Genç önderlerin anısı, devrimin mayasıdır

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

Deniz Gezmiş idam sehpasında Türk ve Kürt halkının bağımsızlığını haykırdığında 24 yaşındaydı. Avukatları Halit Çelenk son sözlerini şöyle aktarmıştı:

“Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm-Leninizm’in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. Yaşasın işçiler, köylüler. Kahrolsun emperyalizm!”

Deniz’i kim sevmez, kim devrimci önder olarak kabul etmez ki?

Yusuf Aslan Deniz’le aynı yaştaydı. Son sözünde onları idam edenlerin her gün öleceğini haykırmıştı:

“Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için bir defa ölüyorum. Sizler, bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!” demişti. Halkın hizmetinde olmaktan daha büyük bir şeref tanımamıştı. O, tüm devrimcilerin şeref nişanesiydi.

Hüseyin İnan 23 yaşındaydı idam edildiğinde:

“Ben şahsî hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm” demişti. Bayrağını devralan tüm devrimcilere selam olsun ki bayrağı hiçbir zaman yere düşmedi.

Üstelik son sözlerinde haykırdıkları gibi faşist şeflerden intikamları alındı; Bunların Başbakan ya da general olması devrimci gazaba uğramaktan muaf olmalarını sağlamadı.

Dönemin devrimci katliamını “Balyoz Harekâtı” adı altında geliştiren Başbakan Nihat Erim sürekli ölüm korkusuyla yaşadı, yüzlerce kez öldü, en sonunda 1980 yılında Denizlerin ve Mahirlerin intikamı için devrimciler tarafından son kez öldürüldü!

Parti Romanının ikinci kitabı olan “Özgürlüğe Doğuş”ta anlatılır. 1977 1 Mayısını uzun namlulu silahla kana bulayan ve ardından Haki Karer’in de katili olan Alaattin Kapan’ı İskenderun’da cezalandıran Kemal Pir demişti ki: “Türkiye ve Kürdistan halklarına karşı işlenen suçların hesabı mutlaka sorulacak ve hiçbir suç cezasız kalmayacaktır!”

Biliniyor ki 1988’de onun işkencecisi Esat Oktay Yıldıran da “Laz Kemal’in Selamı”nı aldı!

Faşizme karşı devrimci intikam selamları bununla sınırlı kalmadı…

1973 yılında Dersim/Vartinik’te büyük bir acı yaşanmıştı. 20 yaşındaki efsanevi komutan Ali Haydar Yıldız şehit düşmüş, 25 yaşındaki devrimci önder İbrahim Kaypakkaya yaralanmıştı. Dağda yaralı halde kaçabildiği 5 gün boyunca botlarının tabanları yırtıldığı için ayakları sürekli soğuğa maruz kalmış; bir ihbar sonucu esir edildiğinde soğukta zorla yürütülünce parmakları donmuş ve müdahale edildiğinde bir küçük parmağı hariç iki ayağının tüm parmakları kesilmiş ve ardından götürüldüğü Diyarbakır zindanında işkenceyle katledilmiştir.

2000 yılında büyük devrimci Kaypakkaya’nın ihbarcısı, 2015 yılındaysa operasyonun sorumlusu Fehmi Altınbilek vuruldu. Bu sonuncusunun yaralı kurtulması önemli değildi, aradan geçen uzun yıllar faşist bir askerin yaptıklarını unutturmamıştır.

Zaman mayısın sonunu gösterdiğinde, İnekli köyü muhtarının ihbarıyla vurulan Sinan Cemgil 26 yaşındaydı, beraberindeki Alpaslan Özdoğan 25, Kadir Manga ise 24 yaşındaydı.

Sinan’ın annesi cenazelerin başına geldiğinde toplanan halka hitaben şu tarihi konuşmayı yapmıştır: “Bu oğlum Sinan. Bunlar da onun arkadaşları, kardeşleri. Onlar da oğullarım. Bu çocuklar, bu oğullar; bu ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer dehaydı. Her biri üstün zekalı güzel çocuklardı. Dileselerdi, düzenin adamları olsalardı, şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar, halkı, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar.”

1990’lara doğru PKK gerillaları “Sinan Cemgil İntikam Birliği”ni kurdular ve ilk iş olarak ihbarcı muhtarı cezalandırdılar.

Devrimciler intikamlarını mahşere bırakmamışlardır. Tersini düşünenler her zaman yanılmışlardır.

Tüm devrimcilerin en büyük intikamı ise uğruna canlarını adadıkları devrimi gerçekleştirmek olacaktır.

Onların bir özelliği de hepsinin çok genç yaşta devrimin öncüsü haline gelmiş olmalarıdır.

Tüm devrimci önderlerin yaşları birbirine yakındı, Mahir Çayan Kızıldere’de vurulduğunda 26 yaşındaydı.

Hüseyin Cevahir onunla aynı yaştaydı…

Gençtiler, hep genç kaldılar…

“Gençtir!” deyip geçenlerin devrimci önderlerden ders almadıkları anlaşılıyor!

Onları görenler ya da anlayanlar ise 90 yaşında bile genç kalmayı bildiler.

Büyük devrimcilerin büyük avukatı değerli Halit Çelenk 2011 yılında, onların idam yıldönümlerinden bir gün önce yani 5 Mayıs’ta 89 yaşındayken; değerli eşi “Denizlerin Şekibe Ablası” ise henüz 3 ay önce hayata veda etti. Genç ruhları ve aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. Onların hayat ve mücadele arkadaşlığı, gören veya duyan herkese örnek olmuştur. Düsturları belliydi ve hep de dile getirdikleri gibiydi: “Mücadele, sevgi, saygı ve hiç sarsılmayan büyük güven!”

Bu yüce değerleri yaşatma sorumluluğu ve bilinciyle birleşik devrim hareketini büyütelim, büyük devrimcilerin anısına hep birlikte özgürlüğü kazanalım.

Özgürlüğün büyük mimarı Önder APO amacının, tüm devrimcilerin mirasını günümüze taşımak ve zaferle taçlandırmak olduğunu her zaman söylemiştir. Bunun için yaptığı muazzam işler ve yol açtığı gelişmeler de ortadadır. Şimdi tüm devrimcilerin Önder APO’nun özgürlüğü için bir vefa borcu yok mudur?

77 Taksim şehitleri, “tarihin şen çocukları, halkımızın kahramanları” Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık, Mahmut Zengin, Gurbet Aydın, Ramazan Kaplan, Ahmet Kesip, Ozan Özsökmenler, Şirin Elemhuli, Ferzat Kemanger ve daha niceleri…

Onlara vefanın ötesinde büyük bir borçlulukla yaklaşmak ve anılarını yaşatmak için devrimci değerler etrafında birleşik devrimimizi gerçekleştirmeliyiz.

Orhan Yılmazkaya’nın son sözlerinde dediği gibi: “Teslim olmayan bir feda devrimci kuşağının layığı olmaya” çalışmalıyız! Tüm devrim şehitlerine minnet ve şükranla…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.