Tek parti, tek adam diktası

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Erdoğan sadece iktidarını korumak değil, muhalefeti de tasfiye edip kendi kontrolüne almak istiyor. Mesele yolsuzluklar değildir. Öyle olsa Erdoğan’dan başlayıp AKP’lilerin hepsini tutuklamak gerekir.

DP-AP-AKP geleneğinden gelen partiler, CHP’nin 1923-1950 arasındaki tek parti diktasını her fırsatta lanetlerken demokrasi, adalet, hürriyet gibi kavramların arkasına saklanıyordu.

O devirde partiler olsa da demokratik seçimler yoktu. Aslında hiç seçim de yoktu. Zaten bu nedenle “Şu kişiler seçilmiştir” denmiyordu. “Şu kişiler intihap olunmuştur”, yani "uygun görülmüştür" deniyordu. Halk adına temsilcileri uygun gören gene devleti yöneten tek parti diktasıydı. Başka parti olmadığı için, zaten valiler ve kaymakamlar CHP’nin il-ilçe başkanı, hatta belediye başkanı oldukları için bu sorun olmuyordu. CHP de bir siyasi partiden çok bir devlet dairesi gibiydi. İşte bu devirde, Ankara valisi tutuklanan komünist sanıklara “Size ne oğlum komünizmden, bu memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz” diyordu. CHP kendisini sadece bir siyasi parti değil, devletin ve milletin mutlak sahibi gibi görüyordu. Vesayet sistemi buydu.

İkinci Paylaşım Savaşı’nda Hitler-Mussolini gibi faşist şeflerin bozguna uğramasından sonra dünyada esen demokrasi rüzgarlarının da etkisiyle Türkiye, Hitlerizmin etkisinden kurtulup demokrasi ittifakına girmeye çalıştı. Ne kadar demokratikleşme oldu ayrı konu, ama bu dönemde çok partili hayat başladı. 1946 seçimleri demokrasinin tam zıddı bir uygulamayla yapıldı. Açık oy-gizli sayım yapıldı ve CHP’nin seçimleri kazandığı ilan edildi. Ne var ki 1950 seçimlerini Demokrat Parti açık farklarla kazanıp iktidara geldi.

Bütün artı-eksileriyle çok partili siyasi hayat askeri darbe dönemleri dışında sürdü ve belli bir birikim, gelenek yarattı. Askeri darbe dönemleri dışında yasaklar, parti kapatmalar olsa da tek parti diktası belirleyici olmadı.

AKP devrinde ilk defa iflas etmiş olan tek parti-tek adam diktası yeniden kurulmak isteniyor.

Erdoğan elindeki yargı sopasını muhaliflerin kafasına indirip onların vekillerini de yönetimlerini de kendisi belirlemek istiyor. Halen birçok belediye kayyımların elinde.

1998 yılında Altan Öymen CHP Genel Başkanı iken HADEP ile ittifak arayışına girmişti. Ecevit’in tehdit tonundaki çok sert uyarısı ile Altan Öymen CHP Genel Başkanlığı’ndan uzaklaştırılıp Baykal geri getirildi ve CHP’nin başına geçirildi.

Erdoğan’ın siyasi yasaklarını kaldırıp onu Türkiye siyasi hayatına döndüren Baykal CHP’si oldu. Baykal siyasi hayatta etkili olduğu sürece hiçbir ciddi muhalefet yapmadı. Hep Erdoğan ile işbirliği içinde oldu.

Kılıçdaroğlu CHP’si de, AKP’ye bağlı bir genel müdürlük gibi çalıştı. Zaten Erdoğan’ın “CHP’nin genel müdürü olan zat” ifadesi aşağılayıcı da olsa, bir gerçeği ifade ediyordu.

Son genel seçimlerde kurulan “Altılı masa” seçimleri kaybedince dağılıp gitti. Bu süreçte Kılıçdaroğlu’nun partisinden bile gizli olarak kurduğu kirli ittifak ilişkileri sonradan ortaya çıktı. Bu gelişmelerin sonunda Kılıçdaroğlu Özgür Özel’e karşı kongreyi kaybetti. Özgür Özel CHP Genel Başkanı seçildi. Demokratikleşmeyi öne çıkaran Özgür Özel CHP’si, DEM Parti ile seçim ittifakları geliştirdi. CHP uzun bir aradan sonra hem oylarını artırıp birinci parti oldu hem de büyükşehir belediyelerinin çoğunu aldı. Böylece AKP, “Kanal İstanbul” başta olmak üzere bir çok rant kapısını kaybetti. CHP bu nedenle de AKP-MHP’nin husumetini çekti. CHP içindeki Erdoğan uzantılarının da işbirliği ile Erdoğan, CHP yönetimini değiştirmek istiyor. Erdoğan sadece iktidarını korumak değil, muhalefeti de tasfiye edip kendi kontrolüne almak istiyor. Böylece hem geçmişte yaptıklarının hesabını vermekten kurtulacak hem de memleketi kendisi için dikensiz gül bahçesine çevirecektir. Mesele yolsuzluklar değildir. Öyle olsa Erdoğan’dan başlayıp AKP’lilerin hepsini tutuklamak gerekir.

“Bize ne CHP’den?” diyemeyiz. Kendilerini cumhuriyetin kurucusu ve kurtarıcısı olarak gören CHP’nin kendisi kurtarılmaya muhtaç durumdadır.

Demokratik toplum için mücadelede CHP’ye yapılan hukuksuz saldırıları püskürtmek ve onların hukuksuzluğa karşı mücadelesini desteklemek gerekir. “Ama onlar da şöyle yapmıştı vb.” bahane üretmek siyaseten körlük olacaktır. Erdoğan ve Bahçeli gücü yeterse CHP’den sonra demokratik muhalefetin kırıntısını bile ezecektir. Geçmişten beri yaptıkları ortadadır. Zindanlar HDP’li vekiller ve belediye başkanlarıyla doludur.

Şiarımız önce hukuk ve demokrasi olmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.