Umut ilkesi olarak Newroz

Selim FERAT yazdı —

  • "Biz Kimiz? Nereliyiz? Ne bekliyoruz? Bizi ne bekliyor" sorularına büyük oranda cevap veren ve gelecekte de cevap arayan bir Newroz’a tanıklık ediyorum.Tek bir cevap vardı ve gelecekte de bu cevap olacak: Mücadele!

Bugün Amed’de Newroz kutlanacak.

Bu Newroz’da Kurdistanlı kadınların neler söyleyeceğine odaklandım.

Kurdistan Kadın Özgürlük Hareketi, KJK. 

Newroz açıklamasında, Kurdistan Kurtuluş Hareketi’nin halkın özgürlüğü için atılan okun, Newroz adımının tarihini 1973 olarak verdi.

1973 yaşanan bir Kurdistan hikayesidir.

Buna göre Newroz 1973 yılında Ankara Çubuk barajı kıyısında, o dönem şartlarında, gizli bir oturumla kutlanmış.

Kutlayanlar, ya da bu 7 kişilik oturumu sağlayan Öcalan, büyük bir ihtimalle, gelecekteki yolculuğa çetin bir mücadele yükleneceğinin bilincindeydi.

Aralarında iki Dersim’li (Ali Haydar Kaytan ve Musa Erdoğan), bir Hilvan’lı (Mustafa Aksakal), bir Harput’lu (Halil Aslan) ve bir Varto’lu (İsmail Bingöl)‘ün bulunduğu toplantı, tarihe Kurdistan İşçi Partisi fikrinin şekillendiği tarih olarak geçecekti.

Çubuk’taki bileşimin geride bıraktığı önemli iz, tümü üniversite öğrencisi olup bu dar bileşimde, Öcalan’ın „Kurdistan sömürgedir“ tezini açmasıdır.

Aradan 50 yıl geçti ve KJK kendilerinin varoluşunun adımını 1973’e bağladı.

Bunu bir felsefe öğretisiyle gerekçelendirdi.

Buna örnek olarak da Öcalan’ın:

"Nasıl savaşmalı?“;

"Nasıl yaşamalı?"nın cevaplarını ararken, kadının kendisini yeniden yapılandırmasıyla gerekçelendirdi.

Sonuçta, nasıl yaşamalıyız sorusuna 50 yıl sonra verilen cevap: "Jin, Jiyan Azadî" olmuştu.

Bu Newroz’da Amed’de önceki Newroz kutlamalarınının ortak bileşkesi açıklanacak:

Berxwedan Jiyan e!

Tecridi kıracağız!

Dersîm, Sêrt, Êlih Newroz’larının ortak sloganı: „Bê Serok jiyan nabe!“, Amed Newrozunun da sloganı olacak.

Wan Newrozunun, Newroz’dan  sonra gelecek seçim hedeflerinden biri "tecridi sonlandırma“ oldu.

Bir mücadelenin yoldaşlarını ve özellikle de kendilerine rehberlik eden bir yoldaşını yarı yolda bırakamayacağını, duvarların mücedele edenleri birbirlerinden ayıramayacağını sadece Mandela’nın yaşam hikayesinden, romanlardan  bilmiyoruz, bunu  yirmi yılı aşkındır birlikte gözlemliyor ve yaşıyoruz.

Ernst Bloch’un söylemiyle: "ölülerin ölülerini gömdükleri“ bir dünyada yaşamıyoruz.

Yarım yüzyıldır canlı tanığı olduğum o coğrafyada, tersine, deyim yerindeyse: "yaşayanların dirilttiği ölülere“ tanık oldum.

Ve bu Newroz’da 50 yıldır Ernst Bloch’un 3 ciltlik „Das Prinzip Hoffnung“ (Umut İlkesi) kitabının ilk cildinin ilk satırlarını aktarıyorum:

Biz Kimiz?

Nereliyiz?

Ne bekliyoruz?

Bizi ne bekliyor?

Sorularına büyük oranda cevap veren ve gelecekte de cevap arayan bir Newroz’a tanıklık ediyorum.

Tek bir cevap vardı ve gelecekte de bu cevap olacak: Mücadele!

Susmayanların;

Boyun eğmeyenlerin;

Omuz omuza duranların mücadelesi.

Ve bir "Umut İlkesi" olarak, tecridin kaldırılması, Sebahat Tuncel, Leyla Güven, Gültan Kışanak, Ayla Akat Ata, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Keskin Bayındır, İdris Baluken, Selçuk Mızraklı ve tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını sağlayacak adımları öngören bir Newroz gözlemledim;

Bir Umut ilkesi ve yadsımanın yadsıması olarak devam edecek yeni NEWROZlarda buluşmak umuduyla!

Selimferat@web.de

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.