Alimlerin katilleri 

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Çocuklarınız ve torunlarınız, bu cellatlara, kutsal Kürdistan topraklarında kök söktürmekteler. Siyaset yapan çocuklarınız, onları üçüncü sınıf kasaba siyasetçileri durumuna düşürmüşler. Cahil ve geri olarak gösterdikleri kızlarınız, bugün cihanın umudu haline gelmiş, yıldızlar gibi parlamaktalar. 
  • Siz şehitlerin ve katledilen alimlerin mücadelesi ve emekleri ile, Kemalist sistem iflas etmiştir. Her kapıdan para dilenmekte, herkese el açmaktadır. Uçakları ve hava üstünlüğünden olmasa, Ankara’yı da bırakıp kaçacaklar. O günler de gelecek. 
     

Bundan tam 30 yıl önce, Kürdistan‘ın payitahtı Amed’de 29 Ağustos’ta Kürdistan’ın meşhur alimlerinden, Seyda Sıddık Turhallı’yı, sokak ortasında arkadan kurşunlayarak katlettiler. Seyda ya da seydalarımız neden öldürüldüler? Neden tanınan ve bilinen bir alimi sokak ortasında kurşunladılar? Bu denli tanınmış, toplum tarafından sevilen ve bilinen bir alimi ortadan kaldırmayla neyi hedeflediler? 

Bu sorular kuşkusuz Kemalist devletin yapısı ile bağlantılı ele alınmalı ve cevaplarda onun yapısı içinde aranmalıdır. Böylelikle alimlerimizinde neden katl edildikleri doğru anlaşılacaktır. 

Alimlerin öldürülmesi ve iktidarların korkaklığı: Alim bilge kişi, bilen farkında olan ve bildiklerini korkmadan yaşayan, yaşatmaya çalışan, sözü ile yaşamı aynı olan şahsiyet demektir. Alim topluma öğrendiği doğruları yaşayarak öğreten ve örnek olan kişidir.
Muktedirlerin Lozanda masa başında zorla oluşturup kurdurdukları Türkiyeyi ve onun sistemini tanımak algılarımızı değiştirecektir. Zoraki bir toplum mühendisliği ile şekillendirilmiş bir toplumsal gerçeklik karşımızda durmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında, bu coğrafyada hakikat savunucuları ve inançlı alimlerin ceberut yönetimde yaşamalarının zorlukları da kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Katı Türk ırkçılığı ve onun batıl dini yüzü olan, Türk İslam sentezi ile, şekillenmiş bir sistemde dürüst bir yaşam sürdürmek, hakiki ve imanlı alimler açısından oldukça zordur. Ya iman ettikleri dini bırakacaklar, yada kendi inançlarına karşı münafık bir durumu kabul edeceklerdir. Kemalizmin oluşması ile birlikte Türk İslam sentezi dışındaki dini yapılara ve Türk ırkçılığı dışındaki herhangi bir yapıya hayat hakkı tanınmamıştır. Kemalizmin yaklaşık 100 yılık sürede Türk İslam sentezine ve Türk ırkçılığına yaptığı yatırımlar hepimizin malumudur. Ekonomik, iktisadi, diplomatik, güvenlik ve bilumum yatırımlar yapılmış, yapılmaya devam edilmektedir. Doğru İslam ve bu coğrafyada yaşayan diğer milletler hakkında konuşanların veya yazanların hazin ve korkutucu akibetleri burda yaşayan toplumlara gösterilmiştir. Milletler, dinler, mezhepler, tarikatlar hakkında resmi görüş dışında görüş ve hakikatleri dile getirenlere tunç, demir, çelik, yumruk ve ölüm gösterilmiştir. Kurdurulan ve topluma zorla enjekte edilen bu sistem ile, İslam’ın içeriği de tahrif edilmiş, din adına başka milletleri asimile etmiş, Türkiye diye isimlendirdikleri bu coğrafyayı, inançlar ve milletler mezarlığına çevirmişlerdir. Hakikate ve toplumların tarihine ilişkin ne varsa yok edilmek için mengeneye alınmıştır. Bu sistemin uygulayıcıları, yıllarca süren kanlı katliamlar ve beyaz katliamlarla işlerini garantiye aldıklarına kendilerini inandırmışlardı. Bu koşullarda alimler ve rehberler çıkacak, doğru İslamı, Kürt ve Kürdistanı savunacak bu uğurda mücadele edenleri destekleyecek ve Kemalizmin bütün terör uygulamalarını din adına teşir edecektir. Bu durum onlar için asla kabul edilmeyecektir. Yalan ve zulüm üzerine kurulmuş bu sistem hakikati söyleyenlerin karşısında zorlanmıştır/zorlanacaktır. Alimleri katl etmek onlar için tek kurtuluş yolu olarak bilinmektedir. 

