'Onlar gazeteci değil, terörist'

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Tan matbaasının yakılmasından Özgür Ülke’nin bombalanmasına kadar, Sabahattin Ali’nin kaçırılıp öldürülmesinden Musa Anter’in katledilmesine ve Özgür Gündem dağıtan çocukların satırlarla parçalanmasına kadar her türlü zulme tanık olduk.

 

Faşist Kenan Evren çetesi bütün basını susturmuş ve muhalif gördüklerini zindanlara attırmıştı. İşkence-idam haberleri hiç bitmezken, halkın muhalefeti ancak fısıltı gazetesiyle yayılıyordu. Evren halk korkusuyla dayanamıyor, konuştuğu her yerde “Vatan hainleri şöyle dedikodu yayıyorlar” diye başlayıp bütün fısıltıları herkese duyuruyordu.

Bütün basının, Radyo-TV’nin tek partinin emrinde olduğu reel sosyalizmin sonunu sanki unutmuş gibi, Türkiye’deki tek parti döneminin de benzer biçimde büyük bir çöküşle yok olduğunu da hatırlamıyor. Tam tersine onlara özeniyor.

Medyanın büyük bölümünü her yolla sindirip satın alıp kendisine bağladığı halde, muhalif gazetecileri zindanlara doldurduğu halde gene de muhalefeti susturamıyor. Elindeki sınırsız medya gücü bile artık aleyhine dönmüş bulunuyor. Çünkü inandırıcılığını yitirmiş, yalan makinelerine dönüşmüş bu besleme medyaya AKP-MHP’ye oy verenler bile inanmıyor. Onların şişirdiği yalan balonlarını Sedat Peker’in twitleri patlatmaya yetiyor. Ekonomideki mucize, uçma palavralarına AKP-MHP seçmenleri bile inanmıyor. Çünkü herkes evinde kaynamayan boş tencereyi biliyor. Onlar bile kendi resmi medyalarına değil de, Sedat Peker’e daha çok inanıyor.

Halkın paralarıyla doldurulan havuzda yüzdürülen AKP-MHP borazanı medya birkaç twitle yerle bir oluyor.

İşte bu çaresizlik ve kızgınlık içinde olan Erdoğan-Bahçeli çeteleri kudurmuş gibi gazeteci-yazarlara saldırıyor.

Türkiye’de egemen siyaset takımı, yıllarca muhalif gazeteciler zulme uğrarken seyretti. Dahası “Onlar gazeteci değil, terörist” diyerek her türlü zulme yeşil ışık yaktılar.

Bu zihniyetin sonucu olarak gün geldi, bütün muhalif gazeteciler de terörist-hain muamelesi görmeye başladılar. Enis Berberoğlu, Can Dündar derken sıra Levent Gültekin’e, Yeniçağ ve Karar yazarı gazetecilere kadar geldi. Abdülhamit devrinden beri her türlü baskıya alışkındık. Sadece askeri darbe dönemlerinde değil, sivil-değme demokratik devirlerde bile muhalif basının rahat bir nefes alması görülmüş değildir. En çok gazetenin kapatıldığı, en çok gazetecinin öldürüldüğü, hapse atıldığı ülkeler sıralamasında birincilik hep Türkiye’nin olur. Tan matbaasının yakılmasından Özgür Ülke’nin bombalanmasına kadar, Sabahattin Ali’nin kaçırılıp öldürülmesinden Musa Anter’in katledilmesine ve Özgür Gündem dağıtan çocukların satırlarla parçalanmasına kadar her türlü zulme tanık olduk. Ama kana susamış olan iktidar sahipleri daha kana doymamış ki, saldırıları yurtdışına kadar uzandı. Uzun kulaklar, uzun kollarla saldırılarını arttırıyorlar.

Gazeteci arkadaşımız Erk Acarer’in uğradığı saldırı herkes için bir uyarı olmalıdır.

Soylu, daha önce de yurtdışındaki muhalifleri izlediklerini belirtip açıkça tehdit etmişti. Artık tutuklamak için onların Türkiye’ye gelmesini beklemiyorlar. Yurtdışındaki çetelerini harekete geçiriyorlar. Sedat Peker için kiralık katil çeteleriyle pazarlık yapan bir çeteden her şey beklenir. Putinvari yöntemlerle muhalifleri özgürlük savaşçılarını susturamayacaklar.

Saldırganlar Erk Acarer’e “Yazmayacaksın ulan” diye bağırıyormuş. Aslında ona değil, onun şahsında tüm muhalif yazar, sanatçı, siyasetçi herkese bağırıyorlar. Zorbalıkla tarihin akışını değiştirebileceklerini sanıyorlar.

Bu zorbalıklarla tarihin akışı değişmez. Ama “Cumhur diktası” iyice çamura batıp “haydut devlet-çete devlet” olarak damgalanır ve yargılanır. Bunun cezasını da çeker.

“Onlar gazeteci değil terörist” diyordunuz. Görülüyor ki sizler siyasetçi değil terörist-mafyacı bozuntularısınız.

Yazacağız ulan!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.