Ay‘a yolculukta yaya kalan Erdoğan

• Zamanın birinde, “eller gitti aya, biz kaldık yaya”ya denk düşen poz Erdoğan’ın şimdilerdeki pozu. Paradoksun adı: Bir yandan Ay‘a yolculuk için harekete geçen batı dünyası; diğer yandan yaya kalan Erdoğan.

Kısaca bir Türkiye/Erdoğan tablosu:

Kobanê ve Rojaya’yı kastederek: “bir gece ansızın gelebiliriz” demişti.

Kurdistan ve Kürtler söz konusu olduğunda, mazur görüldü.

Sosyal-psikolojik tansiyonunun yükselmesi doğal, dendi ve geçildi.

Daha sonra, Yunanistan’ı kast ederek, çıtayı daha da aşağıya indirmiş oldu:

“Bizi rahatsız eden, bize saldıran hangi ülke olursa olsun…bir gece ansızın gelebiliriz.”

“Saldıran olursa” savaş mantığında anlaşılabilir bir hal olsun.

“Rahatsız eden”in kafasına bir gece ansızın inmek demek, haddini bilmeyen birinin, teçhizat açısından zayıflara attığı caka olarak algılandı.

Miçotakis bunun bir “tehdit” olarak ciddiye alınmasının altını çizdi.

Zamanın birinde, “eller gitti aya, biz kaldık yaya”ya denk düşen poz Erdoğan’ın şimdilerdeki pozu. Paradoksun adı: Bir yandan Ay‘a yolculuk için harekete geçen batı dünyası; diğer yandan yaya kalan Erdoğan.

Erdoğan, kapitalist bir ülkede, feodal iletişimi ayakta tutanların başında.

Hiçe saydıkları “kulları”na hitaben Samsun’da yaptığı son konuşmasında, “kendi adına son defa destek” istedi; dilenen bir zorba görünümünün altını çizmek istiyorum.

Yetkiler kendisinde olmasına rağmen, İsmailağa Cemaati’ni “yasadışı” ilan etmedi, böylece de 6 yaşında evlendirilen bir kız çocuğunun masumiyetini hiçe saydı.

Sonuçta resmini çizdiğimiz: şok açıklamaların efendisi:  Şok adam.

Mahalle sohbetleri çıtasını alçaltan söylemler, küfürler vs.

Unutuldu ama, Erdoğan 2019’un Mart ayında, dünyasına ait bir dipnot düşmüş:

"Bu millete efendi olmaya geldik, hizmetkar olmaya değil!”

Bir defasında da konuşmaya başladığında: “Ben evlatlarıma helal lokma yedirmediğim halde..” diye başlamış. Cümlenin sonunu tarih getirecek gibi bırakmış. 

Gergerlioğlu son açıklamalarından birinde : “Türkiye’nin hasta hükümlü ve tutuklu ölümlerinde dünya şampiyonu olduğunu” belirtti. Bu Türkiye ile ilgili son tablolardan biri.

Batı dünyası nelerle ilgileniyora bakarsak:

Frankfurter Allgemeine gazetesinin son pazar sayısının manşeti: “Uzayın işgali.”

Yazıyı kaleme alan Sibylle Aderl, NASA’nın Ay’ı yerleşim alanı yapmak istediğini yazdı.

Çin ve Avrupa’nın büyük planları var.

Böylece kapıda yeni bir kriz var.

Alman Uzay Ajansı Başkanı Wather Palzer’e göre, uzay yolculuğu: “Sanayi toplumumuzun önemli bir parçası ve refahımız için inanılmaz bir kaldıraç” oluyor.

Yazar Aderl, ABD eski Başkanı Trump’un 2017’de iki hedef belirlemiş:

Mars ve Ay’ın fethi ve yerleşim alanları haline getirilmeleri.

Bu amaçla Amerika 2015 yılına kadar 93 milyar dolar harcama yapmayı planlamış.

Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ise, uzay yolculuğu konusunda etkili yaptırım yapan kurumlardan biri.

Bu ajanstan sorumlu Britanyalı David Parker, Güneş sisteminden sorumlu şahsiyet.

Bu yılın Kasım ayının sonunda Parker, ESA’nın Bakanlar Konferansında, amaçlarından birinin, günün birinde Ay’a insan göndermek olduğunu belirtmiş.

Parker çıtayı yüksekte tutuyor: “…kesinlikle Avrupalılar da. Ama bir sonraki adım, yaşayacağımız ve çalışacağımız bir sonraki yer olan Ay.” 

Rekabet büyük ve yazar, Putin’in Ukranya’ya saldırı emrini bu rekabetin bir emaresi olarak vermiş olduğuna işaret ediyor.

Amerika ve partnerleri, Ay’ın yerleşim yeri olması konusundaki planlarında yalnız değiller.

Çin, Uzay yolculuğu konusunda öncü pozisyonu aldığını geçen yıl ilan etmişti.

Gelecek on yılın sonunda, ilk çinliler Ay’a ayak basmış olacaklar.

2035’ten sonra ise, Ay’da kalıcı yaşanabilir bir araştırma istasyonu kurulacakmış.

Son tahlilde yazar, Amerikan Kongresi’nin 2011 yılında, Çin ile kooperasyonu yasakladığının altını çizerek, uzay istasyonlarında barışçıl bir düzenlenmenin olabileceği  konusunda şüphelerini dile getiriyor. 

Yazıdan kasıt, sadece birbirine bu kadar zıt iki tabloyu aktarmak oldu.
 
Selimferat@web.de