Firavun-i sisteme karşı çıkmak, Musa olmayı gerektirir. Nemrud-i sisteme karşı çıkmak, İbrahim olmayı farz kılar. Mekkenin çetelerine karşı çıkmak, Muhammed-i ahlak ister. Yezide karşı koyanlar, elbette Hüseyin olurlar. Kemalizme karşı çıkmak ise, idam sehpalarından perva etmeyen, Şeyh Said, Seyit Rıza ve Saidî Kurdî olmayı zorunlu kılar.

Alimin kaleminin mürekkebi, sözlerinin karşılığı toplumda değişikliklere yol açtığı için Alim zalim sistemin öncelikli hedefidir. Alimlerimizin katli bundan dolayıdır.

Seyda Hafız Sıddık Turhallı tam otuz yıl oldu seni şehit ettiler. Davanız büyüyor, savunduğunuz hakikatler, bütün yalancıların ve münafıkların korkulu rüyası haline gelmiştir. Seni vurdular, senden sonrada bir çok alimimizi katl ettiler. Onlar vurdukça biz çoğaldık. Bunu gözardı ettiler, hakikat iman oluşturur, iman oluştukça cesaret fazlalaşır, cesaret arttıkça, zulüm sisteminin bekçileri korkuya kapılır, sistemi sarsılmaya başlar. Sizi vurdular ama sizinle beraber hakiki islamın ortaya çıkmasını engelleyemediler. Sizi vurdular ama, Kürdistan’ın kurulmasını engelleyemediler. Hakikatler karşısında kayb edeceklerini fark etmediler. Çünkü maddi güçlerine ve onlara sistem perspektifi veren muktedirlerine güvendiler. Şimdi siz alimler adına sizin ardıllarınız camiler açmakta, akademiler kurmaktadırlar. Çocuklarınız ve torunlarınız, kendilerini sarsılmaz, yenilmez ve müstekbir gören bu cellatlara, kutsal Kürdistan topraklarında kök söktürmekteler. Siyaset yapan çocuklarınız, onları üçüncü sınıf kasaba siyasetçileri durumuna düşürmüşler. Cahil ve geri olarak gösterdikleri kızlarınız, bugün cihanın umudu haline gelmiş, yıldızlar gibi parlamaktalar. Bakur, Başûr, Rojhelat ve Rojava ve dünyada yaşayan her kişilik sahibi Kürt, tek ses ve tek ruh halinde hareket etmektedir. Siz şehitlerin ve katl edilen alimlerin mücadelesi ve emekleri ile, Kemalist sistem iflas etmiştir. Her kapıdan para dilenmekte, herkese el açmaktadır. Uçakları ve hava üstünlüğünden olamasa, Ankara’yı da bırakıp kaçacaklar. O günlerde gelecek, alimlerimizin ve kahramanlarımızın emeği ile Kürdistan müreffeh bir vatan parçası olacak, herkes doğru İslamı bu topraklardan ve sizin çocuklarınızdan öğrenmeye çalışacak. Herkes demokrasiyi, birlikte yaşamı, huzuru ve farklılıklarla kardeşçe yaşamayı sizin bıraktığınız mirastan devr alacak. Adaleti, eşitliği ve doğru kardeşliği sizlerin torunlarından öğrenecek. Alimlerimizi öldürdüler, bizi karanlığa gömebileceklerini düşündüler ama yanıldılar. Çünkü sizler birer ışık ve hakikat olup yolumuzu aydınlattınız. Bu aydınlık karanlığı bitirecek. Şimdi içinde olduğumuz karanlık ise, şafak öncesi zifiri karanlıktır. Güneş doğacak ve hiç bir sistem bir daha bu hakikat güneşini asla balçıkla sıvalayamayacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.