Norm dışı devlet
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Toplumun 'umut hakkı'nı güçlendirmek ve sahip çıkmak, devleti norm içine çekmek ya da normlarını değiştirmek kaçınılmazdır.
SUAT BOZKUŞ
20. yüzyıl bölgede Sykes Picot planının uygulanmasıyla geçti. Bu amaçla çok kan döküldü. Filistin ve Kürdistan halkları bu plana karşı çıkarak direndi. Halklar boyun eğmeyince de bu sorunlar 21. yüzyıla devredildi. Halen dökülen kanların başlangıcı yüzyıl öncesine dayanıyor.
Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'yla Kürtler için yeni bir hukuk kapısı açılmış bulunuyor. Kürdistan’ın bütün parçalarındaki halk ilk defa bir araya gelme şansını yakalıyor. Mazlum Ebdî’nin Güney Kürdistan ziyareti ve Barzani’nin Cizre seyahati böyle mümkün olmuştur. Bunları iyi düşünüp anlamak gerekiyor.
Değişim dalgası yükselince her alanı kapsar. İstese de istemezse de her şey değişir. En sağından en soluna bölge siyasetleri kendilerini yenilemek zorundadır. Yoksa değişim dalgasının girdabında boğulup gidecekler ya da ayakaltında kalacaklardır. Son bir yılda bölgedeki ve ülkemizdeki hızlı değişimi biraz da böyle okumak gerekiyor.
Normları değiştirmek şart
TBMM Komisyonu'nda bir barış annesinin Kürtçe konuşması engellenirken açıklanan gerekçe, çok ilginç ve utanç vericiydi. Meclis Başkanı, “Anne haklı ama Kürtçe konuşmak yasal değil” diye açıklamıştı durumu. Demek ki yasalar yanlış ve değişmesi gerekiyor. Yine birçok terslik “Norm dışı devlet”e yükleniyor. Bu normları kim ne zaman, nasıl koymuş konusuna dalmadan şunu görmek gerekir ki, bu normlar da yanlış ve değişmesi şart. Norm dediğiniz ilahi kurallar mı? Bu normları koyan da insan değil mi? Zamanı gelince başka insanlar bu normları değiştirebilir. Köklü bir değişimin zamanı çoktan gelmiş ve hatta geçiyor. Konulan normlar baştan yanlış olduğu ve gereken değişim zamanında yapılmadığı için milyonlarca insana zulmedilmiş ve on binlerce insan can vermiştir. Buna son vermek için norm dışı devlete son vermek ya da normları değiştirmek şart olmuştur.
Korkup paniğe kapılanlar
Kürdistan’ın değişik parçalarındaki ve dünyanın her köşesine dağılmış-dağıtılmış olan Kürtler, ilk defa bu kadar geniş bir duygu-düşünce birliğine kavuşmuş olarak geleceklerini kurmaya girişiyor. Bunun büyüklüğünü, anlam ve önemini kavramak gerekiyor. Bu kadar büyük bir değişim dalgası gündeme gelince kimileri anlamadığı için ya da anlasa bile konumlarını yitirmekten korkup paniğe kapıldıkları için gidişatı engellemeye kalkışabilir. Bunların iyi niyetli ya da kötü niyetli olması fazla bir şey değiştirmiyor. Sonuçta elimizde niyet okuma-ölçme makinesi yok ve zaman su gibi akıyor. Herkesin kişisel ya da zümresel kaygılardan kurtulup tarihin doğru tarafında durması önem kazanıyor. Yoksa tarihi akışın içinde boğulup giderler.
İmralı’da Öcalan’ı ziyaretten kaçınan CHP, büyük bir yanlış içindedir. Hem sürece karşı olmadığını söylemekte hem de görüşmekten kaçınmaktadır. CHP odaklı kemikleşmiş ulusolcular, halklarımızın çıkarlarını değil kendi zümre ve çete çıkarlarını korumak peşindedir. CHP bu yanlıştan dönmelidir.
İmralı Heyeti üyesi avukat Faik Özgür Erol, “Sayın Öcalan 'umut hakkı'nı 'umut ilkesi' olarak değerlendiriyor. Esasen umudu bir ilke olarak değerlendirmektedir. Belirli bir kişinin özgürlüğü meselesinden ziyade hem kişinin hem bir bütün olarak toplumun bu ilkeden faydalanmasını kastetmektedir” diyor. Toplumun 'umut hakkı'nı güçlendirmek ve sahip çıkmak, devleti norm içine çekmek ya da normlarını değiştirmek kaçınılmaz bir güncellik taşıyor.
