Demokrasi cephesi ve HDP

Demir ÇELİK yazdı —

Dünyada ve Türkiye’de sağ popülizm ve faşizm iktidardadır. Reel sosyalizmin çöküşü sonrasında mutlak iktidarını ilan eden kapitalizm, bireyin ve toplumun iradesini kırmaya ve kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalıştı, Sendikasızlığı, örgütsüzlüğü, mücadelesizliği topluma dayattı. Gerek Covid-19 öncesi, gerekse sonrasındaki gelişmeler kapitalist devletçi sistemin, mutlak denetime dayalı yeni sistem arayışı içinde olduğunu göstermektedir. Kapitalist modernite mutlak denetime dayalı yeni sistem arayışı için siyasal ve ekonomik krizi fırsata dönüştürmek istiyor. Bu temelde önümüzdeki on yıllarda hem emperyalistler arası, hem emperyalizm ile toplum dinamikleri ve devletsiz halklar arası kıyasıya bir mücadelenin yaşanacağı ortadadır. Türkiye; küresel ölçekte yaşanmakta olan bu krizin yanı sıra yapısal sorunlarını çözüme kavuşturamadığından çok daha derin bir kriz ile karşı karşıyadır.

İktidar bir yandan yalan yanlış bilgilerle iç ve dış kamuoyunu aldatmaya çalışıyor, öbür yandan da gerçeğin peşinde koşan kamu vicdanını teslim almak istiyor. Uluslararası düzeyde faşizmin iktidarda olması yanı sıra emperyalizmin üçüncü paylaşım savaşının de facto durumunu lehine çevirmek isteyen iktidar; bir uçtan diğer uca savrulmaktadır. ABD ve AB emperyalistlerinin müttefiki ve NATO üyesi, ancak aynı zamanda Rusya ve Şanghay beşlisi ile her tür ilişkiyi sürdüren pragmatist yaklaşımı sayesinde görece kimi kazanımlar elde etmiş görünse de, yapısal sorunlarının çözümsüzlüğü nedeni ile büyük risklerle karşı karşıyadır.

Kürtlerin statü sahibi olmamaları için girdiği bu kötürümcü yolda başvurmayacağı kötülük yoktur. İlkesiz, omurgasız, insani ve vicdani hiçbir değer tanımdan Kürtlere ve Kürt değerlerine saldırıyor, soykırımı yaşatmak istiyor. Topyekûn savaş ve saldırıdan vazgeçtiği anda yıkılacağını bildiğinden gün be gün saldırının dozunu artırarak bu vahşi ve barbar savaşını Bakur, Başûr ve Rojava’nın tüm alanlarına yaymaya çalışıyor. Sürdürmekte olduğu savaş sadece kirli değil, aynı zamanda vahşi ve barbar olma karakterindedir. Sadece askeri cephede değil, vahşi savaşını teknolojik, biyolojik, ekonomik ve psikolojik boyutlarıyla tüm alanlarda sürdürmektedir.

Teknolojik savaş; gece gündüz demeden Kürdistan semalarında İHA ve SIHA’lar dolaşımda, kıpırdayan her canlıyı vurmanın pususunda. Kürdistan dağları, yaylaları, dereleri ve köyleri fotokapanlar, kameralar ve dijital araçlarla her anı gözetlemektedir.

Biyolojik savaş: Yüz yıldır aşılarla sürdürülen kısırlaştırma, sakat bıraktırma uygulamaları daha da vahşi uygulamalarla sürmektedir. Virüsü salgına dönüştürme ve yayma, orman ve yeşilin düşmanı tırtılı Kürdistan ormanlarına salma, derelerin kaynaklarına balık yumurtalarını tüketen bakterileri ve kimyasalları katma, havadan zehirli kobra yılanları ile örümcekleri Kürdistan kırsalına bırakma bu vahşetin ilk akla gelenleridir.

Ekonomik savaş; tarım ve hayvancılık başta olmak üzere üretime dayalı her tür faaliyetin önüne geçerek, insanları üretimden uzak tutma, yoksullaştırıp kendine muhtaç kılma. Muhtaçlığa boyun eğmeyenlere ise göçertmeyi dayatmaktadır. Keban, Atatürk ve Hasankeyf başta olmak üzere onlarca barajın yanında, Kürdistan dereleri üzerine kurduğu yüzlerce HES ile Kürdistan faunası ve florasını bitirme, verimli toprakları, tarihi ve kültürel değerleri sular altında bıraktırma.

