Münafık muktedirler

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Sıradan bir Müslümanın komşusu olan Yahudi ve Hıristiyan’a selam vermesini küfür ve ihanet olarak gösterenler, New-York’ta iktidar mazbatalarını, muktedirlik yapan para putunun rahiplerinden almaktalar. Kur’an’ın deyimi ile münafıklar; güçlülere karşı korkak, mazlumlara karşı da bir o kadar düzenbaz ve acımasızdırlar.

Kur’anı Kerim’de sıklıkla kullanılan bu kelime, lafız olarak bütün Müslümanlar tarafından da dillendirilmektedir. Ne yazık, ki bir çok kelime, isim ve kavram gibi bu kavram da içeriği bilinmeden kullanılmaktadır. Münafık kelimesi Kur’ani açıdan insanın en kötü karekteri olarak tanımlanmaktadır.  Kur’an-i literatürde ağır bir ifade biçiminde kullanılan münafıklık; müslümanlar arasında sathi ve yüzeysel bir kelime olarak algılanmaktadır.

Sözlükte "(tarla faresi) yuvasına girmek; (bir kimse) olduğundan başka türlü görünmek“ anlamındaki nifak mastarından türetilmiş bir sıfat olan münafık kelimesi "inanmadığı halde kendisini inanmış gibi gösteren“ kimse demektir. Kelimenin, "tarla faresinin bir tehlike anında kaçmasını sağlamak üzere yuvası için hazırladığı birden fazla çıkış noktasının birinden girip diğerinden çıkması“ biçimindeki kök manasından hareketle münafık, "inancın bir kapısından girip diğerinden kaçan çifte şahsiyetli kimse“ olarakta tanımlanmıştır. (Ragıp el-Isfehani, el-Müfredat, "nfk“ md.; İbnul-Esir, en Nihaye, "nfk“ md.;Lisanul-Arab, "nfk“ md.)

Nifak kavramı Kur’an-ı Kerim’de kök halinde üç, çekimli fiil olarak iki ve münafık kelimesi de çoğul şekilde yirmi beş ayette otuz iki defa geçmektedir. Kur’an insan oğlunu karakter üzerinden tarif etmeye çalışırken onu sadece üç sınıfa ayırmaktadır.

Hakka ve doğruya inananlar (müminler), onu inkar edip yok sayanlar (kafir ve inkarcılar), bir de insanlığın en alt tabakası olarak sıfatlandırılan bir çok yüzlü (münafıklık) biçiminde izah etmektedir.

Kur’an da münafikun adlı bir de sure vardır.

Bu ayetlerde münafıkların inanç biçimleri, psikolojik ve ahlaki bozuklukları, toplumsal yaşamdaki duruşları gözler önüne serilmektedir.

Örneğin: Kur’an, bu karekterlerin psikolojik durumlarını anlatırken, dışa karşı çok cesur bir profil gösterdiklerini, hakikatinde ise çok korkak ve ödlek olduklarını o günkü örneklerle anlatır.

Kendilerini çok cömert ve ihsan ehli olarak yansıtırlar, gerçeğinde ise cimri, yalancı, kibirli ve aldatıcı olduklarıdır.

İbadet ederlerken gösteriş yaptıkları, inandıkları için değil, inanları aldatmak için ibadet ettikleri söylenmektedir. Toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel hayatını bozmaya çalıştıkları, kötülüğü besleyip büyüttükleri, iyiliği, barışı, adaleti, huzuru ve yardımlaşmayı engelledikleri ifade edilmektedir.

Mazlumlara ve hak ehline kin besledikleri, onlar hakkında yalan haber uydurarak yaydıkları ve onlara sürekli düşmanlık yaptıkları karakteristik özelliklerinden bahs edilmektedir.

Bu yılki Birleşmiş Milletler seremonisine katılmak için New York’a giden, sözde Müslüman muktedirlerin hali, Kur’an’daki münafıkların anlatımına rahmet okutan cinstendi.

Konuşma metinleri ve açıklamaları kendi iç kamuoyuna ve toplumlarını manipüle etmeye yönelikti.

Trump’un temsilcisi Barack’ın dediği gibi, her biri Trump’tan icazetlerini yenileme yarışına girmişlerdi.

Yöneticileri oldukları devletlere geri döndüklerinde ise, münafık gazeteci ordularını arkalarına alarak, cuma namazları çıkışlarında, bizler mücahitler olarak, cihat ilan ettik ve Ey İsrail, ey Amerika şimdi gör ne yapacağız biz sizlere…

Gerçeğinde ise, Kur’an’ın münafıklık özellikleri diye tabir ettiği zelil, korkak ve sinsice yaşamlarını şatafat içerisinde sürdürmeye devam etmekteler.

Büyük "mücahitler" bu yıl kendi aralarına yeni bir "mücahidi "de transfer ettiler. Ahmet-Al Şara, nam-ı diğer, Colani.

Şeriat, Allah, Muhammed, adalet ve cennet diyerek, milyonlarca Müslüman ve günahsız insanın kanını döktüler.

45 yıl önce islam toplumlarını Allah, Muhammed, Ali ve Hüseyin adını kullanarak saltanat alanlarını geliştirenlerin bir tekrarını münafık muktedirler bizlere yeniden yaşatmak istemekteler.

Devrim yaptıklarında sözde İslam alemine adalet ve refah getireceklerdi! İslam alemine 45 yıldır ihraç ettikleri ise fakirlik, cehalet, yıkım, kan ve göz yaşıdır.

Yahudi ve Hristıyan düşmanlığı üzerinden İslami toplulukları rahat aldatanlar, meşruiyetlerini ise Trump ve arkadaşlarından almaktadırlar.

Sıradan bir Müslümanın komşusu olan Yahudi ve Hıristiyan’a selam vermesini küfür ve ihanet olarak gösterenler, New-York’ta iktidar mazbatalarını, muktedirlik yapan para putunun rahiplerinden almaktalar.

Kur’an’ın deyimi ile münafıklar; güçlülere karşı korkak, mazlumlara karşı da bir o kadar düzenbaz ve acımasızdırlar. Sadece Suriyede milyonlarca insan katl edildi, onlarca şehir yerle bir edildi, yüzbinlerce kadın tecavüze uğradı ve milyonlar kendi topraklarından zorla sürüldü. Netice ise, yıllardır terörist ve cani olan birinin, BM’de sistemin adamı olduğu hakikati yüzümüze bir kez daha çarpmış oldu.

Bu oyun 1979’da İran İslam Cumhuriyeti adı ile İrani milletlerin, devrim ve adalet arayışları kullanılarak sergilenmişti. Milletlerin Şah’ı devirerek elde edebileceklerini düşündükleri refah, huzur ve özgürlük yerine, bir avuç muktedirin Rusya, Kuzey Kore ve Çin’e bağlı muktedir olma çabasından başka bir şey değildi. Suriye’nin devrik zalim ailesi de, iktidar meşruiyetini bu bloktan almaktaydı.

Bu defa Suriye’de, İslam’ın selefi ve sünni ifrat biçimi kullanılarak yola devam edileceği işareti var. Çiçeği burnunda yeni bir münafık ve onun etrafında, münafıklığı tanımayan milyonlar var. Bir elli yıl da bununla bizleri sömürecek olan büyük münafıkların keyfine diyecek yok.

Bir Ayet-i kerime ile yazımızı noktalayalım: “Bu dünyada kör olan ahirette de kördür.“ (İsra 72)

Müslüman toplumlar, münafıkları çok iyi tanımadıkları ve teşir etmedikleri sürece, dünyada ve ahirette kör ve zelil olmaya devam edeceklerdir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.