1 Mayıs ve işgal

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Erdoğan baskı, zulüm ve savaş politikalarıyla temsil ettiği vurguncu sermaye diktasını sürdürmek istiyor. Bu diktatörlüğe karşı olan ezilenlerin birliği ve mücadelesi belirleyici bir rol oynayacaktır.

İşçiler ve emekçiler 1 Mayıs’ı kutlamaya hazırlanıyor. 1 Mayıs sadece bir bayram günü değildir. Aynı zamanda ve esasen işçilerin Birlik-Mücadele-Dayanışma günüdür. Başlangıcı “İşçi günü” olsa da, mücadele içinde bu gün sadece işçilerin değil, tüm emekçilerin ve ezilenlerin ortak günü olmuştur. Herhalde, tüm emekçileri, ezilenleri birleştiren ve ortak hedefe yönelten en önemli gündür. İşçiler ve ezilenler, bu günde birleşerek kendi güçlerini dünyanın tüm efendilerine gösterirler. Dünya çapında istemlerini haykırdıkları en geniş katılımlı bir eylem günüdür. Bu nedenle, 1 Mayıslar ezenlerle ezilenler arasında hala bir gerilim yaratmaktadır.

Bu seneki 1 Mayıs çok daha gerilimli bir döneme rastlıyor. Dünyada Rusya-Ukrayna savaşıyla gerilen siyasi ortam, bölgede Türkiye’nin Güney Kürdistan’a yönelik başlattığı işgal ve saldırılarla iyice tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır. Yeni Osmanlı’nın padişahı Erdoğan, Arap devletlerindeki tedirginliği gidermek ve onların mali ve siyasi desteğini almak için yoğun gayretler içindedir. Böylece Kürdistan’ı işgal ve direniş güçlerini imha planını uygulamak istiyor. Bu da gerginliğin bölge çapında yayılması sonucunu veriyor.

Erdoğan, bir yandan Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk kılıfıyla kendi çıkarlarını korumaya çalışırken, bir yandan da ABD ve AB ile ilişkilerini düzeltip onların desteğini almaya çalışıyor. İsrail, Mısır, BAE, Suudi Arabistan ile ilişkileri yumuşatma ve geliştirme yoluyla işgale karşı oluşacak tepkileri kırmaya çalışıyor. Erdoğan diktası dışarıda ne kadar uzlaşmacı görünse de, içeride o kadar saldırgan ve acımasız bir politika izliyor.

Son aylarda sadece Kürtlere ve sol muhalefete karşı değil, toplumun tüm kesimlerine karşı acımasız bir saldırı içine girdi. Cezaevlerinde ölüme terk edilen hasta tutsaklara ek olarak, işkenceyle öldürülen tutsakların sayısı hiç durmadan artıyor.
Tıka basa dolu olan cezaevlerini bir siyasi afla boşaltmak gerekirken tam tersine her geçen gün tutuklanan ve mahkum edilen insan sayısı artıyor. Gezi direnişi davasının yeniden açılıp Kavala ve arkadaşlarına ağır cezalar verilmesi bu zulmün son örneği oldu.

Ekonomik krizin iyice rayından çıkmasıyla halkın yükselen tepkilerini bastırmak için her türlü baskı, saldırı ve zulüm yapılıyor. Erdoğan korku içinde her türlü muhalefet odağını ezmek istiyor.

Dünya ve bölge sadece bir ekonomik krizin sancılarıyla kıvranmıyor. Aynı zamanda, savaşın-şiddetin yaygınlaşması tehlikesi artıyor. Her yerde Üçüncü dünya savaşı ve kıtlık tehlikesi konuşuluyor. Pandemi tehdidi ve paranoyası geçmeden savaş, işsizlik, açlık ve kıtlık tehlikesi milyarlarca insanı tedirgin ediyor.

Erdoğan baskı, zulüm ve savaş politikalarıyla temsil ettiği vurguncu sermaye diktasını sürdürmek istiyor. Bu diktatörlüğe karşı olan ezilenlerin birliği ve mücadelesi belirleyici bir rol oynayacaktır. Durum bu kadar açık iken, bazı muhalif kesimlerin hala Kürtlere karşı var olan savaş ve imha cephesine destek olmaları diktatörlüğe güç vermektedir.

Sermayeye karşı emek ve özgürlük güçleri, savaşa ve işgale karşı barış güçleri, sömürgeci zulme karşı özgürlük ve demokrasi güçleri, erkek egemen zihniyetin zulmüne karşı özgür kadınlar birleşerek 1 Mayıs günü güçlerini göstermek zorundadır.

Sadece 1 Mayıs günü değil her gün mücadele etmek, her günü 1 Mayıs ruhuyla direnişe çevirmek başarının ilk adımı olacaktır.
İşyerinde, tarlalarda, okullarda, meydanlarda, dağlarda ve hayatın her alanında 1 Mayıs bayrağını yükseltenlere selam olsun.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.