Psikolojik savaş; inkâr ve imhacı zihniyetini gizlemek için Kürt’ü itibarsızlaştırma, karalama ve kriminalize etmede hiçbir insani ölçü tanımıyor. Hak arayan, mücadele eden Kürt’e her tür kötü sıfatı yakıştırarak onu toplumun gözünde itibarsızlaştırmaya. Kendi hukuksuzluğuna ve soykırımcı zihniyetine meşruiyet kazandırmaya çalıştı hep, yeri geldi şaki ve eşkıya diye itibarsızlaştırdı. Yeri geldi emperyalistlerin işbirlikçisi hain diye karaladı. Yeri geldi bölücü, terörist diye yaftaladı. Yetinmiyor evlerini, kurumlarını basıyor, işkenceyi aleni yapmakta hiçbir sakınca görmüyor. İnsanların üzerine köpekleri saldırtıyor, uluorta her yerde ve her zaman kadına eril zihniyeti dayatıyor.

Tüm bu alanlarda Kürt karşıtı savaşından bir an için olsun vazgeçmeyen bu ırkçı, faşist zihniyet son elli yıldır direndiği ve mücadele ettiği için PKK’yı hedefine koymuş, onun üzerinden Kürt’e ve Kürdistan’a dönük vahşi savaşını sürdürmektedir. DAİŞ, El-Kaide, El Nusra başta olmak üzere onlarca terör örgütü ile savaştan savaşa koşuyor. Mexmûr, Şengal’i, Kandili ve Medya savunma alanlarını bombalıyor. Rojava ve Başûr’u işgal etmenin fırsatçılığını kolluyor. Nerede direnen, hakları için mücadele eden bir Kürt varsa onu ortadan kaldırmayı kendi bekası için olmazsa olmaz görüyor. Din kardeşi dediği Kürt’ün dilini, kimliğini, kültürünü yasaklıyor. Bin yıllık sömürgeci zihniyetine yeni hedefler koyarak Kürt iradesini kırmaya çalışıyor. Dilsel, kimliksel, kültürel, ekolojik ve kadın kırımıyla yetinmiyor, soykırımı dayatıyor.

Siyasi soykırım savaşı; PKK’ye dönük askeri savaşı, Kürtleri yalnızlaştırma ve kuşatma siyaseti ile demokratik siyaseti tasfiye etme siyasi soykırım operasyonları Kürdistan karşıtı stratejisi nedeni ile aralıksızca sürmektedir. Üstün teknolojik kuşatmaya rağmen askeri alanda başarı elde edemeyince, içeriye dönüp HDP’ye, onun siyasal kazanımlarına saldırmaktadır. Kemalist, militarist zihniyet, devleti kollayan elit siyasetin alternatifi olsun istemiyor. Bu temelde; ‘çöktürme planı’na rağmen 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP yüzde 13,2 başarı gösterince, devlet bu başarıyı yok hükmünde görerek demokratik siyaseti tasfiyeye yöneldi. HDP; Kemalist devletin yok saydığı kimlikleri, inançları, düşünce sahiplerini yan yana getirmekle kalmamış, devlete karşı toplumu savunan, onun hakları için mücadele eden en temel güç olduğu içindir ki tasfiye edilmek istenmektedir.

Dili, dini, kimliği, düşüncesi ve cinsiyeti ne olursa olsun herkesin eşit hak sahibi olmasını savunan HDP; toplumun çoklu kimliğini, çoklu kültürünü esas alan demokratik ulus paradigmasıyla tek adam diktatörlüğüne alternatif en temel direnişçi çizgi olduğu için hedeftedir. HDP; faşizme karşı topluma öncülük yaptığı, özgür yaşam iddiasını dillendirdiği, ezilenlerin, yoksulların, emekçilerin ve mazlum halkların sözcüsü olduğu için hedeftedir.

O halde gün; demokrasiden, hak ve adaletten yana olan toplum kesimlerinin faşizme ve darbelere karşı demokrasinin adresi HDP’de yer almalarının günüdür.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.