İsrail-İran savaşının olası sonuçları

Demir ÇELİK yazdı —

  • İsrail-İran savaşı kısa erimli, bugünden yarına bitme potansiyelinden çok, orta vadeye yayılacak gibi görünüyor. Siyasi, ekonomik, sosyal, diplomatik ve askeri alanlarda süreceği düşünülen bu savaşın, bir adım ileri, iki adım geri hamleleri ile yıpratıcı, sinir bozucu al-ver ikilemi ile daha çok su kaldıracaktır.

Temeli 1978 Camp David Antlaşması’na dayanan Abraham (İbrahim) Antlaşması 13 Ağustos 2020‘de ABD gözetiminde İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında imzalanır. İki ayrı anlaşmanın söz konusu olduğu bu metne daha sonraları Sudan ve Fas da imza attılar. 1978'de Mısır ile İsrail arasında başlayan yumuşama ve bölgesel hegemonya kurma anlaşması, birçok Arap devleti tarafından kabul edilmez. Aradan geçen uzun zaman diliminden sonra bu anlaşmaya itiraz eden BAAS’çı rejimin önde gelenleri; Saddam, Kaddafi ve en nihayetinde Esad bir bir tasfiye edilerek denklemin dışına itildiler. İbrahim Antlaşması’yla geride kalan Arap devletlerini de ABD sürece dahil ederek, İsrail’in dostlar cephesini genişletmekle kalmaz, ‘düşman' cephesini daraltan, ‘düşmanı' azaltan pozisyonda olur. Bu her iki antlaşmanın temel hedefi; İsrail'in Arap dünyası ile siyasi normalleşmesini sağlamak, güvenlik, ekonomik işbirliği, kültürel değişim ile İsrail ve Arap devletleri arasında uzun süredir devam eden çekişme ve çelişkilerin sona erdirilmesi, ya da en azından asgariye indirilmesi amacını güdüyordu. İsrail’in Arap devletleri ile başlayan bu normalleşme hamleleri, 7 Ekim 2023’te Hamas'a saldırısı ve Gazze'de yaşatılan soykırıma rağmen sekteye uğramadı. Bundan güç alan İsrail, başta siber savaş yöntemi olmak üzere yüksek teknolojiyi devreye koyarak, İran’ın Ortadoğu’daki vekil savaşçılarını geriletmiş, etkilerini minimalize etti.

İran’ın kollarının kesilmesi, Rusya’nın Ukrayna ile uğraştırılması neticesinde, ABD gözetimi ve kollaması sayesinde İsrail, şu an için bölgede at koşturan en başat aktör konumundadır. İsrail, 2017'de Golan tepelerinde, HTŞ’nin çekirdeğini oluşturan Nusra kamplarına her türlü lojistiği sağlıyordu. Aynı tarihlerde Amerika Birleşik Devletleri, eğit-donat programı çerçevesinde hem Suriye Milli Ordusu’nu, hem de daha çok olmak üzere İdlib'de HTŞ’yi ehlileştirerek iktidara taşıdı. Hem ABD’nin ve İsrail‘in, hem de Türkiye'nin HTŞ ve Suriye Milli Ordusu (SMO) gruplarına süren bu destekleri, Esad rejimi sonrasında açığa çıkan boşluğu kendi stratejileri gereğince değerlendirme amacını taşıyordu. Esad rejiminin tasfiye amacında ortaklaşanlar, bugün sahada stratejilerinin çelişkisi ve çatışması ile karşı karşıya gelebiliyorlar. Çünkü Ortadoğu‘nun yeniden dizaynında ABD’nin stratejisi; Avrupa- Hint enerji güzergahı ile İsrail’in güvenliğini sağlamak üzerinedir. Bu strateji sonucu BAAS rejimlerini tasfiye etmiş, Arap devletlerini İsrail ile ortak çıkarlar ekseninde bir araya getiren ABD, bölgesel güçlerin, stratejileri önünde engel olsun istemiyor.

Bu temelde de stratejinin ikinci ayağı, Ortadoğu’nun dizaynı stratejisi önünde ayak bağı olduğu düşünülen bölgesel devletleri devre dışı bırakmayı oluşturuyor. Öncelikle büyük coğrafyaya ve yoğun nüfusa sahip bölgesel devletleri küçültme, etkilerini kırma amaçlanıyor. 10 gün önce başlayan İsrail-İran savaşı bu amacı gerçekleştirmek üzere devrededir. Bir yandan siber savaş yöntemleriyle ordunun komuta kademisini ve nükleer silah programlarından sorumlu bilim insanlarını suikastla devre dışına bırakarak, stratejik kurumları ve yapıları çökertme amaçlı yüksek teknoloji devrededir. Diğer yandan da 1978‘de iktidar İslam’ın neden olduğu toplumsal mutsuzluğu harekete geçirerek infial yaratma paralel düzeyde yürütülmektedir.

Dışardan çoklu savaş yöntemleri ile İran’ı nefes alamaz konumda bırakmak. İçerde de Azeri, Kürtler ve Beluciler başta olmak üzere katı merkeziyetçi ve despotik rejimden muzdarip toplum kesimlerinin itirazını yükseltmek, isyanlarını rejimin çökertilmesine yönlendirme stratejisi aynı anda yürütülüyor. Bütün bunlar, bize aylar öncesinde görülen bir hazırlığın varlığını göstermektedir. Geçen aylarda Trump’ın İran ile görüşmeleri bu hazırlıklar neticesinde olası İsrail saldırısına meşruiyet kazandırma amacı güttüğünü göstermektedir. Dolayısıyla İsrail-İran savaşı kısa erimli, bugünden yarına bitme potansiyelinden çok, orta vadeye yayılacak gibi görünüyor. Siyasi, ekonomik, sosyal, diplomatik ve askeri alanlarda süreceği düşünülen bu savaşın, bir adım ileri, iki adım geri hamleleri ile yıpratıcı, sinir bozucu al-ver ikilemi ile daha çok su kaldıracaktır. Sonucunu İran’daki halkların mücadele dinamikleri belirleyecek gibi görünüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.