129b’de yeni bir sayfa açılmalı
Dosya Haberleri —

PKK yasağı protesto/ Berlin, Foto: Deniz BABİR
32 . yılında Almanya'da PKK yasağı-3
- Neredeyse tam bir yıl önce, PKK üyeliği ile suçlanan 19 tutukluya destek veriyorduk. Şu anda ise Almanya'da tutuklu 9 kişi ve Kıbrıs'ta cezaevinde bulunan Kenan Ayaz var. Son iki yılı karşılaştırdığımızda davaların sayısında düşüş var.
- Mehmet Karaca'ya verilen karar, heyetin gelecekte barış sürecini daha ciddiye alacağını ve kararlarını Kürdistan'daki gerçeklerle ilişkilendireceğini umut ettiriyor. Alman yargısının, başka çaresi kalmadığında tutumunu değiştiren son kurumlardan biri olduğunu varsaymalıyız.
NİHAL DOĞAN
Kürdistan İşçi Partisi (PKK), Almanya’da 26 Kasım 1993’ten bu yana yasaklı. Bu süreçte, Kürt halkının siyasi kurum ve kuruluşlarının genel bir şekilde kriminalize edilmesine yol açılmıştır. Almanya, 1993'te PKK'nin faaliyet yasağının ardından, Türk devleti ile uyumlu bir şekilde, politik olarak aktif olan Kürtleri kriminalize etmeye/cezai takibata uğratmaya devam ediyor. Bu uygulamların başında da yasaya dayandırılan 129b maddesi geliyor. Almanya’da 129b maddesinden 9 siyasetçi ve aktivist tutuklu bulunuyor. Biz de AZADÎ Hukuk Bürosu çalışanı Arno-Jermaine Laffin'a 129b maddesinden yargılanan aktivist ve siyasetçilerin davalarını, Almanya’nın Kürtlere yönelik tavrında ve 129b maddesinde bir değişikliğe gidip gitmeyeceğini sorduk.
Almanya’da 129b kapsamında PKK’ye yönelik yürütülen davalarla ilgili güncel veriler nelerdir? Mesela şu anda kaç kişi tutuklu?
Şu an 9 Kürt, Alman hapishanelerinde tutuklu bulunuyor. Bunlardan 4’ü ceza almış, diğer 5’inin ise davaları devam ediyor ve ceza almaları muhtemel. Tutuklu bulunanların ismi ve bilgileri şunlar:
* Hacı Atlı, 22.05.2024’te tutuklandı. 28.02.2025’te Münih Yüksek Bölge Mahkemesi tarafından 2 yıl hapis cezası verildi. Münih Cezaevi’nde bulunmaktadır.
* Özgür Aydın, 29.04.2022’de tutuklandı. 10.05.2023’te Koblenz Yüksek Bölge Mahkemesi tarafından 5 yıl hapis cezası verildi. Bremen Cezaevinde tutuklu bulunmaktadır.
* Welat Cetinkaya, 26.11.2024’te İtalya’da tutuklandı. 24.04.2025’te Almanya iade edildi. Dava şu anda Stuttgart Yüksek Bölge Mahkemesi’nde devam ediyor. Kararın 04.12.2025’te açıklanmasını bekliyoruz.
* Aziz K., 03.11.2025’te tutuklanmıştı. Dresden Cezaevi’nde bulunuyor.
* Ali Özel, 24.05.2022’de tutuklandı. 22.03.2024’te Frankfurt Yüksek Bölge Mahkemesi tarafından 4 yıl hapis cezası verildi. Kendisi Butzbach Cezaevi’nde bulunuyor.
* Kadri Saka, 16.01.2024’te tutuklandı. 15.11.2024’te Hamburg Yüksek Bölge Mahkemesi tarafından 2 yıl hapis cezası verildi. Bremen Cezaevi’nde bulunuyor.
* Ramazan Yıldırım, 19.03.2025’te tutuklandı. Duruşması 06.11.2025’te Stuttgart Yüksek Bölge Mahkemesi'nde başladı.
* Mehmet Ali Yılmaz, 2024 Temmuz’unda İspanya’da Alman devletinin isteği üzerine tutuklandı. 03.09.2024’te Almanya'ya iade edildi. 03.07.2025’te Stuttgart Yüksek Bölge Mahkemesi tarafından 2 yıl 9 ay hapis cezası verilen Yılmaz, Stuttgart Cezaevi’nde bulunuyor.
