Ramazan ayının anlam ve önemi
Ahmet TURHALLI yazdı —
- Savaşın, fakirliğin, cehaletin, vicdansızlığın aramızda kalmadığı bir Ramazan ayında buluşma dileği ile kendilerini arındırmak çabası ile oruç tutanların ve ibadet edenlerin Ramazanları mübarek olsun.
Ramazan sözcük olarak “yaz sonunda yağıp yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur” manasında “er-ramza” kelimesinden almaktadır. Yağmur yeryüzünü nasıl temizleyip yıkarsa Ramazan ayı da müminlerin günahlarını öylece temizleyip yok eder. (Razi, Tefsir, V, 71)
Ramazan ayı anlamını toz ve kirleri temizleyen sonbahar yağmurlarından aldığını ne yazıktır ki bir çoğumuz bilmemekteyiz. Bu kavramı sadece Arap olmayanlar değil Arap olanlar da bilmemektedir. Sathi (yüzeysel) olarak bu anlam bilinse de derinlikli ve şuurlu bir biçimde Müslüman bireyin hayatına bu mana yansımamaktadır. Ramazan bir gelenek ve görenek gibi Müslümanların hayatında rol oynamaktadır. Ramazan ayına manevi ve maddi arınma anlamı yüklendiğinde, şahıs her yıl değişim yaşayacak ve Ramazanlar ile kamil insan ortaya çıkacaktır. Bu aya giriş yapanların, oruç tutanların, hatim indirenlerin, kahır ekseriyeti bu arınmadan mahrum olduğu gibi, öylesi bir istem dahi göze çarpmamaktadır.
Zihni, kalbi, manevi ve maddi arınmayı önümüze koyan Ramazan ayı içi boşaltılmış ve sıradanlaşmıştır. Ramazan’ın istediği ve amaçladığı arınma yaşanmadığı için bireysel ve toplumsal ahlak manasında da ciddi bir değişimden söz edememekteyiz. Bahsi geçen ve amaçlanan arınma gerçekleşmiş olursa, şahıslar ve toplumlar Kurrei arzda sadece ıslah ediciler olarak hayatlarını sürdürürler. Manevi ve maddi ıslah edicilik ne demektir? Şahıs ve toplumlarda, ahlaki ölçülerin yükseltildiği, insani özün geliştiği, şahsın iç ve dış dünyasında huzurun, güvenin ve mutluluğun zirve yaptığı, yaşadığı yeri cennete çevirme potansiyeline ulaştığı anlamına gelmektedir. Muslih kişi ve toplumların hayatlarında; yalan, iftira, gıybet, aldatma, hırsızlık, cehalet, zulüm, zorbalık, tembellik, aşırı tüketim ve yıkım yoktur. Islah ve inşa vardır.
Kur’an ise Ramazan ayından şöyle söz eder:
“Ramazan ayı; insanlara yol gösterici doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kuran’ı Kerim’in indirildiği aydır. Sizden her kim bu aya erişirse onu oruçlu geçirsin.” (Bakara, 185)
Kur’an, delalet ve kötülükleri yakından tanıyabilmek, hakikati öğrenip yaşamak için Ramazan ayında start verildiğine vurgu yaparak, yeniden başlangıç yapmamız gerektiğini söylemektedir. Zihni gelişme sağlamanın insan hayatındaki önemi anlatılmakta, ince ölçülerle doğru ve hak olanı ayrıt edebilme yeteneğinin gelişimini hatırlatmaktadır. Kur’an, ahlaki, ilmi ve manevi prensipleri hayatımıza yerleştirmek için mücadele yürütmemizden söz etmektedir. Peygamberimiz de bu ayın son on gününde itikafa girerek, maddi olan her şeyden uzak durmaya arınmaya çalışırdı. Konuşmaz, yeme içmeyi asgariye indirir, okuma, tefekkür ve ibadetle ruhunun gıdasını vermeye çalışırdı. Ramazan ayında müminin kendisini hesaba çekmesi, geçmiş yaşantısını ameliyat masasına yatırarak açık kalp ameliyatına tabi tutması, amellerini ve düşüncelerini hakikat süzgecinden geçirmesi, yanlış ve eksik olanları düzeltmesi, sağlam bir irade ve inanca ulaşmaya gayret etmesi ile anlamlı olacaktır. Ramazan bir Kur’an ayıdır. Kur’an ise bize Allah’ı birlemeyi, adaleti tesis etmeyi ve iyi insanlar olmayı öğütlemektedir. Ramazan bir oruç ayıdır. İnsan tok yediğinde azmakta, hayvan aç kaldığında tehlikeli olmaktadır. Bugünün savaş ve yıkımları tok olan zengin ve sömürücülerin aç gözlülüğünden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda oruç tutan kişi kendi duygularını sınırlandırır, aklını, vicdanını en üst seviyede çalıştırır, açların, muhtaçların ve kimsesizlerin kimsesi oluverir. Ramazan ayı yaptığımız eksik ve günahlardan tevbe ederek, hakkına girdiğimiz insanların haklarını iade etme ameline ulaştırır. Ramazan ayı Allah’a, insana, çevreye ve kendi nefsine karşı sorumluluk bilincini yükseltmelidir.
Kişi bu bilince kavuştuğunda, elde edeceği ilk değer rahmettir. Rahmet bireyin vicdanının gelişmesi ve yaratılanlara karşı merhametle muameleyi şiar edinmektir. Yaşama bir ahenk içerisinde katılarak sorumluklarını yerine getirmektir. Ancak merhamet kapısından içeri girebilenler mağfirete erişecektir. Rahmeti kuşanmış bir mümin yaratıcının mağfiretine mazhar olabilecektir. Ramazan’ı bu şuur ve inançla ihya edebilenler dünya ve ahiret saadetine nail olacaktır.
Gazali orucun üç aşamadan oluştuğunu aktarır.
Birbiri ardına gizlenmiş üç aşamanın ilki; yemekten, içmekten ve cinsi münasebetten uzak durmaktır. Buna “avam orucu” demektedir. İkinci aşama ise; “havasın orucu”dur der. Kulak, dil, göz, el, ayak ve azaları günahlardan uzak tutma orucundan bahs eder. Bu orucun insan kalbine (vicdan) etkisinin muazzamlığından söz eder. Üçüncü aşamayı ise, “ahassu’l havasın orucu” diye isimlendirir. Kalbi, dünyevi (maddi) düşüncelerden tamamen arındırıp, Allah’tan başka her şeyi kalpten uzaklaştırmak olarak anlatır. Feyzin ve bereketin döküldüğü yer tam da burasıdır.
Oruç ibadeti ise sadece, sahur yemeği yemek ve akşam ezanı okuyuncaya kadar aç kalmak değildir. Böylesi bir oruç sadece diyet olarak kalacaktır. Hâlbuki oruç, sadece aç ve susuz kalma ibadeti değildir.
Oruç ibadeti insanın sadece midesine geçici hakimiyeti değildir/ olmamalıdır. Başta düşünce olmak üzere kalbine, sinirlerine, duygularına, nefsine, diline, gözüne, kulaklarına, ellerine ve ayaklarına oruç tutturmaktır. İslam aleminde bu Ramazan’da da oluk oluk kan akmaya devam etmekte, Müslümanlar hem kendi aralarında hemde diğer insanlarla aralarında adil bir barışı sağlamaktan çok uzaklar.
Savaşın, fakirliğin, cehaletin, vicdansızlığın aramızda kalmadığı bir Ramazan ayında buluşma dileği ile kendilerini arındırmak çabası ile oruç tutanların ve ibadet edenlerin Ramazanları mübarek olsun.