistemi üzerinden hem kendi inançlarını yaşatmışlardır. Hem de doğrudan demokrasiyi yaşatıyor, sosyal ve kültürel değerlerini içselleştirerek sürdürüyorlardı. Bu durum devletle ilişkilerini sınırladığı gibi devletin ideolojik aygıtlarından uzak kalmalarına, inancın iktidar dışı sosyal ve kültürel değerlerinin yoğunca yaşanmasına yol açıyordu.

Selçuklu ve Osmanlı devleti Alevilere dönük bir yandan katliamlar yapıyordu. Diğer yandan da inancın Ocax sisteminin içine oynayarak, ya kendisine benzeştirmeye ve başkalaştırmaya çalışıyordu, ya da yaşanan toplumsallığı dağıtıyordu. Alevilere ve Ocaxlar sistemine karşı binlerce yıl sürdürülen bu saldırı ve müdahaleler, Kemalizm’in 1925’te Ocaxları yasaklamasıyla geriye dönülmez travmalara yol açar.

Ulus devletin, ideolojik aygıtları ile Alevilerin bilincini bulandıran bu saldırıları yanında, kırdan kente yaşanan göçler ve Alevi aydınlarının inanca yaklaşımlarındaki kaba ve sekter yaklaşımları üst üste gelince, Alevilerin dönüşümü hızlanır. Son yüzyılın bu dönüştürme hamlesi, Selçuklu ve Osmanlı’nın neden olduğu yıkımın üzerine oturunca, Aleviler hakikatlerine, sosyal ve kültürel değerlerine hızla yabancılaşmaya başlarlar.

Ocax sistemine dayalı toplumsallıkları dağıtılan Aleviler, kutsal mekanlarından da koparılınca, sosyal ve kültürel değerlerini sürdüremez olurlar. Pîr- Raywer- talîb ilişkisinden ve sosyal, kültürel değerlerinden yoksun kalan Aleviler, temel insani değerlerini kendi kurumsallıklarında yeniden üretemeyince, ulus devlet okul, kışla, cami, siyaset, hukuk, mahalle ve aile aracılığıyla doğan boşluğu doldurur. Kendine göre Alevi tanımlamasına gider, sınır çizer. Yetinmez kendi hakikatlerine sırtlarını dönmelerini, hakikatlerinden kaçmalarını onlara dayatır.

Ulus devletin ulusçuluk dinini aşamayan Alevi aydınların; özgün ve özerk inancı yok hükmünde gören yanlış yaklaşımları, devletin işini kolaylayan olmuştur. İnancın ahlaki ve politik değerlerine ve onun özgürlükçü tarihi direnişçi çizgisine sahip çıkacaklarına, inancı hakir gören, dilini, kimliğini ve kültürünü küçümseyen yaklaşımları, Türkçü-İslam zihniyetinin değirmenine su taşıyan olur. Kemalist devlet; Aleviler içinde ulusalcı sol düşünceyi yayarak ve örgütleyerek, Alevileri Türk ve Sünni İslam olduklarına ikna etmeye çalışırken, ateist ve din karşıtı olduğunu söyleyen aydınlar ise kendi hakikatini görmemekte ısrar ediyordu. Pîrlerin toplumu sömürdüğü propagandası eşliğinde, insan toplumsallığının dağıtılmasına aracı olunuyordu.