* Adının açıklanmasını istemeyen bir Kürt kadını ise 04.02.2025 tarihinde tutuklanmıştı ve o tarihten bu yana Münih Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Duruşması 08.12.2025’te Münih Yüksek Bölge Mahkemesinde başlayacak.
Federal Hükümetin veya Alman güvenlik makamlarının açıkladığı resmi verilere göre 129b soruşturmalarının toplam sayısı ve mahkumiyet oranları nedir? Son yıllarda bu oranlarda artış ya da azalma oldu mu?
Ceza Kanunu'nun 129b maddesine göre yürütülen davaların oranının yansıtan istatistiki veriler yok. Mesela federal hükümet ve eyaletler ya da federal savcılık ve başsavcılıklar verilerini birleştirmedikleri ve kısmen birbirlerine davaları devrettikleri için, bazı davalar iki kez kaydediliyor. Bunun yanında ayrıca bahsettiğimiz bu kurumlar rakamları, var olan duruşma sayılarını aynı şekilde toplamıyorlar. Bundan dolayı bu davalar birleştirilemiyor.
Tahliye edilen birçok Kürt siyasetçinin imza yükümlülüğü, bölge yasağı (Aufenthaltsverbot) gibi ağır uygulamalarla karşı karşıya kaldığı biliniyor. Bir siyasetçi tahliye olduktan sonra hangi uygulamalara maruz kalıyor?
Almanya’da 129a ve 129b maddeleri uyarınca hüküm giyen kişiler hakkında alınan cezaya ek olarak denetimli serbestlik dediğimiz karar veriliyor. Bu denetim en fazla 5 yıl süre için geçerli ve belirli talimatlar ile birlikte verilen bir ceza. Bu ceza Alman Ceza Kanunu’nun 68b maddesi gereğince örneğin Kürt kurumları gibi belli mekanlara gidememe, yurtsever olan insanlar ile iletişime geçmeme, siyasi aktiviteleri yapmama, bulunulan ikamet bölgesini aşmama ve her hafta haftada bir kere polis merkezine gidip imza atma gibi zorunlu yaptırımlar var. Bizler cezaevlerinden çıktıktan sonra hangi insanın hangi yaptırımlardan etkinlendiklerini araştırmıyoruz.
Almanya'da Yüksel Koç ve Tahir Köçer gibi kamuoyunun yakından tanıdığı siyasetçiler de tutukladı. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Neredeyse tam bir yıl önce, PKK üyeliği ile suçlanan 19 tutukluya destek veriyorduk. Şu anda ise Almanya'da tutuklu 9 kişi ve Kıbrıs'ta cezaevinde bulunan Kenan Ayaz var. Yani geçmiş iki yılı karşılaştırdığımızda yürütülen davaların sayısında düşüş var.
Şu anda iki eğilim gözlemliyoruz: Birincisi; sanıklara özellikle uzun zaman önce gerçekleşen olaylar nedeniyle suçlamalar yöneltiliyor (örneğin Selahattin Kaya 2014/2015, Mehmet Karaca 2014/2015 ve 2024 veya Aziz K. 2015-2025). Diğer yandan, birkaç eyalet (Koblenz, Düsseldorf, Naumburg, Berlin) 2 yıl gibi nispeten düşük hapis cezaları vermiş ve bunların infazını şartlı olarak askıya almış. Davalarda sanıklar siyasi faaliyetlerini anlatmış ve suçlamalara karşı çıkmamışlardır, bu nedenle davalar çok daha kısa sürmüştür. Her iki eğilim de, Alman yargısının PKK davalarını giderek daha rutin bir şekilde yürüttüğü ve önemli hukuki soruların artık açıklığa kavuşturulduğu sonucuna varıyor. Öte yandan, Federal Savcılıkta yıllardır süren davalar var (yani, ilgili kişilerin çevresi ve yapıları gözlem altında tutuluyor) ve bu davalar, 10 yıl sonra düşürülmek yerine, dava açılıyor. Örneğin yıllardır kamuoyunda yaptığı çalışmalar ile tanınan siyasetçi Yüksel Koç'un tutuklanması büyük yankı uyandırmıştı. PKK’nin kendini feshetme duyurusundan sonra Yüksel Koç tutuklanmıştı. Ve Almanya Başbakanı'nın Türkiye ziyaret etmesinden hemen sonra Aziz K. isimli aktivist tutuklanmıştı. Bunu barış sürecine bir tepki olarak ve Erdoğan rejimine halen bağlılığını gösteren bir durum olarak değerlendirebiliriz.
