Değerlerin hırsızları
Ahmet TURHALLI yazdı —
- Değerlerimizi çarçur ettirmemek ve başkalarına çaldırmamak için elli senedir kan, alın teri ve gözyaşı ile bu değerleri oluşturanların arkadaşları ve ardılları çok dikkatli olmak durumundadır.
Hayatımızda cereyan eden olay ve olguları tahlil etmeye çalıştığımızda, insanlık ailesinin emek, alın teri ve kafa yormakla üretmiş olduğu maddi ve manevi birçok değerle karşılaşmaktayız.
Bir taraftan tarihin içerisinden süzülerek gelen manevi ve ahlaki değerler, diğer taraftan insanoğlunun emeği ve alın teri ile oluşturulan maddi değerler vardır. Bu değerler ve gelişim günümüz insanını bu seviyeye taşımıştır.
İnsanlık olarak gözümüze çarpan birçok maddi ve manevi değerlerin gerçek sahipleri ekseriyetle bilinmemektedir ya da gerçek sahipleri gölgede kalmaktadır.
Dinler tarihi ve insanlık tarihine göz atıldığında ve işin aslı araştırıldığında, değerlerin nasıl çalınıp başkalarına mal edildiği ortaya çıkmaktadır. İnsanlık tarihimiz iktidarları ellerine geçiren muktedirlerin istem ve planlamaları ile yazılmış olduğundan dolayı, ancak hukuka mal olmuş bu terimle, bu değerler hırsızlığını “nitelikli dolandırıcılık”la izah edebiliriz. Değerleri çalma ve değiştirme sadece tarih sayfalarında ve geçmişte kalan bir uygulama değildir. Bilakis günümüz teknolojisi kullanılarak daha fazla ve daha nitelikli değerler hırsızlığı yapılmaktadır.
Şahıs, cemaat ve toplumların bin bir emek ve hizmetle ortaya çıkarmış oldukları değerler, daha sonra muktedirler tarafından çok ince bir yaklaşımla çalınmışlardır.
Bu değerler hırsızlığı öylesine nitelikli bir hırsızlık ki, fark edilmesi imkansızdır.
Hz. Musa as Tur dağına çıkıp geri geldiğinde, Samiri onun emekle oluşturmuş olduğu değerlerini çalarak, dininin içeriğini boşaltmaya çalışmıştı. Yani Hz. Musa daha hayatta iken 40 günlük bir ayrılmada bunlar yaşanmıştı.
Firavun ailesi yüzbinlerce kölenin emek ve kanları ile inşa ettikleri piramit ve şehirlerin sahibi olarak görülmektedir. Gerçeğinde ise o piramitleri ve şehirleri kölelerin emekleri ortaya çıkarmıştır.
Hz. Muhammed’in ilk sahabeleri ve en yakın arkadaşları İslam’ın yükselen değerlerini, hizmet ve kanları ile oluştururken, onları ve bu değerleri yok etmeye yemin eden Ebu Süfyan sonradan bu değerlerin üzerine konmuştur.
Peygamberin damadı Hz. Ali, kızı Hz. Fatima ve torunları Hz. Hüseyin’le Hasan dedelerinin oluşturmuş olduğu değerler adına katl edildiler. İslam’ın manevi ve ahlaki değerlerine inanmayan ve bu değerlere katkı sunmayan Muaviye ve oğlu Yezit ise İslam’ın manevi ve ahlaki değerlerinin yerine sultanlık ve maddi iktidarlar inşa ettiler. Manevi değerlerin ve İman-i hakikatin içini boşaltarak İslam’ın ahlaki ve manevi değerlerini çalarak yerine maddiyat ve şatafat kurdular. Değerleri çalmakla kalmadılar, var olan değerlerin tahrifini de gerçekleştirdiler.
