100 yıllık kesintisiz kıyam

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Bu yüzyılda Şeyh Said’i yad edenler yine onu anlayanlardı, onun davasına omuz verenlerdi. Bu yüzyıl bize yalancıların, katillerin, din tüccarlarının gerçek yüzünü bir kez daha göstermiş oldu.

1925 hareketi rehberlerinin kanları ile yakmış oldukları meşale, yolumuzu aydınlatmayı sürdürmektedir. Yüz yıl önce hayatlarını ortaya koyarak, ser verip sır vermeyenler, dik duruşları ile tarih ve günümüze ışık tutmayı sürdürmektedir. Bu mezarsız kahramanların torunları, düşmanların karartma ve jenositlerine rağmen, onların izinde yürümeye devam ettiklerini, tarihe ve dünya insanlığına yüz yılda geçse göstermeye devam etmektedir. Bir asırlık mücadele, dile kolay; bütün dünya devletleri Kemalizmin arkasında saf tutarak bu milleti bitirmek için çabaladı durdu. Çok acımasız, gaddar ve vahşilikte sınır tanımayan bir koca asırdan söz ediyoruz. Kürt’ü bitirmek için askeri, siyasi, hukuki olarak her şeyi ortadan kaldırmaya kilitlenmiş bir sistem, Kürt’ün gövdesi üzerinde baş ve Kürdistan’da taş üstünde taş bırakmamaya yemin edilmiş bir yüz yıldır geçmişimiz.

Onlar bizi bitirmeye yemin etmiş, biz de yaşamak için direnmeye ve yok olmamaya ahd etmiş bir milletiz. Onlar gençlerimizi ve yaşlılarımızı darağaçlarına, çocuklarımızı samanlıklara kapatıp yakmaktayken, biz darağaçlarının hemen altında kanla yetişen özgürlük çiçekleri ve samanlıklarda boy veren meşe ağaçları olduk. Onlar yaktıkça bizler çoğaldık, onlar budadıkça bizler filizlendik.

Yüz yıldır, Gelîyê Zilan’da Ağrı’da, Dersim’de Mahabad’ta, Halepçe’de Amude sinemasında ve kutsal ülkemizin her bir taşının altında, her bir ağacının köklerinde yeniden canlandık ormanlaştık, Dicle Fırat olup Basra körfezine aktık, oradan okyanuslara karıştık ve dünyalı olduk. Amerika’dan Rusya’ya Japonya’dan Avrupa’ya kadar her yere serpildik, ülkemizi parçalayan ve yok sayan dünya muktedirlerine karşı dikildik. Yüz yıl sonra dünyanın hepsine biz varız dedik ve onları bizleri görmek zorunda bıraktık.

Bütün dünyaya kendimizi anlattık, ama yanı başımızda bizlere din kardeşi diyenlere bu hakikati kabullendiremedik.

Hatta içimizde kendilerine Müslümanım diyenlere bunu hala kavratamadık.

Allah şöyle söyler: Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilmezsiniz. (Bakara 154)

Evet, bizler iman ettik; hak, hukuk, adalet, insan onuru ve şerefi için mücadele edenler, Allah yolunda mücadele ettiklerinin şuurundadırlar. Onlar ölümsüzdürler ve Allah onları rızıklandırmıştır. Muktedir zorbalar onları katl edip mezar taşlarından korkup tahammül göstermeseler de Allah onların sevgilerini insanların kalp ve akıllarının en üst köşesine yerleştirir. Şüphesiz Allah en doğru söyleyendir: Yüz yıl geçse de onlar yaşamaya devam etmektedirler.

Bu kahramanlardan daha alim, zengin ve güç sahibi insanlar tarihte varlardı, ama şimdi onların sülbünden (soyundan) olan torunları onların isimlerini hatırlamamaktadır. Ama Şeyh Said ve şehit arkadaşlarının söyledikleri son sözleri herkesin dilinde ve her kes yüz yıl sonra onları minnet ve rahmetle anmaya devam etmektedir.

T.C devletinin dini kullanarak Şeyh Said ve 1925 hadisesine ilişkin manipülasyon ve yalan bilgilerin günümüzde de alıcı bulması büyük bir ızdıraptır. Hatta kendilerine “Müslüman Kürt’üm” diyenlerin ve “yolunu takip ediyoruz” diyenlerin bu hezeyanlarla konuşması ise akıl dışı bir durumdur.

Hala şu dillendirilmektedir: Şeyh Said ümmet için savaştı, Kürt ve Kürdistan için savaşmadı denmektedir.

Şu ifade ve propaganda ile Kürtler ve Kürdistan meselesi İslam dışı gösterilmeye ve Müslüman olan Kürtlerin aldatılarak zalim, katil Türkçülük, Arapçılık ve Farsçılığın hizmetine alınmaya çalışılmaktadır. 

Neden hiç kimse Şeyh Şamil’in, Ömer El Muhtar’ın ve daha birçok İslam kimlikli rehberlerin, mücadelelerinden iftiharla söz ederken ve böylesi bir tartışmayı zül sayarken, Şeyh Said ve Kürtler hakkında özellikle bu tartışmaları yapmaktadırlar? Bütün Müslümanlara ulusal kurtuluş mücadelesi farz iken ve bu kıyamlar cihat olarak isimlendirilirken, Kürtlerin mücadelesi farklı gösterilmeye çalışılmaktadır?

Bu mücadele Kürtler ve Kürdistan için değil ise, neden Şeyh Sait bir Türk, Fas, Arap alim, şeyh ve cemaatine mektup göndermemiştir?

Neden Şeyh Said Kürt şeyh, molla ve beylerine mektuplar kaleme alıp göndermiştir?

Neden hiçbir Arap, Türk ve Fars şeyhi, mollası ve cemaati Şeyh Said’e yardım etmemiştir, bu mücadeleye destek sunmamıştır?

Yüz yıl geçmesine rağmen, neden hiçbir Türk İslamcısı ve cemaati Şeyh Said’in mezar yerlerinin gösterilmesi ve kemiklerinin geri alınması için tek bir kelime etmemektedir?

Bu yakıcı hakikat bütün çıplaklığı ile ortada iken, hala Kürtler içerisinde kendine müslümanım diyen sözde cemaat ve cemiyetler, Şeyh Said ümmetin şehidi o ümmet için şehit oldu dediklerinde, kimlere ve hangi sisteme hizmet edip güçlendirmektedirler?

Bu soruları çoğaltmak mümkün, ama Kur’an’ın dediği gibi akl eden kişi ve topluluklar nerede?

Bu yüzyılda Şeyh Said’i yad edenler yine onu anlayanlardı, onun davasına omuz verenlerdi.

Bu yüzyıl bize yalancıların, katillerin, din tüccarlarının gerçek yüzünü bir kez daha göstermiş oldu.

Şeyh Said’in torunları onun davasına omuz verip bedel ödeyenlerdir.

Hapishanelerde çürümeyi göze alanlar, dağlarda onun vasiyeti için çarpışanlar, onun mücadelesi için bedel ödeyenler onun gerçek torunlarıdır. Diğerleri onu kullanarak rantçılık yapanlardır. Şeyh Said’in davası İslam‘ın Kürtlere ve Kürdistan’a verdiği hak davasının ta kendisidir. Kürt ve Kürdistan davasına sahip çıkmayanlar, İslam’ı ret etmektedir.

Bu dava hak ve hukuk davasıdır. Bu hakkı savunmayanlar, sessiz kalanlar ve çarpıtanlar ya İslam’ı tanımamaktadır ya da en değme münafıktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.