Ahlaki, vicdani ve terörizm

İlham BAKIR yazdı —

  • Ahlaki ve vicdani tüm ölçülerin çürütülmesi, egemen sistemlerin artık kendilerini bir ölçüyle sınırlamak zorunda olmamaları sonucunu ortaya çıkarmıştır. Artık bu ölçülere uyulmaması, bırakalım şiddetli bir fiili karşı koyuşu ve direnişi, doğru dürüst bir sözlü itirazı, bir teorik karşı koyucu bile ortaya çıkaramamaktadır.

Her çağın kendine has bir takım özellikleri vardır. Tarım devrimi, yerleşik medeniyete geçiş, neolitik kültürün inşası, göçler, savaşlar, mitolojik, dinsel, felsefi anlatının gelişimi, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, sanayi toplumu, uzay çağı vb. her çağı derinden etkileyen ve karakter kazandıran sayısız gelişmeden, olay ve olgulardan bahsedilebilir. Bütün insanlık tarihi boyunca farklı toplumsal yapılar inşa eden insanlık, bu yapıları ayakta tutacak, birlikte yaşamı geliştirecek ölçüler, sistemler, ideolojiler, ahlaki yapılar oluşturmuşlardır. Ancak herkesin de bildiği ve dile getirdiği üzere kapitalist çağ, bütün bu toplumsal yapı inşasının, toplumsallığın dinamiklerini, toplumsallığı büyük oranda dağıtmayı başarmıştır. Kapitalizm, bireyciliği, aşırı kârı, her şeyi sermayenin çıkarına koşan bir sistemi egemen kılmayı büyük oranda başarmış olsa da insanlığın yok oluşu anlamına gelen bu sistemin egemenliğine karşı da muazzam direnişler gelişmiştir.

İçinden geçtiğimiz dönem, çağ, süreç itibariyle kapitalist uygarlığın karşısında nerdeyse direnecek bir odak bırakmadığı koşulları yaşamaya başladık. Eğer bu çağı herhangi bir olgu, olay ya da sistemsellikle ifade etmek gerekirse “ahlak yitimi” esas alınmasının en doğru belirleme olduğunu söylemek mümkündür. Hem ulus- devlet sınırları içinde ulus- devlete hakim olanların kendi halklarına karşı, hem de küresel ve bölgesel emperyalist güçlerin, herhangi bir ahlaki ölçüye uymaya gerek duymadan çıkarlarının gerektirdiği her türlü söylemi, eylemi, ilişki biçimini geliştirmeyi kendilerine hak gördüğü bir çağı yaşıyoruz. Devletlerarası hukuku tesis için kurulmuş Birleşmiş Milletler Örgütü, Avrupa Birliği vb. uluslararası yapılar da tesis edilmiş hukuku değil, güçlü olanın hukukunu işletmekteler nice zamandır. Elbette ki bu ulus- devletler, küresel ve bölgesel emperyalist güçler her zaman kendi çıkarlarının gerektirdiği biçimde hareket etmekte, kendi çıkarlarına hizmet eden bir düzen tesis etmekteydiler. Ancak her şeye rağmen toplumsal rıza üretmek zorundaydılar ve bunun için de insanlığın tarih boyunca yarattığı değerleri gözetmek, kendilerini bunların bir kısmına uymak zorunda görmekteydiler.

Ahlaki ve vicdani tüm ölçülerin çürütülmesi, egemen sistemlerin artık kendilerini bir ölçüyle sınırlamak zorunda olmamaları sonucunu ortaya çıkarmıştır. Artık bu ölçülere uyulmaması, bırakalım şiddetli bir fiili karşı koyuşu ve direnişi, doğru dürüst bir sözlü itirazı, bir teorik karşı koyucu bile ortaya çıkaramamaktadır. Ortadoğu’nun despotik iktidarları, bölgesel egemenlikleri küresel güçler tarafından korunup kollandı, bu yapılar elverişli olmadıkları koşullarda ise yüzbinlerce insanın ölümü pahasına yıkıldı, parçalandı, değişime uğratıldı. Halklar birbirine boğazlatıldı. Irak, Libya, Lübnan’da bu süreç yaşatıldı. Bu kanlı çıkar oyununun son sahnesi ise Suriye’de yaşatılmakta. Dünyanın dört bir yanından toparlanan cihadist, kelle koparan, insan yakan zihniyet mensuplarını Ortadoğu’ya toplayıp halkları katliamdan geçirdiler. Sonra insanlık adına bu vahşeti yaşatanlara müdahale etmek bahanesiyle buralara askeri güçlerini yığdılar. Sözüm ona daha önce mücadele ettikleri Daiş zihniyetinin ikiz kardeşini şimdi de Suriye düzenine hakim kılıp, onun üzerinden bu ülkeyi ve bölgeyi yönetme hesapları içine girdiler. Başta küresel ve bölgesel emperyalist güçler olmak üzere Birleşmiş Milletler, AB gibi uluslararası kurumlar bu zihniyetin temsilcisini terör örgütleri listesinden çıkarmakla, bu zihniyeti aklayıp paklamakla meşgul.

Bütün bu cehennemin orta yerinde Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncülüğündeki Kürtler, insanlığın temel evrensel değerlerini savunan, bütün halkların, inançların, kültürlerin bir arada ve eşit yaşamını esas alan ahlaki ve vicdani bir sistemi kurdukları için cezalandırılıyor, Daiş zihniyetinin arkasındaki bölgesel güçlere kurban ediliyor. Avrupa halkları dahil tüm Ortadoğu halklarını korumak için binlerce insanını feda ederek Daiş zihniyetini durduran Kürtler, başka halklara, inançlara saldırmadıkları, kimsenin tetikçiliğini yapmadıkları için, bilakis onları savundukları için tehlikeli görülüyor. Terörist tanımlaması en ahlaksız, en vicdansız, en hakkaniyetten uzak, en ölçüsüz biçimde ahlaki vicdani paradigmaya sahip olanlara karşı kullanılıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.