Mehmet Karaca'nın yakın zamanda serbest bırakılması kamuoyunda memnuniyetle karşılandı. Bu kararda hangi yasal veya siyasi faktörler rol oynadı? Bu karar gelecekteki davalar için bir emsal oluşturabilir mi?
Yazılı karar gerekçeleri henüz mevcut olmadığından, kararın değerlendirilmesi şu anda sadece yargıç Gregor Herb’un 17.11.2011 tarihli sözlü karar gerekçesine dayanarak yapılabilir: Hakim gerekçesinde eyalet savcılığın delil ve olgularını büyük ölçüde kabul ettiğini belirterek başladı. PKK'nin bir “terör örgütü” olduğunu ve Mehmet Karaca'nın PKK’nin alan ve bölge sorumlusu olarak yer aldığını söyledi. Mahkeme heyeti sadece iki yıl hapis cezası vermiş ve cezasının infazını ertelemiş, böylece Karaca duruşma bittikten sonra mahkeme binasından serbest olarak ayrılabilmiştir. Bu davada Federal Savcılık ise 4 yıl 3 ay hapis cezası talep etmişti. Yeni olan, mahkeme heyetinin Türkiye ve Kürdistan’daki gelişmeleri sadece dikkate almakla kalmayıp, Karaca’nın beyanlarını Abdullah Öcalan ve PKK’nin açıklamalarıyla uyumlu gördüğünü ve bu nedenle özellikle güvenilir bulduğunu belirtmesidir. Karar, henüz bir yargı değişikliği anlamına gelmese de Ortadoğu’daki çatışma gerçekliğinin mahkeme kararlarına daha fazla dahil edileceğine işaret etmektedir. Daha önce mahkemeler Kürdistan’daki durumu dikkate alsalar da yüksek hapis cezaları vermiş veya savaşı ve baskıyı yargılanan kişinin kişisel deneyimleriyle sınırlı tutmuşlardı.
129b yasasının değişmesine veya yumuşatılmasına dair bir umut görüyor musunuz?
Yurtdışındaki örgütlerin kovuşturulması için oluşturulan Ceza Kanunu'nun 129b maddesi, Federal Adalet ve Tüketici Koruma Bakanlığı'nın, Federal Savcılık ve Başsavcılıkların hangi örgüt veya kişileri soruşturması gerektiğine karar verdiği için eleştirilmektedir. Ceza Kanunu'nun 129b maddesinin siyasi niteliği bu nedenle özellikle belirgindir. Buna rağmen, Federal Yargıtay ve Federal Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar 129a, 129b uyarınca Kürt aktivistlere verilen mahkumiyet kararlarını tamamen onamıştır. 2011 yılından bu yana mahkum edilen iki kişi (Mehmet Çakas ve Kenan Ayaz) Alman yargı kararlarını Avrupa düzeyinde eleştirmek için davalarını şu anda AİHM'ye taşıdı.
Türkiye'de sürece ilişkin özel bir yasal düzenleme çıkarılması durumunda ise Almanya'da 129b maddesinin uygulanmasında bir değişiklik olacağını düşünüyor musunuz?
Kürdistan'daki savaş sona erdiğinde ve PKK'ye veya Kürt hareketine artık "terörist" eylemler yükletilmediğinde Alman Ceza Kanunu’nun 129b maddesi gereğince yurt dışındaki "terörist" bir örgüt olarak kovuşturma artık bu kadar kolay mümkün olmayacak. Şu anda süreçlere sürekli olarak PKK'nin "terörist" olduğunu kanıtlamak için sözde referans olaylar dahil ediliyor. Bunlar, Türk medyasının haber yaptığı veya HPG'nin kendisinin üstlendiği gerilla ile Türk askerlerinin veya polis arasındaki çatışma eylemleridir. Kim kime saldırdı, kaç ölü, kaç yaralı sayısı var vb. Bu alanda siyasal koşullar nasıldır. Bu gibi konular dikkate alınmıyor. Bu, savaşın sona ermesi ve resmi bir barış sürecinin başlaması ile değişecektir.
Almanya, PKK’nin ‘fesih’ açıklamasına rağmen davaların süreceği mesajını veriyor. Bu çerçevede 129b davalarının hukuki dayanakları nedir? Yoksa siyasi bir yaklaşım mı baskın?
