Komisyon ve Öcalan

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Komisyon'un Öcalan ile görüşülmesi kararı, çözüm ya da çözümsüzlük tercihinin göstergesi olur. Bahçeli’nin “Gerekirse ben giderim” çıkışı, önemlidir ve belirleyici olacaktır.

Barış ve Demokratik Toplum Süreci kendi temposu içinde ilerliyor. Son dönemde hem devletin atması gereken adımlar hem de Komisyon'un Öcalan ile görüşmesi konusunda bir tıkanma söz konusudur. Basına yansıyan bilgilerden anlıyoruz ki; bazı Komisyon üyeleri, Öcalan ile görüşmekten yana değil. Bu üyelere ya da partilere diyoruz ki; Öcalan’sız çözebilecekseniz şimdiye kadar niye çözmediniz? Öyleyse vakit kaybetmeden hemen şimdi çözün…

Bu konuda kafası en net olan ve kendisine göre bir çözüm planı-projesi olan merhum Özal’dı. Bu nedenle hiç tereddüt etmeden hem Öcalan ile hem de Güney Kürdistan’daki Kürt liderleriyle doğrudan ilişki kurup görüşlerini iletmiş ve onların görüşlerini de almıştı. “Aşiret ağalarını muhatap almayız” diye babalanan geleneksel inkarcı-imhacı devlet kafasından farklı olarak, Özal hem onlarla hem de Öcalan ile diyalog kurmuştu. Ayrıca HEP’in çalışmalarını ve seçimlere girmesini kolaylaştırmıştı. Maalesef geleneksel sömürgeci zihniyet, Özal'ı ve onu destekleyen asker-sivil kadroyu kanlı biçimde tasfiye etti. 93 konsepti denilen kanlı yargısız infazlar ve katliamlar döneminin nedeni ve çerçevesi budur.

Tasfiye için her yol denendi

O günlerden beri Öcalan ve PKK’nin tasfiyesi için suikast girişimlerinden toplu katliam-yıkım saldırılarına kadar her yol denendi. NATO destekli her türlü saldırı yapıldı. Ne PKK tasfiye edilebildi ne Öcalan etkisiz hale getirilebildi ne de halk teslim alınabildi. Bütün bu yaşananların sonucu olarak Bahçeli’nin girişimiyle ve Öcalan’ın cesur çıkışlarıyla son süreç başlatıldı. Barış ve Demokratik Toplum Süreci böyle başladı.

Bugüne kadar atılan bütün olumlu adımlara rağmen son dönemde bir yandan Rojava’daki gelişmeler bir yandan da çözüm karşıtlarının pompaladığı Kürt düşmanlığı üzerinden İmralı ile görüşmeye karşı kampanya sürüyor. Israrla Öcalan yerine İmralı kelimesi kullanılıyor. Sanki Öcalan unutturulmak isteniyor. Hala görmüyorlar mı ki, Öcalan’ın aktif katkısı olmadan ne süreç yürür ne de çözüm olur. Irkçı-rantçı savaş kışkırtıcılarının gürültülerine prim vermek yerine bir an önce çözüm yolunda kalıcı adımlar atılmalıdır. Yoksa ateş içindeki bölgede barışçı çözümü kalıcı olarak kazanmak kolay olmaz.

Zaman kaybı, süreci zehirliyor

Sayın Öcalan ile görüşülmesi sanki bir lütufmuş gibi oyalanan komisyon zaman kaybından ve süreci zehirlemekten başka bir şey yapmıyor. Bu tavırlar barışçı çözüm umutlarını kırmaktan ve güveni sarsmaktan başka bir sonuç vermez.

Eğer Bahçeli’nin de belirttiği gibi Öcalan PKK’nin kurucu önderiyse; örgüt ve halk yıllardır onu baş müzakereci ve temsilcisi olarak ilan etmişse hala Hizbullah eskisi, korucu başı birilerini bulup 'işte bunlar halkı temsil ediyor' demek gerçeklerle alay etmek ve kendini kandırmaktır. Devlet aklı deyip duruyorlar. Devlet, hala Ali ile kavga edip Ömer ile barışmaya kalkışacaksa ya aklı başında değil ya da arka planda pis oyunlar dönmektedir.

Çözüm ya da çözümsüzlük tercihi

Sorunlar ağırdır. Bölge ve dünya ateş içinde kıvranmaktadır. Türkiye de bu yangına körükle mi gidecektir yoksa yoksa yangını mümkün olan en kısa sürede söndürmeye mi çalışacaktır? “İç cepheyi tahkim etmeliyiz” diyenler, savaş kışkırtıcılığı yapmaya devam ederse bu mümkün müdür?

Sorun, basit bir görüşüp görüşmeme ya da kapris sorunu değil, sorunu çözme ya da çözümü engelleme konusunda bir tercih sorunudur. Komisyon sona yaklaşırken ya adım atma cesaretini gösterip Öcalan ile görüşmekte tereddüt etmeyecek ya da kendi emeklerini ve ciddiyetini de lekeleyip kadük olmaya doğru gidecektir. Bahçeli’nin “Gerekirse ben giderim” diyerek yaptığı son çıkışı, bu açıdan önemlidir ve belirleyici olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.