İşkence Barzani'ye rağmen mi?
Selim FERAT yazdı —
- Mesud Barzani’nin hala Başkan olarak tanımlandığı ve "Ben sağ oldukça Kürtler arası savaşa izin vermeyeceğim" dediği Kürdistan’da, siyasi faaliyet gösteren Cihad Hesen’e işkence yapıldı.
Kan dökmekle işkence yapmak arasındaki farka işaret etmekten feragat etmek istemiyorum.
Silahlı çatışmalarda, kan dökülür.
Savaşın da bir hukuku olduğunu kabul ediyorum.
Siyasi düşünce ve faaliyetlerinden dolayı işkence görmenin hukuksal zemini yoktur.
İnsan onurunun ve özgürlüğünün şantajla kısıtlanmasının, ağır bir cürüm olduğunun altını çizmek istiyorum.
Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Hewlêr temsilcisi Cihad Hesen’in Yeni Özgür Politika gazetesine yaptığı açıklamalara bakılırsa, KDP’ye bağlı silahlı güçler tarafından kaçırılmış.
112 gün boyunca psikolojik ve fiziki işkence görmüş.
30 kişiyle 6 metrekarelik bir mekanda tutulmuş.
Avukatsız, savunmasız.
Susuz bırakılmış.
İradesinin kırılması, aşağılanması için psikolojik işkence yapılmış.
Rojava’ya atılmakla tehdit edilmiş.
Küçük düşürülmesi için, fiziksel ıstıraba (acı korku, ağır aşağılama) maruz kalmış.
Bu 112 günlük hikayeyi okuduktan sonra;
Kürtlüğe dayandırılan o kadim hikayeye hiç inanmadığımı bir kez daha gördüm.
Cihad Hesen’in hikayesinin hafızamda tetiklediği sözler Fyodor Dostoyevski’ye ait:
“Akrabalar arasında zorunlu bir sevgi bağı vardır. Oysa sevginin önce hak edilmesi gerekir. İşte bu yüzden akrabalar arasındaki sevgi samimiyetsiz ve iğrençtir.”
Sonrası var.
Sadece Kürtlüğe dair politikanın aynı zamanda sahte ve iğrenç tablolara da yerleşebileceğinin altını çizen resim karesinden biri de Cihad Hesen’e işkence yapılmasıdır.
Aynı dönemde Tayyip Erdoğan’ın:
‘Kürt sorunu’ denilen meseleyi, hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla çözdük“ açıklamasına işaret etmek istiyorum.
Böylesi bir açıklama, kötü bir mizansen olabilir.
Çok komik ve sahtekarca bir gönderme de olabilir.
Ancak ciddi bir zemini de var.
Kürt kökenli vatandaşlara “köy korucusu“ ünvanı verilmedi mi?
Gerilla karşıtı bir TRT kanalı açılmadı m?
Ülkeleri yüzlerce kez savaş uçaklarıyla bombalanan Güney Kürdistan’daki yöneticiler, “Stockholm Sendromu“na bağlanmadılar mı?
AKP’de Kürt kökenli milletvekilleri yok mu?
Recep Tayyip, Musa Anter katledildiğinde, ona refakat eden o adamı siyasi rehin almadı mı?
Daha birçok örnek, Recep Tayyip’in Kürt sorununu nasıl çözdüklerinin cevabı oluyor.
Çözümlerden biri de, Türkiye’ye davet edilen Barzanilerin, Yerel Kürdistan Yönetimi temsilcileri olarak takdim edilmeleri değil mi?
ABD'nin Erbil Başkonsolosu Robert Palladino’ya göre “ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri” olan Kürdistan Bölgesi, fiili olarak Türkiye’nin işgalindeyken, zikredilen Kürdistan isminin Türkiye için bir artı olarak addedilmesi, traji komik olsa da, uluslararası alanda bir gerekçe olarak kabul edilir.
Burada suç sadece o kötü adamların değil.
Kötülerin azmiyle Cihad Hesen’e işkence yaptıranların, çokça suçu olduğunu düşünüyorum.
Son bir notum var:
Hesen’e, Mesud Barzani’ye rağmen mi işkence yapıldı?
Eğer öyleyse, O’nun mutlaka söyleyeceği birkaç söz olmamalı mı?