Müslüman kılığına bürünmüş din tacirleri

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Hepsi çok iyi Müslüman ve Allah seven olduklarını anlatır. Kanunlarına "Şeriat" diye yazdırır, ellerinde Kur‘an dillerinde Peygamberin hadisleri ile ortalıkta dolaşır, kameralar karşısında namaza durur ve sonra gidip lüks otellerde ejder meyvesi ile iftar açarlar.

Tufeyli iktidar İslamcılığının Şii versiyonu olarak Kur’an ve Muhammed-i İslam’a karşıt bir zihniyet taşıyor ve açıklamaları ile bunun ispatını gerçekleştiriyor. Bunların zihin yapısı sinsi ve acımasızdır. Kendi iktidarları için, insanları kafir, dinsiz ilan etmekten çekinmezler. Mazlum ve haklı bir milleti, şeytan ya da yılan olarak isimlendirmekten çekinmezler. Onlar için önemli olanın din, iman, hak ve hukuk olmadığı bilinmelidir. Allah’a inan birilerinin bir milleti yılan ve onu yok etmenin hedef olarak göstermesi nerede, hangi ayet, hadis ve vicdanda yeri vardır? Onların arkasında duran İran da kendisini İslam cumhuriyeti olarak tanımlamaktadır. İnsanlar ve vatandaşları hak iddia ettiklerinde, Allah ve din düşmanları ilan edilerek idam edilmekteler. Rusya, Çin ve ABD ile her türlü ilişki içine girerler, silah alışverişinden tutalım ekonomiye kadar her cephede onlarla birlikte hareket ederler, ama başkalarını işbirlikçi ve şeytan diye isimlendirirler.

Tufeyli ve onun gibi zihniyet sahiplerinin Kur’an’i ifadelerle anlatımına baktığımızda şeytandan daha kötü karakter taşıdıklarını göreceğiz.

Tufeyli İslam aleminin en mazlum milleti Kürtleri direkt hedefe koymakta ve yılanın başı olarak göstermektedir. Yılan diye isimlendirdiği millet Kürt milletidir. Kürt vatanı "Büyük Şeytan" dedikleri İngilizler, Fransızlar, Ruslar ve diğer dünya devletleri tarafından dört parçaya bölünerek; İran, Irak, Suriye ve Türkiye’ye hediye edilmiştir. Vatanı parçalanıp bölünürken, bir tane Sünni ya da Şii Müslüman "Kürtler Selahattin’i Eyyubi’nin torunlarıdır, Kürtler 1400 yıldır İslam dinine ve İslam alemine hizmet etmekteler, Kürtler bizlerin kader ortaklarıdır, bizler onların vatanlarının parçalanmasına razı gelmeyiz ve onların haklarının ellerinden alınmalarına rıza göstermeyiz" bunu söyledi mi? Tam tersine Kürdistan’ın parçalanıp onlara verilmesi durumunda İngilizler ve Ruslar için her türlü hizmeti yapma anlaşmaları yaptılar. Kürtleri onların verdikleri silahlarla fermanlara tabi tuttular. Kürt’ün dilini, kültürünü, medresesini, mezhebini ve varlığını yasakladılar. Kürt'ün çocuklarını asimile edebilmek ve onları devletin dinine inandırmak için kardeşlik adı altında kendi ana babalarına, milletlerine ve vatanlarına düşman yetiştirdiler.

Kur’an’ın İblis’i bize tanıttığı karakter:

1- Sinsi ve yalancıdır. (İbrahim suresi 22) İktidarcı İslamcılık sinsi ve yalancıdır, Müslümanları ve insanları manipüle eder, Ruslarla çalışırken onun ortağıdır, İngilizlerle iş tutar, başkalarını işbirlikçi gösterir. Katil ve terörün alasını uygular, başkasına terörist ve dinsiz der.

2- İnsanlara korku vermeye çalışır. (Ali İmran suresi 175) Dikkat edilirse, adı geçen Tufeyli ve onun babaları, İran, Türkiye insanları korku ile hükümranlık altında tutmaya çalışırlar. Öldürme, kafa kesme, aç bırakma, işkence ve ceza evleri ile ayakta kalmaya çalışırlar. 

3- Müminlerin arasını bozmaya çalışır. (Maide Suresi 91) Sünni, Şii, Selefi, Kürt, Türk, Arap, Yahudi, Hıristiyan, Êzîdî, Alevi ve Durzi diye bütün kesimleri ötekileştirirler ve bu çatışma üzerinden iktidar devşirirler. Kendileri dışında hiç kimseye hayat hakkı tanımazlar

4- İnsanları sözde onlara iyilik yaptığına ikna etmeye çalışır. (Araf Suresi 20) Hemen hepsi iyilik meleği kesilir. İnsanların kanını emerler, bütün varlıklarını ellerinden alırlar ve sonra onlara kuru ekmek dağıtarak, iyilik yaptıklarını söylerler. Yer altı ve yer üstü bütün zenginlikleri sömürürler, yol yaptık, köprü yaptık, silah ürettik ve sizleri dış güçlerin şerrinden korumaktayız derler.

