Çin masalı

Aykan SEVER yazdı —

  • Postmodern karakterli yeniden paylaşım savaşının ana aktörlerinden Çin, Ortadoğu üzerinde etkinliğini artırıyor.

Pekin geçtiğimiz hafta mübarek hac kapısı gibiydi. Ortadoğu'dan ziyaretçi akınına uğradı. Mali destek bulmak için Çin'e giden Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun yanı sıra Suudi Arabistan, Kuveyt, Umman, Bahreyn ve Körfez İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri de Çin’e ziyarette bulundu. Körfez ülkeleri ile Çin arasında ticari açıdan "stratejik ortaklığın geliştirilmesi ve  serbest ticaret bölgesi kurulması" başlıklarında anlaşmaya varıldı. TC ise yandaş basına yansıdığı kadarıyla para konusunda avucunu yalarken, Çin Komünist Partisi'nin resmi yayın organlarından Global Times gazetesinde, "Suriye, Libya, Yemen ve Ortadoğu’nun geri kalanında Çin ile benzer bir tutuma sahip olduğu" minvalinde övgülere mazhar olmuş.

Çavuşoğlu derdine oralarda derman bulamasa da, maharetini sergileyip başta Uygurlar olmak üzere her konuda Çin'e desteğini ifade etmekten geri durmamış.

Ne de olsa yarın kimseye hesap vermek gibi bir dertleri yok ve bu zihniyet açısından yüzü kızarmadan söylenen "dün dündür..." rezilliği siyasi varlıklarının ayrılmaz bir uzvu.

Geçen hafta Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan da Çin'deydi. Bu ziyaret sırasında varılan mutabakatla geçen yıl İran'ın bir önceki hükümeti zamanında imzalanan 25 yıllık stratejik işbirliği anlaşmasının yürürlüğe girdiği açıklandı.

Bu anlaşma kapsamında Çin'in İran'a 400 milyar dolar civarında yatırım yapması bekleniyor. Aynı zamanda anlaşma, Çin'in gerektiğinde İran'a 5 bin asker gönderebilme olasılığını da barındırıyor.

Bu anlaşma, nükleer müzakerelerde, ambargoya rağmen yapılan petrol satışı gibi başlıklarda İran'a bazı avantajlar sağlasa da, daha çok Çin'in stratejik tercihlerinin bir parçası olarak gelişiyor.

Geçen hafta Çin'le Esad yönetimi arasında da yeni bir anlaşma imzalandı. Buna göre Çin tarafı, Suriye'nin genel ekonomik yapılanmasını destekleyecek ve altyapı yatırımlarında bulunacak.

Bu gelişmelerin "ABD'nin yarattığı boşluğu Çin dolduruyor" şeklinde okunması yaygın. Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, böyle bakılmasından rahatsız olmuş. Yi, "Biz Ortadoğu halklarının bölgenin efendisi olduğuna inanıyoruz. Burada bir güç boşluğu söz konusu değil, dışarıdan bir efendiye ihtiyaç yok." demiş.

İşin doğrusu, birilerinin "stratejik çıkarlar" zırvası yerine o bölgede insanların, halkların yaşadığını anımsanması güzel. Fakat bu durum, yaklaşık 1 milyar 402 milyonluk Çin halklarının geleceğini, onu kutsayarak ve değişmez lider pozisyonuna getirerek Başkan Xi'ye endeksleyen bir yaşam anlayışıyla çelişmez mi?

Çevrimiçi düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun 2022 Davos Gündemi'nin açılış konuşmasını yapan Çin Devlet Başkanı Xi Cinping, "Soğuk Savaş zihniyetini bir kenara bırakıp barış içinde, bir arada yaşama ve kazan-kazan ile iş birliğinin sonuçlarına odaklanmamız gerekiyor” diyerek Yi'nin bıraktığı yerden sazı eline almış gibi görünüyor. 

Xi konuşmasının devamında, dayanışmadan, barıştan söz ediyor. Kapitalizmden, emperyalizmden bihaberseniz ne güzel bir masal diyebilirsiniz. Biden'ın "insan hakları, demokrasi" söylemine benziyor.

Burada onun yerini "hiç kimsenin iç işlerine karışmayız" almış. Ama gelin görün ki kazın ayağı hiç de öyle değil. İhaleler "doğal olarak" size akıyorsa, insanlarını, havasını, suyunu mahvetmenize hakim rejim ses çıkarmıyorsa, yerel despota niye karışasınız? Çin'in masallarını satması için daha inandırıcı hikayelere ihtiyacı var.

Memleketimizin "muhalefet" yapayım derken, aklı fikri şu ya da bu devletin desteğini alma hayalleri kurmaktan öteye gitmeyen zevata gelince, onlar şimdilik Amerika'dan başkasına gönül indirmese de Çin'in bölgeye dönük ilgisiyle kısmetleri açılabilir. Ama işin sonunda Perinçek'le rekabete girmek de var...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.