Zagros Hîwa'nın söyledikleri doğrudur
Mihraç URAL Haberleri —
- KCK Dışilişkiler Sözcüsü Zagros Hîwa, son röportajında çok önemli açıklamalar yaptı. Tek ulus algısını reddeden ulusların ve kültürlerin haklarının anayasal güvenceye alınması gerekir.
KCK Dışilişkiler Sözcüsü Zagros Hîwa, özetle "Mevcut Anayasa Kürtlerin varlığını inkar etmekte ve yalnızca Kürtleri değil, aynı zamanda Türkiye'deki tüm etnik grupları Türk olarak kabul etmektedir. Kürtler, Türk olarak değil, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin özgür ve eşit vatandaşları olarak görülmelidir. Anayasa Kürtleri kapsamalıdır; onları ötekileştirmemeli ve haklarından mahrum bırakmamalıdır" dedi. Doğru söz, budur. Birlikte yaşam için açılacak kapı, buradadır.
Mihrac Ural olarak etnik yapım Arap'tır; inanç geleneğim ise Aleviliktir. Türkiye için demokrasi ve özgürlükler kapsamında etnik yapım kadar inancımın da hakları vardır. Benim gibi Türkiye sınırları içinde 8 milyon Arap olduğu, bu sayının daha fazla olduğu da söyleniyor. Bu manada Türkiye’de yaşayan kendi ana toprakları üzerinde var olan Kürtlerin, sayısal olarak 25 milyon olduğunu biliyoruz. Hakları verilmeden, eziyet görerek, yüz binlerce insanı katledilerek, zindanda onbinlerce aşkın evladı çürütülerek yaşıyor. Kürtler, bu sürecin en önemli dinamiği olarak haklı bir direniş gösterdi ve bugüne geldi. Dünyada nüfusu milyonlara ulaşmayan nice devlet var. Bu devletlere oranla yer ve nüfus olarak bunca geniş olanağa sahip Kürtler ve Araplar, kapalı kutu gibi Türk egemenliği altında tutuluyor. Bu açıdan baktığımızda Zagros Hîwa, Anayasa çerçevesinde yaşamı belirlenen birer halk topluluğu olmamız gerektiğine dikkat çekiyor.
Dört önemli unsur
Başkan Öcalan, dört önemli unsuru zindan koşullarına rağmen karara bağlatmıştır;
* 12 Mayıs 2025'te PKK’yi fesih eden kongre.
* 11 Temmuz 2025’te silahları yakmak.
* 26 Ekim 2025’te Türkiye sathında bulunan gerillaları geri çekmek.
* 16 Kasım 2025'te Zap’tan çekildiğini açıklamak.
Bu önemli kararları aldırmak sıradan değildir. Bir ulusun kaderi üzerinde oyun oynanamaz. Başkan Öcalan, barış için bu gerekli kararları aldırdı. Barışa inanan bu güçlü lider, yoldaşlarını da sürece katarak, halkını ve halka ait tüm kuruluşları etkileyerek yola koydu. Buna rağmen benim gibi bu devlete inanmayan, bu devletin haksızca oyalamalar yaptığına ve bir kez daha bu süreci tıkayacağına inananlar, Başkan Öcalan'ı ve aldığı kararları destekledik.
Bir önceki deneyim
AKP'nin 2015'te çöken ilk çözüm süreci esnasında aslında Türk devletinin "Çöktürme Planı" olarak adlandırılan bir plan hazırladığını, bu planın Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) kabul edilerek uygulamaya sokulduğunu hatırlatan Zagros Hîwa, böylelikle "Kürt Özgürlük Hareketi'nin Türk devleti karşısında diz çökmesinin hedeflendiğini", ancak Türkiye'nin bu hedefine ulaşamadığını vurguladı. Hiwa, "Bu yüzden yeni yollar denemeye başladılar. Kürtlere karşı zihniyetlerini ve politikalarını gerçekten değiştirdiler mi, yoksa yeni bir saldırı dalgası için hazırlık mı yapıyorlar henüz belli değil" dedi. Doğru söz, burada da kendini gösterdi. Bu devlete güvenen yoktur, ancak koşullar gereği barış için adım atılmalıydı, bu da oldu.
Müzakereler için
Şimdi hepimiz bu devletin alacağı kararlara bakıyoruz. Devleti doğrulayacak hiçbir veri yok. Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi, AİHM'in kesin kararına rağmen sağlanmadı. On binlerce insanı cezaevlerinde tutan bu devlet, 27 yıldır zindanda tutulan Başkan Öcalan’ına ”umut hakkı”nı da tanımadı. Sözcü Zagros Hîwa, "Müzakereler daha başlamadı" diyerek İmralı'da yürütülen görüşmelerin bir diyalog süreci olduğunun altını çizdi. "Müzakerelerin başlaması için iki tarafın eşit şartlarda bir araya gelmesi gerekiyor" diyen Hiwa, PKK'nin başmüzakerecisi olarak nitelendirdiği Öcalan'ın halen tecrit koşulları altında tutulduğuna dikkat çekti.
Bu görüşmelerde tarafların birbirine saygılı olmaları gerekiyor ama devlet buna yanaşmıyor. Düğünlerde Kürtçe şarkı söyleyenlere ceza veriyor, Kürtçeyi yasaklayan anlayışla yaklaşıyor. Siyaset sahnesinde ise önüne geleni tutukluyor, Kayyumla görevlerinden uzaklaştırılan belediye eşbaşkanları beraat etmelerine rağmen göreve iade edilmiyor.
Kürtlerin çektikleri bu acımasız durum, biz Araplar için, sesimiz çıkmıyor diye hasıraltı ediliyor. Kürtlerin uğradığı haksızlıklara karşı dayanışmamız zorunludur. Devlet zihniyetini ve politikalarını değiştirdiği takdirde toplumda da aynı değişimlerin meydana geleceğini söyleyen Hîwa, "En çok acı çekenler, barışı en çok destekleyenlerdir. Türkiye'de barışı en çok isteyen Kürt tarafıdır ve bu yüzden barışa doğru bu kadar çok tek taraflı adım atmıştır. Barış, herkesin yaralarını saracaktır" dedi.
Hepimiz, acıları en ağır şekilde çekiyoruz. Bu yüzden barışa en gönüllüce atlıyoruz. Bizler, ezilen tüm uluslar ve kültürel dokular yeni anayasa da haklarını almalıyız. Ortak yaşam için gerekli tüm adımlar, barış ortamı içinde atılmalıdır.