Saidi Nursi adı ile meşhur olan Saidi Kurdi, Kemalist Türk devletinin zindanlarında ve sürgünlerde hayatını noktalarken onun oluşturmuş olduğu değerler çarpıtılarak, zalim devletin değeriymiş gibi gösterdiler. Şimdi Nurculuk Kemalist devletin çimentosu durumundadır. Sürgün, hapishane, tımarhane ve işkencelerle ortaya çıkarılan değerleri, ona işkence, sürgün ve zindanı uygulayanlar çaldılar.
Hamas ve İsrail arasında Kahire’de yazılan metne baktığımda birçok insani ve dini değerin bugünkü muktedirlerin elleri ile nasıl da çalındığına bir kez daha şahitlik ediyoruz.
“Bu bölgenin, aralarında Hristiyanlık, İslamiyet ve Yahudiliğin de bulunduğu, kökleri bu topraklarda iç içe geçmiş inanç toplulukları için taşıdığı tarihi ve manevi önemin farkındayız. Bu kutsal bağlara saygı gösterilmesi ve kültürel miras alanlarının korunması, barış içinde bir arada yaşama taahhüdümüzün temel önceliğidir. Her türlü aşırıcılık ve radikalleşmeyi ortadan kaldırma kararlığında birleşiyoruz.
Bu bölgenin, ırk, din veya etnik köken ayrımı gözetmeksizin, herkesin barış, güvenlik ve ekonomik refah içinde hayallerini gerçekleştirebileceği bir bölge olması için hoşgörü, insan onuru ve fırsat eşitliğinin güvence altına alınmasını hedefliyoruz” demektedirler.
Bahsi geçen değerlerin birer insanlık değerleri olduğu bilinmektedir.
Kürt ulusal hareketi ve onun emektarları başta şehitler olmak üzere, bütün inançların ve milletlerin bir arada barış ve karşılıklı saygı içerisinde yaşamaları için 50 yıldır bir mücadele sürdürmektedir. Kuşkusuz bu hakikatler KUM öncesinde de varlardı, fakat uygulamalarda ciddi sorunlar yaşanmaktaydı. Alevi, Êzîdî, Hristiyan ve Yahudilerin yok edilmeleri için devletler birlikte çalışmaktaydılar. KUM’un bölgenin dokusunu dikkate alarak geliştirmek istediği birlikte yaşam felsefesi, bölgemizin sorunlarını çözebilecek düzeydedir. Bu yaklaşımı küçümseyenler ve bunlar gerçekleşmesin, sürekli savaşlar ve rant olsun isteyenler şimdi bu değerleri tahrif ederek sözlü olarak çalmaya çalışmaktalar.
Yıllardır kadim bir milletin kültürünü, dilini, örf ve adetlerini çalıp farklılaştıranlar bu metne imza atmaktadır. Bu hakikati çalmaktır. Bu doğru ve çözüm gücü olabilecek tarihi değerleri çalarak ucuza satmaktır.
Kürt milleti yüz yıldan fazla bir dönemdir kendi değerlerini oluşturmak için emek ve can vermektedir. Daha önce bu değerlere düşmanlık edenler, şimdi Kürtlerin kan ve gözyaşı ile yeniden gündeme taşıdığı bu değerleri dilendirmekteler.
Kürdistan ve bir arada yaşamak için verilen değerlerin heba edilmemesi için oldukça dikkatli ve hassas bir mücadele yöntemi uygulamalıyız. Şimdi bizim değerlerimizi çalarak iktidar olmak isteyenler her yerde biteceklerdir.
Değerlerimizi çarçur ettirmemek ve başkalarına çaldırmamak için elli senedir kan, alın teri ve gözyaşı ile bu değerleri oluşturanların arkadaşları ve ardılları çok dikkatli olmak durumundadır.
Gerçekten bir arada yaşama, özgürlük ve huzur için bu yeni sürece yüklenmeliyiz. Hem sürecin selameti hem de değerlerimizin korunması asli görevimiz olmalıdır. Ortalık hırsız kaynıyor.
