Bir savaşın kıyısında vodvil

İlham BAKIR yazdı —

  • Türk TV’lerinde her derde derman, her konuda pek bilir, değerleri kendiden menkul uzmanların yorumları ise akıllara durgunluk verirken cahillikleriyle düştükleri durumlar bu savaşı bir vodvil izlencesine dönüştürüyor.

Dünya, Avrupa’nın kıyılarına vuran bir savaştan dolayı hayli kaygılı. Dünya dediysek tabi uygar dünyadan bahsediyoruz. “Uygar olmayan dünya” hayli uzun zamandır zaten savaşların içerisinde nefes alıp vermeye çalıştığından, savaşlardan alabildiğine yorgun kaldığından, mecalsiz düştüğünden yeni bir savaş için kaygılanacak dermanı yok. 

Uygar olmayan dünyanın ülkesi hayli savaş görmüş ve hala bir savaşın acıları ve direnişi içinde olan, etrafındaki ülkelerin mütemadiyen birbirleriyle boğazlaştığı bir coğrafyanın orta yerinde yaşayan biri olarak “Bütün dünyanın” kaygıyla izlediği bu yeni savaşa dair haberleri izlerken tuhaf bir yabancılaşmayı yaşamamak elimden gelmiyor. Savaşın, istilanın, işgal ve yıkımın gerçekleştiği yerin Ortadoğu ya da Afrika dışında bir ülkede hele hele bir Avrupa ülkesinde yaşanıyor olması garip bir his uyandırıyor insanda. Füze isabet eden bir apartman dairesinden yükselen dumanlar, sokaklarda yerde yatan cenazeler, feryat figan kaçışan siviller, sınır boyuna yığılmış aç, susuz, yorgun, korkmuş kaygılı gözlerle bakan kadınlar ve çocuklara ait görüntüler Ortadoğu’ya ait olmayınca insana inandırıcı gelmiyor. İnsanda bir film sahnesi izliyormuş hissi uyandırıyor. O kadar kanıksamışız ki yıllar yılı savaş, ölüm ve yıkımın Ortadoğu’ya ait olmasına, uygar dünyanın kıyılarında cereyan edince bu hadise, gerçeklik algımız dumura uğramaktan alıkoyamıyor kendini. Hele savaşı estetize etmek uğruna sarışın, renkli gözlü Rus ve Ukraynalı kadın askerlerin resimlerinin boy boy medyada yer alması büsbütün gerçeklik algısının yitmesine ve bunun bir savaş filmi yahut savaş oyunu olduğu algısına kapılmamıza yol açıyor.  

Türk TV’lerinde her derde derman, her konuda pek bilir, değerleri kendiden menkul uzmanların yorumları ise akıllara durgunluk verirken cahillikleriyle düştükleri durumlar bu savaşı bir vodvil izlencesine dönüştürüyor. Her biri elinde bir cetvelle harita başında şehvetle savaş yorumları yapıyor, strateji okumaları yapıyor, bir cümle önce öne sürdüğü iddiayı bir cümle sonra boşa düşüren cümleler kuruyor, çelişkisi yahut cahilliği ortaya çıkınca yüzü kızarmıyor, pişkinliğe vuruyor, daha büyük bir cehaletle konuşarak az önceki cehaletini örtme uğraşına giriyor. Her çeşit programın iktidar kontenjanından kadrolu yardakçı yorumcusu kendine hakim olamayıp silah uzmanlığına soyunup aynı iki farklı ada sahip silahı farklı silahlarmış gibi değerlendiriyor, anlı şanlı bir kanalın yardakçı Kürt kadrosundan dış ilişkiler haber koordinatörlüğüne atanmış gazetecisi ilkokul düzeyindeki İngilizcesiyle basit bir cümlesini karşı tarafa iletmeye çalışırken röportaj yaptığı Ukraynalı, kendisini anlamayınca, onu cahillikle suçlamaktan bir dirhem hicap duymuyor. Aslen Kürt olan, muhtemelen anne babası Türkçe bilmeyen bu gazetecimiz, haberleri Türkçe sunarken de bir türlü gizleyemediği Kürtçe aksanın altında ezilirken Türkçe konuşamadığını da fark edemiyor.

  Milliyetçisinden, komünistine, sosyal demokratından, dincisine tüm yurdum insanı, TV yorumcusu, akademisyeni, politikacısı, sanatçısı, sokakta yaşayanı, Ukraynalıların destansı vatan savunmasından, haklı dava uğruna verdikleri savaşı mutlaka kazanacaklarından (Kürtler hariç, Kürt anasını görmesin, vatanını da görmesin. Mümkünse gün yüzü görmesin) bahsetmekten kendilerini alıkoyamıyorlar. (Kendi devletlerinin hâlihazırda başka ülkelerde işgalci olduğu gerçeğini bilmekten kendilerini alıkoyarak). Bir savaş uzmanı yoru(m)cu Ukraynalıların gerilla savaşı verdiğini, en büyük en güçlü devletin bile gerilla savaşı karşısında yenileceğini büyük şehvetle anlatırken söylediği lafın nereyi de kapsayacağını fark edip hemen düzeltiyor. “Kürt gerillalar hariç”. 

Ama en çok da şeye seviniyor yurdum insanı. Şeye işte… Ülkesinin Ukrayna’dan gelecek mülteci akınına uğramasına. Ülkesini savunmak yerine kaçıp ülkemizi istila eden korkak, kara kafalı Suriyeliler yerine, mazlum ve mağdur bir o kadar da sarışın ve mavi gözlü kadın mültecilerin gelmesinden ne çok mesut ve bahtiyar olacaktır. Olmaktadır.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.