Savaşa karşı insan toplumsallığını savunmak!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Zelenski ile Putin ve Erdoğan’ın ne derece faşist oldukları AİHM'e intikal eden dosyalardan bellidir. AİHM’e göre Rusya ve Türkiye'nin ardından Ukrayna hak ihlalleri sıralamasında üçüncü sıradadır.

Genelde savaşlara, özelde Rusya- Ukrayna’a savaşına devlet ve iktidarların yaklaşımları çıkara dayalı olup, jeo-stratejik ve jeo-politiktir. Egemenlikçi sistem dışındaki sol ve sosyalist farklı çevre ve kişilerin savaşa yaklaşımları kendi siyasal ve ideolojik öncelikleri ekseninde olmakla birlikte, yorum ve çözüm önermeleri daha çok devlet eksenli olmaktadır.

Rusya ve Putin ile ilgili sıradan insanların bile fikir sahibi olduklarından hareketle Zelenski ile ilgili kimi bilgileri paylaştıktan sonra bu haftaki köşe yazımı savaşa ayırmak istiyorum. Zelenski, 2019 Temmuz’ unda % 75 oy alarak seçilmişti. Seçim öncesinde Minsk anlaşmasına bağlı kalarak Doğu Ukraynalılarla diyalogu savunmuş, Donetsk ve Lugansk ile masaya oturacağını vaat etmişti. Onun diyalog ve çözüm vaadi, alınan bu yüksek oyda payı oldukça yüksektir. “İktidar kirletici, mutlak iktidar mutlak kirleticidir” sözü gereğince iktidara oturunca verdığı sözleri unutmuş, Neonazileri yedekleyerek diyalog ve çözüm yerine, Nato’nun gücüne güvenerek çözümsüzlükte ısrar etmiştir.

Kendisinden önce Ukrayna Komünist Partisi’nin yasaklanıp feshedilmesi ile yetinmeyen Zelenski, tüm muhalefet partilerinin faaliyetlerini yasaklamış, basın yayın üzerinde sansür, toplum üzerinde otoriter faşizan uygulamaları ile Putin ve Erdoğan’dan geri kalmamıştır.

Bugün Ukrayna yanlısı kesilen batıdan bu faşizan uygulamalara hiçbir tepki yükselmediği gibi Rusya karşıtlığını körüklemede Zelenski’ye arka çıkmış, Onu savaşa teşvik etmiş, Ukrayna'nın "demokrasi ve özgürlük için" savaştığı yalanları ile geniş toplum kesimlerinde savaşa rızalık üretmeye bakmışlardır. Halbuki, Zelenski ile Putin ve Erdoğan’ın ne derece faşist oldukları AİHM'e intikal eden dosyalardan bellidir. AİHM’e göre Rusya ve Türkiye'nin ardından Ukrayna hak ihlalleri sıralamasında üçüncü sıradadır.

Zelenski’nin içine düştüğü bu açmazını, Putin Rusya’nın hegemonik yayılmacılığı için fırsata dönüştürmüş, işgale kalkışmıştır. Aradan geçen zamana rağmen ön görülen hedeflerine ulaşmamış olması, başta NATO olmak üzere batı emperyalist blokun Rusya karşıtlığında Ukrayna’ya arka çıkmış olmalarındandır. Kırk yıla yakındır devam eden üçüncü dünya savaşının bir tarafını Rusya temsil ediyorsa, diğer tarafı da ABD dolayısıyla NATO temsil etmektedir. ABD’nin kırk yıldır kaos yaratma, kaosu yönetme üzerinden geliştirdiği vekalet savaş stratejisini kuzeyde devletler arası savaşa dönüştürmüştür. NATO’ ya bağlı emperyalistleri de yedekleyen ABD doğrudan değilse bile dolaylı savaşın tarafı konumundadır. Devletçi sistem savaş olmadan varlığını sürdüremez. Sürekli el koymak, işgal etmek, kanser hücresi gibi çevresine yayılmak ve yaygınlaşmak ister. Yıkıcı, yokedici, toplum ve ekolojik yıkım anlamına gelen savaşın devlet ve iktidarla direk ilişkisi vardır. İnsanlıktan sapma olan devlet ve iktidar ortaya çıkmadan önce savaş kavramı bilinmiyor, savaşlar yaşanmıyordu. Eşitsizlerin eşitliğine dayalı doğal seleksiyon yaşanıyordu. Ne zamanki Sümer Rahip devleti ortaya çıkar doğal seleksiyon yerine, kâr ve iktidar için savaşlarda yaşanmaya başlar. Bu temelde savaşın haklısının olamayacağını son Rusya-Ukrayna savaşında da görmemiz mümkündür.

Neolitik Tarım Devrimi’nin demokratik komünal değerler sahibi halklar ve inançlar tarih boyunca devlete ve iktidara bulaşmamakla kalmazlar, devletçi iktidarcı güçlere karşı ahlâki ve politik değerlerini koruma savunması içinde olmuşlardır. Paylaşma, dayanışma ve ortaklaşmanın ahlâki değerleri ile hak, adalet, eşitlik ve özgürlük esaslı politik değerlerini sahiplenme ve korumanın meşru savunması içinde olan halklar ve inançları, devletçi ve iktidarcı sistem hep itibarsızlaştırma ve kriminalize etmeye bakmıştır. Katliamı, soykırımı, işgali ve ilhakı kendisine hak gören devletçi sistem, en sıradan hak sahiplerini terörist ve bölücü diye yaftalamaktan geri durmuyor. Halbuki egemenlikçi sisteme karşı haklı ve meşru olan mücadele ezilenlerin, mazlumların ve yoksulların hak mücadelesidir.

Ortadoğu’da açığa çıkan devletçi sisteme karşı toplumun haklı mücadelesinin yanında olmak adına ortaya çıkan Peygamberlerin ilk çıkışlarında bayraklaştırdıkları değerler, hep demokratik komünal değerler olmuştur. Süreç içerisinde dinleşmekten ve devlet dinine dönüşmekten kendisini kurtaramamışlardır. Dinleşmeyen ve devlet dinine dönüşmeyen Alevi inancı, devlete ve iktidarlara bulaşmadan demokratik, ekolojist, hümanist ve özgürlükçü değerleri ile her dönem Ocaxlar sistemi üzerinden kendisini güncelleyerek toplumsallaştırmasını bilmiştir. Savaşa karşı barışı, hiyerarşiye karşı eşitsizlerin eşitliğine dayalı toplumsallığı var etmede, Alevi inancının bu tarihselliği bize önemli olanaklar sunmanın dinamizmine sahiptir.

Zalime karşı mazlumların yanında olmanın etik değerine sahip Aleviler, bu nedenle tarih boyunca ağır travmalar yaşamış, katliam ve soykırımlardan geçirilmişlerdir. Buna rağmende devlete ve iktidara bulaşmadan canlı- cansız tüm varlıkları hak sahibi görmeye, 72 millete bir nazarda bakmaya, tarihi direnişçi çizginin evrensel değerlerini taşımaya devam etmişlerdir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.