5- Ve onlara (Adem ile Havva’ya) elbette ben size öğüt verenlerdenim diye de yemin etti.” (Araf 21) Hepsinin sakalı, cüppesi, Müftüleri, Vaizleri, din adamları vardır, bunlar sözde insanlara öğüt verirler, ama bu İblislerin günahlarını sevap ve yardım diye öğütlerler.

6- Allah’ın adını kullanarak saptırmaya çalışır. (Fatır suresi 5) Hepsi çok iyi Müslüman ve Allah seven olduklarını anlatırlar. Kanunlarına Şeriat diye yazdırırlar, ellerinde Kur‘an dillerinde Peygamberin hadisleri ile ortalıkta dolaşırlar, kameralar karşısında namaza dururlar ve lüks otellerde ejder meyvesi ile iftar açarlar.

 7- Yalan vaatlerde bulunur. (İbrahim Suresi 22) Bütün hayatları yalan vaatlerde bulunmakla geçer. Adaleti, huzuru ve refahı getireceklerini söylerler. Dünyanın en iyi yönetimleri olduklarını söylerler. Ama kendi vatandaşlarını insan yerine koymazlar. Gaz bulurlar, petrol bulurlar, maden bulurlar, vatandaşları ise sadece yalan vaatlerle kendilerini avuturlar.

8- Kuruntulara ve kuşkulara düşürmeye çalışır. (Nisa 119) Toplumu parçalara bölerler. Kuşku ve korku yayarlar. Beka sorunu var, dış güçler bizi kıskanıyor, bize saldıracaklar diye sürekli kuşku ve korku oluştururlar. Dış güçlerle ticaret yaparlar, anlaşmalar imzalarlar, onlarla aynı sofralara otururlar. Topluma da dış güçler bizi parçalamak istiyor diye yaygara koparırlar.

9- Fakirlik korkusu vermeye çalışır. (Bakara 268) Milleti en kötü şartlarda yaşattıkları halde, biz olmaz isek daha beterini yaşayacakları korkusunu işlerler. Onlar iktidardan düştüklerinde bir lokma kuru ekmeği dahi bulamayacakları korkuyu köpürtürler.

10- Kibir vermeye çalışır. (Sad Suresi 73) Millet açlık sınırında, hatta o sınırın altında çöplerden sebze meyve toplar, iş gücü ve alım gücü olmadığı halde bunlar bütün dünyaya posta koyduklarından bahs ederler. İran ve Türkiye dünyaya hükm ettiklerini ve dünyanın onlardan korktuklarını anlatır. "Ey ABD ey İsrail" diye nara atarlar ama gariban ve mazlum Kürt'ün dışında herkesin postallarını yalarlar. Mazlum ve kimsesiz Kürt’e çalım satarlar, siz kim devlet, hak ve hukuk kim derler. 

Bu zihniyetin ve bu İblislerin tanınması için Hz. Süleyman’ın "Dervis ve Kuş" hikayesi ile yazımızı sonlandıralım.

Bir gün yaralı bir kuş Hazret-i Süleyman'a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Süleyman dervişi hemen huzuruna çağırtır ve sorar:

"Bak! Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?"

Derviş kendini şöyle savunur: "Sultanım, kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yaklaştım yine kaçmadı. Teslim olacağını düşünüp atladım. Yakalayacağım esnada kaçmaya çalışınca kanadı kırıldı. "Hz. Süleyman "Bak! Bu adam haklı, niye kaçmadın? O sinsice yaklaşmamış, hakkını savunabilirdin? Şimdi kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun" diyerek kuşa söyler. Kuş kendini savunur: "Onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsa hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez dedim! "Hz. Süleyman, kuşun bu savunmasını doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister. "Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın!" diyerek emreder. Ancak bu emre kuş itiraz eder: "Efendim, sakın böyle bir şey yaptırmayın!" diyerek öne atılır. Hz. Süleyman "Neden?" diye sorar. Kuş sebebini şöyle açıklar: "Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi onun üzerindeki derviş kıyafetini, elbisesini çıkarın. Çıkarın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra bir daha ona aldanmasın!"

Bizlerde dinimiz adına konuşan bu iblislerin cüppesini çıkaracak, sakallarını keseceğiz. İşte o zaman İslam da müslümanlar da, kuşlar da rahat hareket edecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.