Halbuki inanç sahipleri; Ocax sistemi ile binlerce yıl dillerini, kültürlerini, inançlarını ve sosyal değerlerini öz güçlerine dayanarak, devletçi sisteme rağmen sürdürmekle kalmamış, Zerdüşt, Mazdek, Babek, Bawa İshak, Börklüce, Şeyh Bedreddin ve Pir Sultan gibi yol önderlerinin öncülüğünde adil, eşitlikçi ve özgürlükçü toplum mücadelesi içinde olmuşlardır. Mezopotamya’da bunlar yaşanırken henüz Avrupa’da Rönesans ve aydınlanma yaşanmamış, Fransız Devrimi gerçekleşmemiş, Sosyalist fikir ve düşünce henüz yeşermemişti. Son iki yüzyılın ütopyası olan demokratik sosyalizmi, inanç sahipleri insanlığın kök hücresi değerlerine sahip çıkarak yaşıyor, yaşatıyorlardı. Tarih boyunca sistemin hukukuna, polisine, jandarmasına muhtaç kalmadan, her tür sorunu demokratik tarzda çözüme kavuşturan. Paylaşma, dayanışma ve ortaklaşmanın ahlaki değerleri ile adalet, eşitlik ve özgürlük gibi politik değerler sahibi Alevi inancını yaşatmak ve sürdürmek yerine, ona sırtını dönmek bize kaybettiren olmuştur. Kaybettiğimizi, kaybettiğimiz yerde arayıp bulmak yapılması gereken olmaktadır.

Doğal ve demokratik olan bu inancı ve onun toplumsallığını parçalamak, devletin çıkarınadır. Kültürel, sosyal, ekolojik ve kadın kırımı ile bu süreci tamamlamak isteyen kemalizm, toplum dışı üstenci siyaset aracılığıyla, inancı başkalaştırmaktadır. Alevi toplumsallığının sürdürülmesinin öncüsü Pîrler, ana dil ile inancın sosyal ve kültürel değerlerini aktaramaz olunca, ana dilden kaçış, kültüründen uzaklaşma hızla yaşanır. Cemlerde her tür sorununu toplumun etik kurallarıyla çözen Aleviler, kendi hakikatinden uzaklaşınca sistemin hukukuna, bencil ve bireyci yaşam değerlerine muhtaç hale gelirler. Son yüz yıl boyunca üretilemeyen toplumsallık ve bu toplumsallığın sözlü kültür ve ritüellere dayalı taşıyıcı halkalarının koparılmış olması, yaşanan siyasal ve sosyal travmaların nedeni olmuştur.

İnanca yabancılaşma, beraberinde etnik kimliğe de yabancılaşmaya yol açmıştır. Asli kimliğinden kaçış ve yabancılaşma, onları başkalaşmaya uğratmıştır. Kaçtığı kimlikleri yerine, ikame edilen ulusçuluk dininin çarpık seküler yaşamı büyük kaybettirmiştir. Kemalizmin sosyal yaşamda Aleviler’e iktidar İslam’a göre daha görece ‘eşitlikçi’ olduğu yanıltıcı anlayışı sonucu, kemalizmin ulusçuluk dini içinde erimeleri, kendilerini Türk ve İslam görme ile sonuçlanmıştır.

Raya (Rêya) Heq-Alevi inancı; cümle alemle ikrarlı olduğundan tüm varlıklara kutsallıkla yaklaşır. Her durum ve koşulda aranan, yardıma çağrılan barışın, sevginin, paylaşmanın ve ortaklaşmanın kutsalı olan Xizir ayında, bu zulmata dur demek zorundayız. Tüm Alevilerin; “her an ve her yerde hazır ve nazır”, “cantêzik” dedikleri kutsalımıza yüzümüzü dönerek;” Ya Xizir’i kelek û gemîyan” diyerek ayağa kalkmanın zamanıdır.

Xizir; özgür yaşamdır. Yeniden varoluş ve yeniden doğuştur. Xizir zulmattan kurtuluşun özgüvenidir. Darda, zorda olanın, mağdur ve mazlumların umududur. Devlete, iktidara ve hiyerarşiye karşı eşitlenmenin toplumsal aklıdır Xizir. zalime ve egemene karşı itirazdır. Diline, kimliğine, kültürüne, cinsiyetine, rengine ve düşüncesine bakmaksızın herkesi bir, eşit ve can görmenin kutsalıdır. Korkunun değil, sevgi ve barışın kutsalı olan Xizir, tarih boyunca iyiden, güzelden, doğrudan yana olanlara ikrar veren inancımızın can yoldaşıdır. Xizir’ın bu hakikatinden alacağımız güçle, zalime karşı mazlumlardan yana bir olmanın, haksızlıklara, adaletsizliğe karşı birlikte olmanın zamanıdır!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.