İktidar savaşları ve üçüncü yol

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Çözüm sürecinde Apocu üçüncü yol, AKP-CHP’nin “iktidar savaşlarına” karşı bütün partileri barış ve demokrasi hedefinde birleştirmektir. AKP’lisinden CHP’lisine, MHP’lisinden DEM Parti'lisine kadar.

VEYSİ SARISÖZEN

Meclis'te kurulan Komisyon, bir heyetle İmralı’da Başkan Öcalan ile görüşme kararı almakla tarihi bir adım attı. Buna karşılık CHP’nin karşı kararı da yarattığı olumsuz etki bakımından bu tarihi kararı gölgeledi ve Komisyon’un geleceği bakımından tehlike işaretleri verdi.

Düne kadar çözüm yanlıları, AKP’nin yargı eliyle CHP’ye karşı yaptığı “darbeyi” çözüm sürecine karşı “sabotaj” olarak görüyordu. Bu sabotaja rağmen CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile bu partinin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun TBMM Komisyonu’ndan “çekilin” çağrılarını reddetmesini de çok değerli bir tutum olarak değerlendiriyordu. O nedenle bu sürecin sonuç alması için başta DEM Parti olmak üzere çözüm yanlısı herkes Erdoğan’a “CHP’ye karşı darbe girişimine son ver” çağrısı yapıyordu.

İmralı’ya gidişle ilgili son gelişmelerden sonra bu çağrının tersine bir eğilim ortaya çıktı. Düne kadar Erdoğan’ın CHP’ye karşı tutumunu barış ve demokrasi sürecine karşı sabotaj sayanların önemli bir bölümü, özellikle sanal medya katılımcıları, bu defa CHP’yi İmralı’ya gidişe karşı çıktığı için “çözüm düşmanı” ilan etmeye başladı.

DEM Parti, Demokratik Bölgeler Partisi, bu arada HPG Komutanlarından Murat Karayılan, CHP’nin kararını yapıcı bir şekilde eleştirdiler ve CHP’den çözüm sürecinde pozitif rol oynamasını beklediklerini açıkladılar.

Hırçınlaşan kampanya

Ne var ki, bu pozitif yaklaşıma ve CHP Genel Başkanı'nın Komisyon'dan çekilmeme eğilimine rağmen CHP içinde ve özellikle CHP’ye yakın medyada DEM Parti’ye, Başkan Öcalan’a, Kandil’e karşı giderek hırçınlaşan ve CHP’yi Komisyon'dan çekilmeye çağıran yoğun bir kampanya başladı. Bu kampanya, ilk sonucunu Demokrat Parti’nin Komisyon'dan çekilmesiyle aldı. Önemsiz gibi görünse de bu çekilme, ilk etapta Komisyon'daki DEVA Partisi, Gelecek Partisi,Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi üstünde çekilme yönünde etkide bulunma potansiyeli taşımakta. Eğer çekilme yönündeki eğilimler yoğunlaşır ve bu partilerde de çekilme eğilimini güçlendirirse Zafer Partisi ve İyi Parti’nin, aynı zamanda onlarla dayanışma içinde olan CHP’ye yakın ulusalcı medyanın “çekilme” yönünde baskıları karşısında CHP ciddi şekilde zorlanacak, belki de bu baskı CHP’nin çekilmesine bile yol açabilecektir. 

Asli muhatap Başkan Öcalan’dır

41 yıllık savaştan sonra PKK adına Abdullah Öcalan ile devlet bürokrasisinin zirvesi ortak bir noktada demokratik uzlaşmaya varmışken, Komisyon’daki siyasi partiler arasında hemen hemen hiçbir konuda ortaklık yoktur ve zaten Komisyon’un kuruluş amacı da İmralı’da sağlanan demokratik uzlaşmanın Komisyon'daki tartışma ve müzakerelerle teyid edilmesi ve  sağlanmasıdır. Ancak Komisyon’daki müzakere sürecinde DEM Parti diğer partilerle ortak bir zemin yaratmak için çalışacak olsa da DEM Parti onların asli muhatabı değildir. Kendisinden talep edilecek hususlarda tüm Kürt Özgürlük Hareketi adına inisiyatif alamaz. Asli muhatap Başkan Öcalan’dır ve Başkan devlet ile müzakerede nasıl initiyatif aldıysa, söz konusu partilerle müzakerede de benzer bir rol oynayacak yegane kişidir.

