Tecride son, Öcalan’a özgürlük!

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • 24 yıldır tek kişilik özel bir İmralı hukuku yarattılar. Bütün yasaları tek kişinin tecridi ve imhası hedefine göre değiştirdiler. Tek kişilik yasa, tek kişilik yargı, tek kişilik zindan tek kişilik hücre…

Öcalan şahsında Kurdistan ve Orta Doğu halklarına yönelik başlatılan Uluslararası Komplo, 24 yılı geride bırakıp 25. yılına giriyor. Bu nedenle halkların artan tepkisine ve yükselen direnişine şahit oluyoruz. Bu yıldönümü nedeniyle bazı gerçekleri hatırlatmak ve geleceğe yönelik görüşlerimizi belirtmek gerekiyor.

Her şeyden önce uluslararası entegre bir saldırı olan bu komplonun amacını unutmamak gerek. Komplocuların kendilerinin de açıkça söylediği gibi amaçları Önder Öcalan yoldaşı kaçırıp tutsak ederek teslimiyete zorlamaktı.

Çok önceden, Öcalan daha Orta Doğu’da iken sıraya giren ziyaretçiler arasında çok sayıda istihbaratçı ona bu teklifleri getiriyordu. Bu ziyaretler Roma sürecinde de, daha sonra İmralı’da da devam etti. Öcalan yoldaş bu gerçeği “Onların dediklerini yapsaydım şimdi burada olmazdım” diyerek ifade etmiştir.

Aslında süreç çok önceden başlamıştı. Birinci körfez savaşı döneminde (1990-91) Öcalan şöyle diyordu:

“Irak’tan başlayıp bütün Orta Doğu’yu Lübnanlaştırmak isteyenler var. Bizi de bu oyunlara çekmek istiyorlar. Biz bunun farkındayız ve bu oyunlara düşmeyiz. Ama kimse de düşmemelidir.”

Öcalan sözünde durdu ve bu oyunlara düşmedi. Ama bunu herkes için söylemek zor. Bazıları bu oyunda zaten gönüllü olarak rol aldı.

Özal ile 1993 ateşkesiyle başlayan diyaloglar döneminde bir uzlaşma ihtimali belirmişti. Ama Özal ve onun diyalog sürecini destekleyenler kısa sürede kanlı biçimde tasfiye edilerek, Demirel-Çiller-Güreş-Ağar ekibinin ’93 konsepti denilen imha süreci devreye sokuldu. Kurdistan baştan aşağı yakılıp yıkılarak halk teslimiyete zorlansa da, sonuçta tersine direniş güçlendi. Bütün bunlardan sonra Komplo gündeme getirildi. Uluslararası komplocular Öcalan’ı kaçırıp imha ederek direnişi ezebileceklerini zannettiler. Ama ilk andan beri büyük bir tepkiyle karşılaştılar. Bunu kendileri de “Bu kadar büyük tepki beklemiyorduk” diyerek açıkladılar.

Halkların olağanüstü tepkisi ve direnişiyle Öcalan’ı imha etmeye cesaret edemeyen komplocular zamana yayılmış bir imha sürecini başlattı. 24 yıldır tek kişilik özel bir İmralı hukuku yarattılar. Bütün yasaları tek kişinin tecridi ve imhası hedefine göre değiştirdiler. Tek kişilik yasa, tek kişilik yargı, tek kişilik zindan ve tek kişilik hücre ile zindan içinde zindan yarattılar. Bu sistemli işkencenin amacı Öcalan şahsında bütün halkı ve direnen halkları teslim almaktı. Öcalan direndikçe halkların direnişi de yükseldi ve işgalcileri ürkütmeye başladı. Özellikle Rojava devriminden sonra paniğe kapılan gericilik Rojava’ya ve Güney Kurdistan’a yönelik saldırılarını arttırdı. İşgallerle bütün Kurdistan’ı kontrol etmeye çalışıyorlar. Ancak bütün saldırılarına rağmen Zap savaşlarında bozguna uğramaktan kurtulamadılar. İşgal edemeyince İHA-SİHA saldırılarıyla imha operasyonları yapılarak halkı yıldırmaya çalışıyorlar. Yine bu süreçte Öcalan üzerindeki tecridi arttırarak teslimiyeti dayatıyorlar. 24 yıldır defalarca denenen 'koster bozuk-hava bozuk' vb. gibi kendilerinin bile inanmadığı bahanelerinden sonra artık bu yalanlara da gerek duymadan, açık bir zorbalıkla Öcalan’ın tüm hukuki haklarını gasp ediyorlar. 23 aydır ne avukat, ne aile ne de başka bir görüş var. Bu konuda yetkili ve sorumlu olan CPT gibi kuruluşlar da sessiz kalıyor. Komplonun başındaki kirli işbirliği ve suç ortaklığı halen sürüyor. Amaçları değişmiş değildir;

Öcalan şahsında Kurdistan Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek ve teslimiyete zorlamak.

Seçimlere giderken sahte zafer çığlıkları atan AKP-MHP diktasının hedefi Özgürlük Hareketi’ne saldırarak zafer havasına bürünmektir.

24. yılında, komplo aynı amaçla sürerken komploculara karşı direnişi yükseltmek ve hepsini birden kirli amaçlarıyla birlikte tarihe gömmek uluslararası özgürlükçü güçlerin görevi olmuştur.

24 yıldır tek kişilik cezaevinde olan Öcalan'a 23 aydır ne bir aile ne de bir avukat ulaşabildi. Bu yasakları kimin, neye dayanarak koyduğu belli değil.

Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) gibi uluslararası kurumlar bu zulme sessiz kalıyor.

Bu hukuksuz ve insanlık dışı işkenceye, bu zulme son!

Tecride son!

Öcalan'a özgürlük!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.