Ya devrimci değişim ya seçimsiz faşizm 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Fenerbahçe tribünlerinden “istifa” sesleri yükseldi. Bu slogan krizden çıkışın çaresini gösteriyor. Halk öfkeli ve kızgın. Altılı maltılı masalar değil, bu öfke ve kızgınlık gerçek değişim gücü.

Ekonomik kriz Haziran ayında tepe yapacak. Deprem felaketinin acısı çadırlarda, konteynırlarda ve hatta sokakta  yaşayan insanları hayatta kaldıklarına pişman edecek.

Her iki krizden Saray iktidarı çıkamaz. Çünkü açlık sınırında bocalayan ve deprem yıkıntılarının yanı başında sefalete sürüklenen insanları bugünkü iktidar krizden çıkış için “fedakarlığa” çağıramaz. Çünkü iktidarla halk arasında güven bağı koptu. Ekonomik krizin ve deprem felaketinin yükünü halkın sırtına yüklemek zorunda ve “sabredin” dediği anda öfke patlayacak.

Buna karşılık muhalefet iktidara gelirse krizden çıkabilir mi? Çıkabilir. Tek şartla:  Halka gerçeği gizlemeden açıklayarak.

Gerçek ise şudur: Devlet kurumlarının yeniden diriltilmesi, ekonominin yeniden düze çıkması ve deprem felaketinin sonuçlarının kaldırılması devletin gücünü aşmıştır. Hiçbir demokratik yasa, içi rüşvetçilerle, işkencecilerle, savaş suçlularıyla, mafya baronlarıya ağzına kadar dolu polisi, yargıyı, orduyu hizaya getiremez. Hiçbir ekonomik planlama yapısal krize on yıllar boyunca çare olamaz. Hiçbir “inşaat kampanyası” ne şimdiki depremin yaralarını sarabilir, ne de depreme hazırlıkta işe yarar.

İktidar halktan yardım istemek zorundadır. Devletin enkaz altında kaldığını ilan etmelidir. Devletten halka medet yoktur. Yeni hükümet ancak halkın gönüllü, örgütlü, bilinçli desteği sayesinde bu enkazın altından kalkabilir.

Eğer muhalefet halkın karşısına “kurtarıcı” pozlarında çıkmaya kalkarsa, milyonları pasifleştirip, “umudumuz bilmem ne” palavrasına mahkum ederse, iktidarı kazandığı yıl yıkılır gider. Çünkü Saray’ın “devleti” var, eğer muhalefetin “halkı” yoksa, işi bitiktir.

Türkiye’nin önünde şu ikilem duruyor: Krizden ya halkın bütün fedakarlıklara katlanarak seferber olmasıyla, mevut devletin yeni hükümeti şiddetle, darbeyle, kanlı provokasyonlarla yıkma yeltenişini cesaretle yenik düşürmesiyle çıkılır; ya da artık halk desteğini kaybettiği için yalnızca devlet gücüne dayanan faşist rejimin halkı eşi görülmedik bir zorbalıkla ezmesiyle ve krizin yükünü amansızca onun sırtına yüklemesiye, hatta “seçimsiz faşizmle” çıkılır.

Devlet reformlarıyla krizden çıkış yolu kapalıdır. O nedenle Altılı Masa’nın mutabakat metni kendi başına krizden çıkışa beş paralık çare olamaz. Halkın devrimci, demokratik, örgütlü ve bilinçli gücünü arkasına almadıkça, muhalefet seçimde yendiği Saray iktidarıyla kesinlikle başa çıkamaz.

Ancak CHP de dahil, Altılı Masa böyle bir halk direnişini örgütleme, bu direnişin gücüyle krizi aşma anlayışından uzaktadır. Böyle bir direnişi göze alma cesaretinden ve yeteneğinden yoksundur. Bana öyle geliyor ki, Altılı Masa’nın partileri, iktidara gelmekten korkuyorlar. Bilmem kaç toplantıdan çıkan metinlere baktığım zaman bu partilerin halka sadece vaatte bulunduğunu, halka çok kolay bir “zafer” vaat ettiklerini, çözümün kendilerinde olduğuna dair keskin laflar ettiğini ve hiçbir şekilde halkı sokakta, alanlarda direnişe hazırlama yönünde tek bir adım atmadıklarını görüyorum.

Demek ki, ve muhtemelen kafalarındaki plan, TBMM’de çoğunluğu kazanmak, Erdoğan’ı ise “topal ördek” durumuna getirip, birkaç yıllığına Başkanlık koltuğuna oturtmak gibi görünmekte.

Nitekim 2 Mart’ta yapılacak toplantıda, muhtemelen seçimlere tek adayla değil, çok adayla katılma kararı çıkacak. Kulislere bakılırsa Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkarak Erdoğan’ın geçici başkanlığının yolunu açacak. Amacı bir iki yıl sonra Erdoğan’ın koltuğuna oturmak gibi görünmekte.

Elbette Akşener şahsi hırslarıyla bu yola koyulmuş değildir. Devlet bugünkü düzenin devamını, artık yıpranmış, yaşlanmış, hasta ve suça bulaşmış Erdoğan yerine, yıpranmamış, yaşlanmamış, sapasağlam ve “eski suçları unutulmuş” Akşener’in başkanlığıyla  sağlayabilir. Ona CHP’li pek çok kadın sempati duyuyor, İmamoğlu taraftarları ona hayran, aynı zamanda devletin içindeki Ergenekoncular ve “Ülkücüler” ona güveniyor.

Altılı Masa ister Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklasın, ister Akşener de aday olsun, gidiş bu yöndedir.

Rahmetli Baykal, Erdoğan’a başkanlık yolunu açmıştı. Kılıçdaroğlu da Akşener’le hesapsız kitapsız kurduğu ittifakla onun başkanlık yolunu döşemiş gibi görünüyor.

Buradan Kürt halkına ve müttefiklerine ne düşecek? Ensemizi karartmalı mıyız?

Hayır. Erdoğan yıkıldığı zaman Türkiye demokrasiye kavuşmayacak ama, demokrasinin en bilinçli ve örgütlü kesimleri en az bir yıl boyunca nefes alacak. Asıl mücadeleye bütün gücüyle hazırlanma fırsatı bulacak.

İşte bu hazırlığın derecesi, faşizmi Akşener’le restore etme oyununu bozacak.

Yaşayalım ve görelim.

Ya devrimci değişim 

Ya seçimsiz faşizm 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.