Hiyerarşik barıştan yatay ve paradigmal barışa

İlham BAKIR yazdı —

  • Önder Öcalan’ın geliştirdiği paradigmal barış, klasik barış anlaşmalarında görüldüğü üzere sadece çatışmayı sona erdirmiyor, zayıf olan tarafın güçlü olan tarafa, azınlık olanın çok olana tavizler vererek uzlaşmasını esas almıyor. 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan geliştirilmekte olan barış projesinin mimarıdır. Görkemli bir barışın tesisi için fikri, felsefi, paradigmal birikim ve perspektife, güçlü bir iradeye sahiptir. Görkemli bir barışın arayışçılığına bugün soyunmamıştır, uzun yıllardır bunu felsefi, ideolojik bir çizgide, pratik adımlarını da örerek geliştirmektedir. Önder Öcalan barış girişimi, diğer örneklerinde görüldüğü üzere klasik anlamda sadece çatışan iki kesim arasında bir savaşsızlık zemini, bir asgari müştereklerde uzlaşma olarak görülemez. Barışı, fikri ve felsefi bir zeminde, en ilksel dönemden bu yana büyük tarihsel barışları da referans alarak bir paradigma olarak ortaya koyuyor. Bu paradigma klasik barış anlaşmalarında görüldüğü üzere sadece çatışmayı sona erdirmiyor, zayıf olan tarafın güçlü olan tarafa, azınlık olanın çok olana tavizler vererek uzlaşmasını esas almıyor. Yüzyıllardır sayısızca denenmiş olan klasik barış anlaşmaları, güçlü olanın fırsat bulduğunda zayıf olandan daha fazla koparma, zayıf olanın güçlendiğinde kaybettiklerini geri alma hesabıyla yapılan anlaşmalardır. Dolayısıyla anlaşmanın yapıldığı, el sıkışmanın gerçekleştiği anda bile bu barışı bozacak bir hesap hep yedekte durmaktadır. Aslında öz olarak bütün bu klasik anlamdaki barış anlaşmaları, bir tarafın hesabının gerçekleşme şansı doğduğu ana kadar yapılmış geçici bir ateşkesten başka bir şey değildir.

Oysa Önder Öcalan’ın geliştirdiği  paradigmal barış, bir sistem inşasıdır. Güçlü ile zayıf arasında, çok olanla az olan arasında dikey ve hegemonik bir ilişki ve uzlaşı değil, tüm farklılıkların bir arada kendi ve eşit olarak yaşayabileceği fikri ve felsefi zemini olan sistemsel bir birlikteliktir. Kalıcıdır ve daha güçlü bir sistemselliğe dönüşerek gelişme şansına sahiptir. Reel politik olarak da Üçüncü Dünya Savaşı koşularında halklar arası bir boğazlaşmanın önüne geçecek; kriz ve kaos ortamında Kürtlerin bir katliama, hatta soykırıma maruz kalmasını engelleyecek, Kürtlerin bir halk olarak bir takım kazanımlarını elde etmesini sağlayacak, demokratik mücadele alanlarının önünü açacak, yeni dostlar ve müttefikler kazandıracak, Kürtler arası birliğin zeminini güçlendirecek, Kürdistan işgalcisi sömürgeci devletlerin saldırganlık bahane ve zeminlerini ellerinden alacak koşulları geliştirebilecektir.

Bu anlamda Önder Öcalan’ın öncülüğünde geliştirilmekte olan barış görüşmelerinin, özellikle Kürtlük adına yegane meziyetleri Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşıtlık ve düşmanlık olan Kürt çevrelerinin Kürtlüğün satıldığı, Kürtlüğün işgalcilere teslim edildiğine dair kopardıkları kıyamet, boş tencere tıngırtısından gayri bir anlam ifade etmez. İnsana sorarlar, senin elini tutan mı var, sen niye inşa etmiyorsun tarif ettiğin Kürtlüğü? Federasyon ya da devlet kurmanın önünde kim sana engel, bunları kurmak için mücadele ettin de birileri önüne geçip “dur bakalım kuramazsın” mı dedi? Geçelim federasyon ya da devleti, anadilde eğitimin hayata geçmesini sağlayacak mücadelenin bile kırıntısını koyamamışken ortaya, sırtı yumurta küfesiz en yüksekten konuşmanın ve kendini tatmin eden bir şehveti yaşamanın dışında ne var mücadele adına ortaya koyduğunuz? Savaşan bir taraf silahlı mücadeleyi durduruyor, “savaşmıyorum” diyor. Yıllardır savaşın demokratik mücadeleye izin vermediğini, savaşanlar yüzünden terörist muamelesi gördüğünü söylemiyor muydun? Al sana fırsat işte. Oysa barışı en çok sen istemiyorsun. Çünkü savaşı bahane edip işten kaçma şansın kalmayacak, iş yapmadığın, sadece laf ürettiğin daha apaçık ortaya çıkacak. Barışı felsefi olarak anlamadığına hiç değinmeye gerek yok, her şeyi kör ve hamasi bir milliyetçilik üzerinden tarif etmektesin zira.  

Türk devleti, ama daha çok AKP hükümeti de barışı istemiyor. Barış masasına kerhen oturmuştur. Uluslararasılaşan Kürt sorunu, Ortadoğu’daki kaos ve kriz onu cebren masaya oturtmuştur. Masadan kaçmanın, masayı devirmenin bütün yollarını zorlamakta, Kürtleri katliamdan geçirerek, halkları birbirine kırdırarak kazanmanın yollarını aramaktadır. Masadan kaçamazsa ucuz bir barış yaklaşımıyla çok az verip çokça yağmalayarak bir basiretsiz tüccar zihniyetiyle kazanmanın hesabını gütmektedir. Kürt Özgürlük Hareketi ve Önder Öcalan Ortadoğu zemininde elli yıldır mücadele ediyor olmanın deneyimi, ideolojik ve felsefik donanımıyla tüm bu oyunları okuyabilecek ve kendi ahlaki, vicdani ve dahi onurlu barışını geliştirecek kudrettedir. Halk bu güveni duymakta ve bu barış çağrısını sahiplenmektedir. Daha büyük ve güçlü bir sahiplenme, Kürtlerin ve diğer halkların kazanımıyla sonuçlanacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.