Çözüm: Demokratik Cumhuriyet!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Bütün hasar ve yıkıma rağmen toplumun değişim talebi de oldukça diri ve güçlüdür. Yeter ki politik bir öncülük ve politik bir çözüm iradesi geliştirilmiş olsun. 

05-06 Mart tarihinde Berlin’de; ‘Demokrasi ve Özgürlük’ konferans gerçekleşti. Türkiye ve Avrupa’dan çok sayıda siyasetçi, gazeteci, yazar, sanatçı, inanç ve kanat önderinin katıldığı bu konferansta, Türkiye’de genelde ulus devletin, özelde tek adam diktatörlüğünün neden olduğu hasar ile çıkış ve çözüm yolları tartışıldı. Ulus devletin önce gayri Müslim halkları, daha sonra Kürt Alevilerin ve bir bütün Kürtlerin soykırımı üzerine bina edilen Türk-Sünni İslam sentezine dayalı katı merkeziyetçi ve monolitik ulus devletin neden olduğu hasar ve yıkımın altı çizildi. Bu yıkım ile yüzleşilmediği, inkârcı, katliamcı ve soykırımcı zihniyeten hesap sorulup mahkûm edilmediği sürece, hasarın ve yıkımın önüne geçilemeyeceğinin tespitinde bulunuldu. Bu anlamda sistemden beslenen siyasi partilerin, palyatif çözüm deklarasyonu, belki tek adam diktatörlüğünün aşılmasına hizmet eden ilk adım olabilir. Ancak Demokratik Cumhuriyet programına sahip politik öncünün, bu sürecin kurucu iradesi olması hayati önemde olan bir konudur. Bu temelde de sivil, adil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Anayasa ile demokratik, hukuka dayalı yeni bir toplumsallığın inşası demokratik siyasetin stratejik yaklaşımı olmalıdır.

Konferansta Türkiye’de yaşanan sürecin hasar alanları tespit edildi:

1- Gayri Müslim Halkların soykırımı: Ağırlıklı olarak kentli olan Ermeni, Rum halklar ekonomide, sanat ve kültürde toplumun aydınlanmasına öncülük yapacak konumdaydılar. Asuri-Süryani halklar daha çok bugünkü Bakûr-Rojava sınır hatlarının çeperinde küçük ölçekli el sanatı atölyeleri, üzüm ve şarapçılık başta olmak üzere küçük ölçekli sanayi mamul üretiminde önemli bir dinamizme sahipti. Toplumsal ve siyasal aydınlanmanın bu temel dinamikleri soykırımlarla ortadan kaldırılınca hem monolitik, hem de statükocu bir toplumsallık yaşanmaya başlar.

2- Kürtlerin soykırımı: Êzidî Kürtlerin farklı bir inanç sahibi olmasının toplumda yol açacağı tolerans ve ortak yaşam arzusu, fermanlarla ötelenip baskılanınca empati ve tolerans yerine, farklı olanın ortadan kaldırılmasının milliyetçi ve dinci zihniyeti dominant olmaya başlar. Kürtlerin aşiretler konfederasyonuna dayalı devlet ve iktidar dışı toplumsallığında güncelledikleri dilsel, kimliksel, kültürel ve sosyal ihtiyaçları soykırım ve asimilasyonla ortadan kaldırılmasının neden olduğu sorunsallık. Bu sorunun çelişki, çatışma ve savaş halinin sürekli siyasal ve toplumsal istikrarsızlığa neden olması, ekonomik ve siyasi krizin çözümü yerine, askeri darbelerin neden olduğu hasar ile toplumun nefessiz ve takatsız kalması.

3- Alevilerin soykırımı: Dikey olmayan yatay Ocaxlar sistemi ile devlet ve iktidar dışı toplumsallığında paylaşma, dayanışma, ortaklaşma gibi ahlaki değerlerle hak, adalet, özgürlük gibi politik değerleri ile yerelden evrensele ulaşmanın dinamizmine sahip olan başta Kürt Aleviler olmak üzere, bir bütün Alevilerin katliam ve soykırımlarla tasfiye edilmek istenmesinin neden olduğu inkarcı, katliamcı monolitik Türk-Sünni İslam’ ın iktidarcı, milliyetçi ve dinci zihniyetinin toplumu sarmalamasının yol açtığı derin hasar.

4- Kadın Kırımı: Toplumda dili, kültürü, inancı ve toplumun ahlaki ve politik değerlerini taşıyan kadındır. Kadın kırıma uğratılarak, toplum devlete ve iktidara muhtaç kılınmak istenmiştir. Din, eğitim, sağlık, siyaset, medya-basın vb. ideolojik aygıtlarla toplum asimilasyona tabi tutularak başkalaşım dayatılır. Kadının değişimci ve direngen toplumsallığı yerine ikame edilen bu ideolojik aygıtlarla topluma kadercilik, pasifizm ve iktidara tapınma dayatılır. Bunun neden olacağı hasar ile toplum öz güvenini yitirmiş, özne olmak yerine nesneye dönüştürülmek istenmiştir.

5- Emek alanındaki hasar: Emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan milyonların güvencesiz ve sendikasızlığı üzerinden ulus devlet, bir yandan kâr ve iktidar biriktirirken, öte yandan da yoksulluk, açlık ve sefalet üreterek toplumsal ve siyasal istikrarsızlığa neden olur. Bu istikrarsızlığın yol açtığı toplum kesimleri arası çelişki ve çatışmaların hasarı toplumsal yıkım potansiyeli taşımaktadır.

6- Ekolojik hasar: Çokluğun ve çeşitliliğin fonksiyonu ile kendisini sürdürme potansiyeline sahip eko-sisteme kapitalist modernitenin vurduğu pranga ile ekolojik yıkım yaşanmaktadır. AKP-MHP iktidarının yağma ve talanı bu yıkımı hızlandıran olmuş, ülkenin fauna ve florasının çeşitliliği her geçen gün bir bir ortadan kalkma durumuyla karşı karşıyadır.

Bütün bu hasar ve yıkıma rağmen toplumun değişim talebi de oldukça diri ve güçlüdür. Yeter ki politik bir öncülük ve politik bir çözüm iradesi geliştirilmiş olunsun. Konferans bu öncülüğü yapacak politik öznenin toplumun öz gücüne dayanmasıyla açığa çıkacağının umudunu tazeledi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.