AKP ve CHP'nin anlaşmaması

Anlaşılması zor olan durum, devletin fiilen muhatap olarak aldığı Başkan Öcalan’ı devlet sisteminin partileri muhatap olarak tanımamakta; CHP ve AKP de dahil (DEM Parti ve MHP dışında) bütün partiler Öcalan ile müzakereden kaçınmaktadır. Devlet ile PKK arasına binlerce savaşçının kanı girmiş, buna rağmen anlaşma olmuşken, AKP ve CHP arasında anlaşmayı engelleyen ne var?

“İktidar savaşları” var.

Barış ve demokrasi sürecinin birinci aşaması devlet ile PKK arasındaki “askeri savaşa” son vermiştir. İkinci aşamanın eşiğine bu suretle gelinmişken, AKP ve CHP arasındaki “siyasi savaş” tehlikeli şekilde tırmanarak devam etmektedir. Bu iki parti, devletlerinin “beka” sorunuyla yüzyüze olmasına çare aramakta birleşmek yerine birbirlerini “yok etmeye” çalışmakta.

İkisini de çözüm sürecine zorlamak

İmralı’ya gidiş konusundaki anlaşmazlık, yeni bir yaklaşımı gerekli kılmaktadır. Bu yeni yaklaşım, CHP ve AKP’ye karşı savaşma yaklaşımı değil, onları çözüm sürecinde DEM Parti ile ortak hareket etmeye yöneltmek için, AKP ve CHP arasındaki “iktidar savaşına” karşı çok net bir tutum almaktır. Her iki partiyi “iktidar savaşını” barış ve demokrasi sürecinin sonuç alacağı zaman boyunca, “geçici” olarak durdurmaya çağırmak ve devam ettiği sürece  “iktidar savaşlarına” karşı ödünsüz şekilde mücadele etmeyi sürdürmek gerekiyor. Çünkü birbirlerini yok etmek isteyen bu iki parti, TBMM Komisyonu'nda gündeme gelecek her öneri karşısında da uzlaşmak yerine sadece iktidar amaçlı savaşa devam edeceklerdir. Birinin "evet" dediğine, diğeri "hayır" diyecektir.

Türkiye Cumhuriyeti ve bütün bölge devletleri, küresel güçlerin dünya savaşıyla yarattığı ortamda beka sorunuyla karşı karşıya. Türk ve Kürt halkı, Arap ve Fars halkı, tüm bölge halkları, kendi oligarşik iktidarlarını devrimci demokratik yolla yıkarak ülkelerini bu tehlikelerden kurtarmaya hazır dedi. Ülkelerinin savaşta enkaza dönmesi “Gazzeleşmesi” sonucunda bu enkazın altında kalma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Böyle  bir zamanda bütün siyasi güçlerin, “iktidar savaşları”na devam etmeleri, kendi vatanlarına ve halklarına karşı ihanet ve cinayet olacaktır.

Barış ve demokrasi hedefi için

Bana göre; çözüm sürecinde Apocu üçüncü yol, AKP-CHP’nin “iktidar savaşlarına” karşı bütün partileri (bana sorarsanız 15 Temmuz’daki çakma darbenin mağdurları da içinde) barış ve demokrasi hedefinde birleştirmektir. AKP’lisinden CHP’lisine, MHP’lisinden DEM Parti'lisine kadar milyonlar alanlarda “iktidar savaşlarına son verin, ülkenin çıkarı ve halkların refahı için barış ve demokrasi yolunda anlaşın” dediği zaman çözüm tünelinin ucunda ışık görünecektir. Aksi durumda Cumhuriyet’in lastiği ve freni patlak otobüsünde, şoför mahallindeki Erdoğan uçuruma doğru ayağını gaz pedalına; Özgür Özel de ayağını Erdoğan’ın ayağına basmaya devam edecek. Uçurumdan önceki Apo’nun “son şans” dediği keskin viraja, bu amok koşusuyla girmek neredeyse imkansız hale gelecektir. Uçuruma yuvarlanan bu Cumhuriyet'in şoför mahalline CHP geçse de AKP direksiyonda kalsa da bu iktidarlar, yaşayan ceset olmaktan kurtulamaz. Türk'ün vatanı ve Kürt'ün vatanı, bölge halklarının vatanları tehlikedeyken “iktidar savaşlarının” kazananı olmayacaktır.

Bir de Komisyon'un adının başına “milli dayanışma” yazmışlar. “Millilerin” dayanışmasına bakıyorum da “vah vah” diyorum.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.