Enerji, güvenlik ve politika 

Cafer TAR yazdı —

  • Enerjinin bir yerde üretilmesi, güvenli bir şekilde başka bir yere aktarılması gibi süreçlerin tamamı bütün bu süreçlerin güvenli bir biçimde işlemesini de gerekli kılar.

Amerikalı Stratejisiler Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ortaya çıkan tek kutuplu dünyanın çok uzun sürmeyeceğini biliyorlardı. Birçok çevre Amerikan yüzyılından bahsederken onlar aksine bir süre sonra Çin’in Amerika’yı dengeleyebileceğini yazmaya başlamışlardı bile. 

Samuel Huntington “Medeniyetler Çatışması” adlı eserinde Amerika’nın potansiyel rakiplerini ve olası senaryoları bütün detaylarına kadar anlatır. Kitap ilk yazıldığında birçok çevre tarafından tepki ile karşılandı; fakat şimdi anlıyoruz ki, Kapitalist Modernite’nin mekaniği gerçekten böyle çalışıyor. 

Medeniyetler Çatışması bizim durduğumuz ahlaki/politik perspektiften kabul edilemez bir şey ve biz bütün gücümüzle bu felaket senaryosunu “Demokratik Modernite” perspektifi ile durdurmalıyız.  

Fakat Samuel Huntigton kendi durduğu yerden, yani Kapitalist Modernite’nin kendi içinden bakıldığında neredeyse kuyumcu titizliğinde tespitler yapmıştı ve maalesef son yirmi yılda öngörülerinin önemli bir kısmı gerçekleşti. 

Ukrayna savaşı da bu sürecin önemli dönüm noktalarından bir olarak şimdiden tarihe geçmiş durumda. ABD’nin küresel rekabette mesafe alabilmesinin en önemli koşullarından bir tanesi NATO’yu yeniden dizayn etmekti.  

Ukrayna savaşı ve sonrasında yaşananlar ABD’nin yeniden Batı’nın dolayısıyla NATO’nun tek ve tartışmasız lideri olduğunu ortaya çıkardı. ABD’nin açık liderliği olmasaydı; Avrupa ülkeleri Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı bu adımları atamazlardı. 

Ukrayna’nın işgali ile yeni bir güvenlik ve enerji süreci de başlamış oldu. 
Bu süreç enerjinin üretiminden dağılımına kadar yeni bir döneme işaret ediyor. Burada iki şey önemli olacak! 
Bunlardan ilki karbon bazlı enerjiye olan gereksinim önce azaltılacak, daha sonra ise yüksek teknoloji ile üretilen enerji kullanımı arttırılarak enerjide üçüncü dünya ülkelerine olan bağımlılık bir süre sonra tersine çevrilecek. 

Enerji sorunu sadece enerji sorunu değildir; enerji sorunu aynı zamanda güvenlik sorunudur da! 

Enerjinin bir yerde üretilmesi, güvenli bir şekilde başka bir yere aktarılması gibi süreçlerin tamamı bütün bu süreçlerin güvenli bir biçimde işlemesini de gerekli kılar. Aksi halde bir yerde başlayan bir aksama bir süre sonra sürecin tamamını işlemez hale getirir. 

Günümüz toplumları her geçen gün adeta enerji bağımlısı oluyorlar. Dolayısıyla enerji kaynaklarına sahip olanlar sadece ekonomik değeri olana bir şeye değil; aynı zamanda rakiplerine karşı kullanabilecekleri bir koza da sahip olmuş oluyorlar. 

Bu bakımdan enerji ve güvenlik birbirleriyle doğrudan ilişkili iki kavramdır ve birini konuşurken muhakkak diğerini de konuşmak zorundayız.  
Bütün bu gelişmelerin küresel sonuçları olduğu gibi tek tek ülkeler bazında da önemli sonuçları oluyor. Örneğin bu tartışmaların Ortadoğu’ya doğrudan yansımaları var ve bizler hem Türkiye’de hem de Kürdistan’da onun artçılarını yaşıyoruz. 

Hem Rojava’daki gelişmeler hem de Türkiye içi iktidar ilişkileri bütün bu gelişmelerle doğrudan ilgi olacak gibi görünüyor. Erdoğan NATO’nun genişlemesi üzerinden eline bir koz geçtiğini düşünüyor; fakat ben aksine Erdoğan’ın tehditkâr tutumunun kendi sonunu daha da hızlandıracağını düşüyorum. 

Kısa vadede koşullar Kürtlerin aleyhine gözükmüyor. Fakat bunu sadece objektif koşullara bağlamamak lazım; aksine Kürt Önderliği süreci doğru okuduğu ve gerekli tedbirleri aldığı için süreç olumlu bir seyir izliyor.  

Günün sonunda hepimiz yaşayarak göreceğiz; Erdoğan HDP’nin doğru siyaseti nedeniyle kaybedecek ve Rojava kazanacak!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.