Şimdiye kadar mahkemeler, sanıklara yöneltilen suçlamaların geçmiş yıllardan olması ve Türkiye ile Kürdistan'daki yeni gelişmelerin henüz kalıcı ve etkili olduğunu kanıtlamamış olması nedeniyle, geleneksel suçlama mekanizmasına bağlı kalmalarını haklı gösterebiliyorlardı. Mehmet Karaca'ya verilen karar, heyetin gelecekte barış sürecini daha ciddiye alacağını ve kararlarını Kürdistan'daki gerçeklerle ilişkilendireceğini umut ediyoruz. Ancak, bunların açıkça devlet güvenliğini esas alan heyetler olduğunu ve federal savcılık ile başsavcılıkların devlet güvenliği bölümlerinin siyasi yargı ve ceza kovuşturma makamları olduğunu da unutmamalıyız Almanya'da bu gerçek tartışılmasına rağmen. Bu nedenle, Alman yargısının, başka çaresi kalmadığında tutumunu değiştiren son kurumlardan biri olduğunu varsaymalıyız.
Son olarak Almanya'da PKK yasağına karşı açılan davanın güncel durumu nedir?
2022 Mayıs ayında PKK avukatlar üzerinden 1993 yılında verilen faaliyet yasağının kaldırılması için Alman İçişleri Bakanlığına bir başvuru yaptı. Bu başvuruyu, Nancy Faeser yönetimindeki İçişleri Bakanlığı iki yıl sonra, yani Mayıs 2024 yılında reddetti. Bu karara karşı PKK, 2024 Haziran ayında Federal İdari Mahkeme’ye başvuru yaparak bu karara karşı dava açtı. Zira ülke çapında faaliyet gösteren kurumların yasaklanmaları nedeniyle Federal Mahkeme yetkiliydi. Sadece Federal İdari Mahkemesi bu davanın aslında Federal İçişleri Bakanlığı kararına ilişkin olması nedeni ile konuyu Berlin İdare Mahkemesi’ne yönlendirdi. O tarihten bu yana bu dava Berlin İdare Mahkemesi’nde devam ediyor. Mahkemenin davayı ne zaman karara bağlayacağı ise halen belli değil. Öncesinde sözlü bir duruşma yapılacak. Bunun 2026'da gerçekleşmesi bekleniyor.
***
Yasal adımlar atılmalı
- Avukat Dr. Lukas Theune, "Almanya'da da bu barış sürecini uzun vadede başarılı kılmak için Kürt halkı içinde bir siyasi tartışma ortamı yaratacak gerekli yasal adımların bir an önce atılması gerekmektedir" dedi.
PKK yasağının kaldırılması için Almanya’daki hukuk mücadelesinde yer alan avukat Dr. Lukas Theune ise şöyle konuştu: "Ceza davalarının, doğrudan yasakla bir ilgisi yoktur; Federal Savcılık ve Federal Yüksek Mahkeme, PKK'yi yurt dışında 'terörist' bir örgüt olarak kabul etmektedir. Bu yüzden bu davalar, dernek yasaklamasından bağımsız olarak, Alman Ceza Kanunu'nun 129b maddesi uyarınca yürütülmektedir. Son dönemde, yetkili Yüksek Mahkemeler, PKK'nin kendini fesh etmesi ve Türkiye’de silahlı mücadelesinin sona erdirilmesinin ardından bu ceza davalarının anlamlı olup olmadığı konusunda şüpheler dile getirmiştir. Ancak, Federal Savcılığın bu yasağı yeniden değerlendirmesi hala bekleniyor. Türkiye’de barış süreci PKK yasağının kaldırılmasına kadar varsa bile, Almanya’da yasağın hala devam etmesi beni şaşırtmaz. Almanya'daki faaliyet yasağının devam etmesi, artık Türk rejiminin desteğinden bağımsız bir yerde; maalesef Almanya'nın burada, Kürtlerin - anti-kapitalist hareketin - üzerine geliştirdiği, kendi çıkarlarını güttüğü bir politikası olduğunu düşünmeliyiz. Almanya Federal Hükümeti, barış sürecini Federal Meclis’inde övmüş ve Dışişleri Bakanlığı da olumlu bir şekilde görüş bildirmiştir. Fakat, şimdi Almanya'da da bu barış sürecini uzun vadede başarılı kılmak için Kürt halkı içinde bir siyasi tartışma ortamı yaratacak gerekli yasal adımların bir an önce atılması gerekmektedir. Bunun için PKK yasaklarının derhal kaldırılması, PKK kadrolarına karşı takibat yetkisinin sonlandırılması ve Kürt derneklerinin ve bu derneklerde faaliyet gösteren kişilerin izlenmesi ve kriminalize edilmesinin sona erdirilmesi gerekmektedir."
https://www.ozgurpolitika.com/haberi-umdenken-yasak-kalksin-206691













