Rejimin manevra arayışları

Aykan SEVER yazdı —

  • TC, ABD yönetiminin olası yeni politikalarına uyumu yakalamanın yollarını ararken aynı zamanda Rusya ile de en azından kendi aleyhine köklü bir biçimde değişiklik olmayacak tarzda mevcut ilişkisini korumaya çalışıyor. Fakat özellikle Ukrayna ile yapılan ortak SİHA üretimi türünden anlaşmalar Biden’ın hoşuna gidebilir ama Putin’in sanmam.

 

TC içinde bulunduğumuz postmodern karakterli yeniden paylaşım savaşı dahilinde farklı cephelerde itişme kakışmayı da kapsayan bir tarzda çeşitli manevralarla yeni bir rota çizme arayışında. Çünkü daha önce var olan büyük güçleri karşılıklı kullanarak sürdürülen emperyal politikalar tıkandı. S-400 bağlantılı ABD’nin gündeme getirdiği yaptırımlar bu doğrultuda son uyarı oldu. Pompeo ve temsil ettiği güçler giderayak bizi yaptırımların ne zaman gündeme geleceği konusunda fala bakmaktan kendilerini de daha fazla gülünç duruma düşürmekten kurtardılar. Eğer TC, S-400’lerden kurtulmak için geri adım atmazsa yaptırımların Biden döneminde de sürmesi kaçınılmazlaşır. Tabii o zamana kadar TC’nin çatırdamakta olan iktidar bloğu bütünlüğünü koruyabilirse…

Sözü tekrar TC’nin son dönemdeki manevra arayışlarına getirecek olursak, çeşitli cephelerde TC’nin, ABD ve AB’ye “kullanışlı bir ortak” olabileceği yönünde mesajlar vermeyi artırdığı görülüyor. Bunlardan biri Ukrayna. TC son dönem Ukrayna’ya verilen askeri ve siyasi desteğini büyüttü. Bunun Ukrayna yönetimine verdiği cesaretle ülkenin doğusunda savaşın tırmandırılma ihtimali yüksek. Bu bölgede yaşayanlara Rus pasaportu dağıtan Putin yönetiminin vereceği tepki de muhtemelen geçmiştekine nazaran şiddetli olacaktır.

Azerbaycan-Dağlık Karabağ cephesinde ise TC altılı platform (Türkiye, Azerbaycan, İran, Gürcistan, Rusya ve Ermenistan) önerisiyle gerçekte bir barış zemininden çok kendi emperyal politikalarını başka bir formda tanımlamış oluyor. Burada İran’la vuku bulan “şiir krizi” günün sonunda İranlı yetkililerin bir kasıt olmadığı türünden alttan alan açıklamalarıyla sonuçlanıyor gibi gözükse de gerçekte biten bir şey yok. Mevzu bahis şiir bilerek, isteyerek seçilmişti. Fiilen aynı cephede yer alınan İsrail’le dolayısıyla ABD ile bir yakınlaşma arayışının ifadesiydi. Dağlık Karabağ savaşında aynı tarafta yer alan İsrail, her yerde TC ile aynı pozisyonda değil. Son dönem Arap ülkeleriyle açıktan resmi ilişki kurup (İsrail’i tanıyan ülkelere yakında Endonezya ve Umman’ın da katılması bekleniyor.) hatta bunu müttefikliğe taşımaya yönelen ayrıca bölgede Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır’la ortak tavır alan İsrail’e karşılık Katar’dan başka “dost”u olmayan TC. Kaldı ki Katar’la yakın ilişkilerin de nereye kadar süreceği belli değil. AB derseniz Biden yönetimiyle birlikte TC’ye karşı bir politika geliştirmeye hazırlanıyor. Bu koşullarda sağdan soldan toplanan ganimetlerin, haraçların TC ekonomisine yetmeyeceği de aşikar. Bu yüzden rejim “ABD ile arayı düzeltmenin yolu İsrail’den geçiyor” türünden anlaşılan kendine bir “fikir” oluşturmuş ve bu doğrultuda arayışlara girmeye başlamış.

TC’nin İsrail’le birlikte hareket etmesi halinde “kazan-kazan” formülünün işleyeceğine dair uluslararası basında yazılar bir süredir peydah oldu. Muhtemelen daha fazlası da gelecektir. Fakat bu kez çok daha avantajlı pozisyonda bulunan İsrail, Trump’la fotoğrafını sosyal medya hesabından kaldıran Netanyahu böyle bir alışverişe razı olur mu orası belirsiz. Olduğu takdirde ise beklentileri de artar. Özetle “Azeri petrolünü gazını birlikte yağmalarız, Doğu Akdeniz’de çıkan petrol-gaz ikimizin olur…” lafları yetmeyebilir. Ayrıca Rusya ya da başkaları da yağmadaki paylarını kolayca terk etmezler. Bu çerçevede İran ve Rusya’nın S-400 yaptırımları sonrası TC’ye sahip çıkan yaklaşımları elbette şaşırtmıyor, beklentileri var.

TC, ABD yönetiminin olası yeni politikalarına uyumu yakalamanın yollarını ararken aynı zamanda Rusya ile de en azından kendi aleyhine köklü bir biçimde değişiklik olmayacak tarzda mevcut ilişkisini korumaya çalışıyor. Fakat özellikle Ukrayna ile yapılan ortak SİHA üretimi türünden anlaşmalar Biden’ın hoşuna gidebilir ama Putin’in sanmam. Rusya ile var olan kırılgan bağımlılık ilişkilerini İdlib’de atılan geri adımlar kurtarmaya yetmez. Ayrıca Rusya’nın genel çizgisinde görüntünün haricinde sorunları/ilişkileri kompartımanlara ayırmak gibi bir yaklaşımın olduğu pek söylenemez, ancak bu taktik düzeyde mümkün. Onlar da kuşkusuz daha fazlasını isteyeceklerdir.

Manevraların, pazarlıkların hızlanacağı bir sürece giriyoruz. Yukarıda yazdıklarımdan bir kısmı muhtemelen siz bu yazıyı okurken “di’li geçmiş zaman” kipiyle de okunabilir hale gelir. Bütün bunları “miş’li geçmiş zaman”a havale ettiğimiz günler de gelecektir…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.