Almanya'da yerel seçimler ve Kürtler
Ahmet TURHALLI yazdı —
- Kendi ülkelerinden zorla göçertilen, Almanya ve Avrupa genelinde birçok ayrımcılık ile boğuşan Kürtler, Almanya’nın siyasetine ikinci ve üçüncü jenerasyon olarak görünür olma çabaları takdire şayandır.
Bu yıl, 14 Eylül’de, Almanya’nın en çok nüfusuna sahip NRW de yerel seçimler gerçekleşti. Geçen hafta yapılan bu seçimlerde, Alman aşırı sağcı parti AFD oy potansiyelini beklenenin çok daha üstüne çıkarmayı başardı.
Çok göç alan Almanya’da ekonomiden sosyal yapıya, toplumsal yapıdan kültürel yapıya kadar birçok alanda ciddi problemler yaşanmaktadır. Bu problemlere pratikte istenilen çözümü geliştiremeyen Alman siyaseti; İslamofobi ve yabancı düşmanlığına alan açarak sorunları dengeleyebileceği bir politika izlemektedir. Bu politik stratejiden ötürü Alman milliyetçisi olarak tanınan ve propagandası devlet eli ile yapılan AFD, yabancılara karşı şiddeti, onları geldikleri yere geri gönderme söylemi ile gelişim göstermektedir. Avrupa’da, genel anlamda Almanya’da ise özel olarak tırmandırılan aşırı milliyetçi akımların Avrupa’nın geleceğini zehirlediği halde durdurulmaması, aksine gittikçe popüler hale getirilmesi tehlikeyi zirveye taşımaktadır.
Alman solcu, liberal ve demokratları ise bu duruma karşı cılız bir ses çıkarmaktalar. Bu gerçekliğin sesiz ve gürültüsüz yoluna devam etmesi ise, yabancılar başta olmak üzere, hiç kimse için hayra alamet değil. Büyük bir olasılıkla Avrupa devletlerinin göçmenler politikası da bu strateji çerçevesinde yürütülecektir. Avrupa devletlerine çeşitli gerekçelerle göç eden göçmenler tedirgin edilecek ve yeni göçmenlerin gelmesi engellenecektir. Sınırlarda aşırı kontrol, mahkemelerde acele kararlar almak ve küçük gerekçelerle göçmenleri deport etmek bu politikanın hukuki ve güvenlik ayakları olmaktadır.
AFD’nin bu yükselişi sıradan ve kendiliğinden oluşan bir durum gibi ele alınmamalıdır. Bu yükseliş ve büyüme ile göçmenlere açıktan psikolojik korku enjekte edilmektedir. Almanya bu politikayı bir denge unsuru olarak kullanmakta ve göç meselesini kabul edilebilirlik sınırlarına çekmeye çalışmaktadır. Özellikle Gelsenkirchen, Duisburg ve Hagen gibi yabancı nüfusun yoğun yaşadığı alanlarda, aşırı sağın oylarını üç- dört kat artırması, Alman devletinin de bir plan dahilinde bu işi yürüttüğü savımızı doğrulamaktadır.
NRW de en büyük oy kaybının Yeşiller’de yüzde %6, SPD%2, CDU%1, FDP ise %2 dir. AFD ise, oy oranını %4 ten %15’e çıkarmış durumdadır.
En çok yabancının ve sol eğilimli partilerin aktif olduğu NRW eyaletinde durum bu iken, gelecek seçimlerdeki sonuçlarda AFD’nin iktidar ya da iktidar ortağı olması kaçınılmaz görülmektedir.
Kürtlerin isim düzeyinde de olsa görünür olması ise olumlu bir gelişmedir. Kendi ülkelerinden zorla göçertilen, Almanya ve Avrupa genelinde birçok ayrımcılık ile boğuşan Kürtler, Almanya’nın siyasetine ikinci ve üçüncü jenerasyon olarak görünür olma çabaları takdire şayandır. Kürt gençlerinin girişken ve girişimci olmaları, risk almaları onları daha da görünür kılacaktır. Ekonomik alanlarda girişimcilikte sürekli gelişim gösteren Kürtler, Almanya’nın ekonomisine ciddi anlamda katkı sağlamaktadır. Gıda sektörü başta olmak üzere, inşaat ve küçük işletmelerde de yaygınlaşan bu girişimcilik, mutlaka siyasete de yansımalıdır. Biz kadim bir millet olarak, yaşadığımız bu sürgünü ve mülteciliği ülkemiz ve milletimiz için bir kazanıma dönüştürebilmeliyiz. Her alanda girişimciliği teşvik etmeli, bilim ve Akademi alanlarına da genç neslimizi doğru yönlendirebilmeliyiz.
Özellikle yerel seçimlerde, yerelde yaşayan halkımızın sorunlarını çözme ve onlara yerelde yardımcı olabilmek, yerel otoritelere girebilmek için daha fazla siyasete girebilmeliyiz. Birinci ağızdan aracısız olarak milletimizin tarihini, kültürünü, dilini ve dinlerini üzerinde yaşadığımız coğrafyaya anlatmış olacağız. Bu durum halk diplomasisi denilen olgunun, yereldeki halkla ortaklaşa yürütülmesidir.
Yerel yönetimler devletlerin kan aktaran damarları olmaktadırlar. Yerel seçimlerde belediye başkanlıkları, belediye meclisleri ve entegrasyon meclislerinden oluşmaktadır.
Hem belediye başkanlıkları ve meclisleri hem de entegrasyon meclislerine girmek ve o organlarda çalışmak, milletimiz için hayatidir.
Her il, ilçe ve beldede mutlaka bu organlara girmek için çaba sarf etmeliyiz. Millet olarak yavaş yavaş bulunduğumuz ülkelerin yönetim kademelerine girebilmeliyiz. Bu organlara girerken çalışkan olmalı ve bulunduğumuz alanda kaliteli hizmetler yapabilmeliyiz. Yerel yönetimlerde bu çalışmaları gerçekleştirdiğimizde millet olarak büyük bir sempati kazanmış olacağız. Bu sempati ile hedefimiz olan ülkemizin ve milletimizin özgürlük mücadelesinde birer başarılı diplomat olarak sorumluluklarımızı yerine getirmiş olacağız.
